Son yıllarda hareketlenen Türk korku sineması, gün geçtikçe izleyenlerden daha büyük ilgi görüyor.
Box Office Türkiye'den derlenen bilgilere göre, 12 Eylül'de vizyona giren Hasan Karacadağ'ın yönettiği "Dabbe" serisinin son filmi, "Dabbe: Zehr-i Cin" rekor sayıda izleyiciye ulaştı. 12 haftada 836 bin 232 kişi tarafından izlenen filmin toplam hasılatı, 8 milyon 335 bin 630 lira oldu.
Türk sinemasında cin konusunu en sık kullanan ve seri korku filmlerine imza atan yönetmenlerden Karacadağ'ın filmi, Türkiye'de vizyona giren yerli ve yabancı korku filmleri arasında en yüksek gişe hasılatını yaptı.
Karacadağ'ın "Dabbe" serisinde yer alan "Dabbe", "Dabbe 2", "Dabbe: Bir Cin Vakası", "Dabbe: Cin Çarpması" ve "Dabbe: Zehr-i Cin" filmleri, toplam 2 milyon 432 bin 840 kişi tarafından izlendi.
Yönetmen Karacadağ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilk filmi "Dabbe"den beri, Türk korku sinemasında yerel, kültürel ve tarihi unsurların izleyiciyi korkutacağını iddia ettiğini belirterek, "İlk başlarda söylediklerim insanlara pek inandırıcı gelmiyordu. Aslında halkımız cin kavramından ya da kültürel kodlardan beslenen korku öğelerinden etkileniyordu fakat bunun sinemaya uyarlanamayacağı düşüncesi vardı" dedi.
Cinler aleminin bilinmeyen ve görünmeyen bir alem olduğu için sinemaya nasıl uyarlanacağının sorgulandığını dile getiren Karacadağ, "Dokuzuncu filmimi çekiyorum. Zaman içinde izleyiciye bunu nasıl aktaracağımızı öğrendik. Son filmimi Türkiye'de yaklaşık 850 bin kişi, yurt dışında ise 150 bin kişi izledi. İzleyiciye, kendi kültürüne ve tarihine ait bir hikayeyi anlatmak ve bunu uluslararası korku filmlerinin kalitesinde yapmak çok önemli. Şu anda o kaliteye ulaşamamış hatta o kaliteyi geçmemiş olsak, bu kadar çok seyirciye ulaşamazdık. Demek ki, doğru yoldayız" diye konuştu.
- "Siccin"i yaklaşık 335 bin kişi izledi
"Musallat" serisinin yönetmeni Alper Mestçi'nin yeni filmi "Siccin" ise vizyona girdiği 10 haftada, 334 bin 914 kişi tarafından izlendi.
Başrollerini Pınar Çağlar Gençtürk, Koray Şahinbaş, Ebru Kaymakçı ve Merve Ateş'in paylaştığı film, 3 milyon 460 bin 257 lira hasılata ulaştı.
Gerçek bir olaydan beyazperdeye uyarlandığı belirtilen ve senaryosunu Ersan Özer'in yazdığı film, Öznur isimli genç kadının zorlu aşk hikayesini anlatıyor.
- "Yaşanan olaylar konu alınıyor"
Metafizik ve bioenerji uzmanı Salih Memişoğlu'nun yaşadığı sıradışı olaylardan senaryolaştırılarak çekilen "Azazil: Düğüm" de 14 haftada 178 bin 584 kişi tarafından izlendi.
Senaryosunu Özgür Bakar ve Alper Kıvılcım'ın yazdığı, Cansu Diktaş, Tolga Akman, Nurten İnan, Zafer Altun ve Murat Ercanlı'nın rol aldığı film, 1 milyon 665 bin 309 lira hasılat yaptı.
Metafizik ve parapsikoloji konularıyla ilgilenen Memişoğlu, cin ve şeytan vakalarında bilim adamlarının bakış açılarıyla doktor ve hoca ikilemlerini perdeye taşıyan filmin, yaşanmış olayları konu edindiği için ilgi gördüğünü söyledi.
Memişoğlu, filmin Felak suresindeki "İplere üfleyip düğüm atanların şerrinden sana sığınırım" bölümüne dayandığını anlatarak, kendisine ulaşan kişilerin yaşadıklarını beyaz perdeye aktardığını kaydetti.
Filmin ikincisinin de yakın zamanda çekileceğini açıklayan Salih Memişoğlu, yanlış yapmamak için detaylı araştırmalar yaptıklarını ifade etti.
- "Yerli korku filmlerindeki kavramların karşılığı var"
Psikolog Fatih Reşit Civelekoğlu da kişinin bir şeyden korkabilmesi için korktuğu şeyin beyninde tanımlı olması, yani bir karşılığının olması gerektiğini söyledi.
Civelekoğlu, "vampir', "kurt adam" ve "Drakula" gibi yabancı korku unsurlarının Türk toplumunun bilinçaltında karşılığı olmadığı için fazla ilgi görmediğini ifade ederek, "Yerli korku filmlerindeki kavramların ise bir karşılığı var. Her insan, hayatının özellikle çocukluk aşamasında bu kavramlarla temas etmiştir. Hatta bunlarla ilgili kendince bazı deneyimler de yaşamıştır. Dolayısıyla, şuur altındaki bu kavramlarla beyaz perdede karşılaşıldığında, oradaki imgeler ve olaylar, insanın bilinç altında bastırılmış olan, deneyime ve yaşantıya dayalı korkuları harekete geçiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Türk korku filmlerini yapanların Türk insanını iyi tanıdığına işaret eden Civelekoğlu, "Özellikle dini ve kültürel argümanlara dayanıyorlar. Bunların hepsinin Türk insanının şuur altında bir karşılığı var. Filmlerini dini ve kültürel argümana dayandırıyor olmaları, filmlerin inanılırlığını ve gerçekçiliğini ve dolayısıyla da izleyenler üzerindeki etkisini daha çok arttırıyor" şeklinde konuştu.