Bakan Eker, TİGEM Karacabey Tesisleri'nde basın mensuplarıyla bir araya geldi. Burada soruları yanıtlayan Eker, buğday ve koyunun Anadolu'daki tarım için önemini vurgulayarak, meraların özel sektör tarafından kullanılmasına imkan sağlayan düzenlemeyi hayat geçirdiklerini belirtti.
Türkiye'deki meralarda ortalama dekar başına 80 kilo ot alındığını bildiren Eker, "Bu çok azdır. İyi bir bakımla artırılabilir. Bizim meralarımızın herkes sahibi ama bakmaya gelince de kimse bakmıyor. Aşırı otlatma nedeniyle sömürülüyor ve iyice verimsiz hale geliyor. Bunun yerine kullanılmayan bir merayı kiralayıp, bakımını yapsa, koyun ve keçicilik yapsa çok büyük fayda sağlar" diye konuştu.
Eker, küçükbaş hayvancılıktaki bir başka temel problemin sürü yönetimi olduğunu kaydederek, bu konuda çobanlara 120 saatlik dersler verdiklerini, ayrıca bunları istihdam edenlere de teşvik getirdiklerini ifade etti.
Küçükbaş hayvancılık konusunda da önemli destek verdiklerini vurgulayan Eker, "Türkiye'de 14-15 milyon hektar mera alanı var. Burada koyun yetiştirilmesini sağlamaya çalışıyoruz. Ben devraldığımda Türkiye'deki koyun-keçi varlığı yaklaşık 32 milyondu, şimdi 42 milyonu geçti" dedi.
- Elektronik küpe dönemi başlıyor
Bakan Eker, 2015 yılında koyun ve keçilerin kimliklendirilmesinde yeni bir sisteme geçeceklerini açıklayarak, "Koyun ve keçilerin kimliklendirilmesinde mikroçip (elektronik küpe) uygulamasını başlatıyoruz. Bu, hırsızlıklar konusunda, hayvanın takibi konusunda da kolaylık sağlıyor. Bu sistemi sığırlarda da hayata geçireceğiz" dedi.
Gelecek günlerde tanıtımı yapılacak Tarım Bilgi Sistemi hakkında da bilgi veren Eker, şöyle konuştu:
"Tarım Bilgi Sisteminde Türkiye'nin bütün tarımsal-hayvansal varlıkları sahadaki 10 bin personel tarafından anlık olarak tespit ediliyor ve bilgisayar üzerinden merkeze aktarılıyor. Aynen seçimlerde sandıklardan gelen sonuçlar gibi.
Köylerde şu anda 10 bin personelim var. 10 bin köy belirledik, gençler sınava giriyor ve köyü kendi tercih ediyor. Aynı köye en yüksek puan alan gidiyor. Bu arkadaşların mesaisi o köyde oluyor. Bu kişiler köyde tarım danışmanı oluyor.
Her bir mühendis bir köyde bulunuyor ama etrafındaki 3-4 köy de kendisine zimmetli. Türkiye'de 36 bin köy olduğunu düşünürsek, aslında bu 10 bin kişi ülkenin bütün köylerini zimmetlemiş durumda.
Bu arkadaşlar ahıra gidiyor, kulak numarasına bakıyor. Kaç ağaç var, ağaç ve ürünlerin türü ne, bu bilgileri anında giriyor ve sisteme işleniyor. Tarlada hububat ne kadar ekti hepsini biliyoruz. Çiftçiler de bu verileri göreceği için patates ekimi fazla ise ona göre kararını verecek.
Ayrıca, Türkiye'nin 32,5 milyon tarım parselinin tamamının uydu fotoğraflarını alıyoruz ve bunlara kimlik numarası veriyoruz. Her çiftçinin parsel numarasını girdiğimde ona ait bilgilere ulaşabiliyorum. Denizden yüksekliğinden, eğimine kadar bilgi sahibiyiz."
Eker, bu sistemle ayrıca güvenilir gıdada izlenilebilirliği de bu sayede takip edeceklerini dile getirdi.
- "Anadolu'da ortalama yağış 500 mm"
Eker, Türkiye'de çalışan sayısının 4'te birinin tarımda çalıştığını belirterek, bunun dolaylı yollarla 24 milyon kişiye ulaştığını bildirdi.
Türkiye'de ortalama işletme büyüklüğünün 60 dönüm olduğunu kaydeden Eker, "76 milyon vatandaşın 40 milyonu Türkiye'deki tarım arazilerinin hissedarı. Bunların büyük kesimi şehre gelmiş. Bölündüğü için araziler karnını doyuramıyor. Bu 90 yıllık sorunu biz çözdük. 2004'ten itibaren artık bir çiftçi vefat ettiğinde kendi tarım arazisi belirli bir büyüklüğün altına bölünemiyor. Mevcut bölünmüş yapıyı toplulaştırmaya çalışıyoruz, 45 milyon dönüm arazinin toplulaştırmasını bitirdik, 20 milyon dönüm de 2015'te bitecek. Şu ana kadar yaptığımız, 40 yılda yapılanın tam 10 katı" ifadelerini kullandı.
Eker, sulanabilir arazilerin sulamaya açılmasıyla tarımsal üretimde önemli bir adım atılacağını vurgulayarak, bu arazilerin önemli bir kısmının GAP Bölgesinde bulunduğunu, terör örgütünün de bunu sabote ettiğini kaydetti.
Suyun gitmesiyle birlikte o bölgelerin kaderinin değişeceğini ifade eden Eker, Diyarbakır'da toplamda 4 milyon dönüm arazinin sulanabilmesinin sözkonusu olduğunu dile getirdi.
Bakan Eker, Konya Ovası Projesinin de büyük önem taşıdığını vurgulayarak, Anadolu'nun Doğu Karadeniz haricindeki ortalama yağış miktarının 500-550 milimetre olduğunu bildirdi.
- "Rusya'dan uzun vadeli kota istendi"
Eker, hayvan sayısı artmasına rağmen fiyatların neden düşmediği konusundaki soruyu yanıtlayarak, bu konuda birçok faktör olduğunu belirtti.
Burada tüketicinin ödediği paranın aracıya gittiğini bildiren Eker, Tarımsal ve Gıda Ürünleri İzleme Değerlendirme Kurulu'nun bu konuyu araştıracağını söyledi.
Eker, hayvan ve et fiyatları konusunda da çalışmalar yaptıklarını ifade ederek, etçil ırkın geliştirilmesi konusunda da yeni bir destekleme mekanizması getirdiklerini anlattı.
Gelişmiş ülkelerin eti, etçi ırktan, sütü de sütçü ırktan aldığını belirten Eker, Türkiye'de bugüne kadar bu işin aslına uygun yapılamadığını dile getirdi.
Eker, bu kapsamda ticari melezleme yaptıklarını da kaydederek, bu sayede et veriminin de artacağını ifade etti. Bakan Eker, bu konuda teşvikler verdiklerini de söyledi. Çalışmalar kapsamında süt üretiminin de 10 yılda 8,4 milyon tondan 18,2 milyon tona çıktığını açıklayan Eker, kırmızı ve beyaz et üretiminde de önemli artışlar yaşandığını kaydetti.
Eker, Ürün Doğrudan Takip Sistemi'nin ne zaman uygulanacağına yönelik soru üzerine de bu konuda muhtemelen form değiştireceklerini açıkladı.
ABD'nin Rusya'daki tavuk kotasının Türkiye'ye verilmesine ilişkin soruları da yanıtlayan Eker, bu konuda henüz kesin bir durumun olmadığını bildirdi.
Eker, Türkiye'ye uzun vadeli kota tahsis edilmesini Rusya tarafına teklif ettiklerini belirterek, buna göre üretim planlaması yapacaklarını, yatırımcının riskini minimize edeceklerini söyledi.
Eker, Rusya'nın içinde bulunduğu ekonomik durumdan ötürü, bu konuda ne tür cevap alacaklarının kesin olmadığını ifade etti.
Enzimlerin ithalatı konusundaki gelişmeleri de değerlendiren Eker, sözkonusu firmaların Biyogüvenlik Kuruluna başvurması gerektiğini belirtti.
Bakan Eker, su ürünlerindeki üretici desteğin kaldırılmasına yönelik isteklerin "lobi dünyası"nın işi olduğunu da anlatarak, birkaç firmanın bunu istediğini, ancak kendisinin pek o yönde olmadığını söyledi.
Helal Gıda Sertifikası konusundaki soruları da yanıtlayan Eker, bu konuda kendilerinin, gıdaların hijyenik ve mevzuata uygun olmasıyla ilgilendiklerini belirtti.
Eker, helal-haram kavramının daha çok dini bir kavram olduğunu vurgulayarak, kendilerini bu kapsama girecek bazı düzenlemeler yaptıklarını, ancak helal-haram kavramında otoritenin dini bir kurum olması gerektiğine dikkati çekti.
Eker, bu konuda kendilerinden bir destek ve işbirliği istenmesi durumunda ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti.
(Bitti)