Sol niye çözüm karşıtı?
Alğan: Çözüm süreci başladığı andan itibaren çözüm karşıtı olaylar da başladı. Sol liberal demokrat çevrelerin AK Parti’den desteğini çekmesinin en temelinde İslamafobi var. Bir yanıyla da Erdoğan’ı etkileyememek, “güdememek” var.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-12-08 10:27:53
Kalıcı barış için sorumluluk alan az sayıdaki siyasiyi yalnız bırakmamak ve tüm siyasi partileri, kesimleri, kişileri barışa çağırmak için oluşturulan “Barışa Bak” platformu Çözüm Süreci’ne destek vermek amacıyla bir araya gelmiş insanlardan oluşuyor. Bir deklarasyon metni yayınlayan ve bir Pazar günü boğazda “barış gemisi” yüzdüren platform geçen hafta içinde de Meclis’te grubu bulunan partileri ziyaret etti. Aralarında Fadime Özkan'ın da bulunduğu heyet üyeleri Ak Parti, CHP, MHP ve HDP’ye giderek toplum adına “Barışa Bak” dedi. Heyetin sözcüsü Cengiz Alğan ile kampanyayı, çözüm sürecini ve süreç karşıtı sol çevrelerini Özkan Star gazetesi için konuştu. Anayasa referandumuna Yetmez Ama Evet ile destek veren insan hakları aktivisti Alğan, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi'nin (DSİP) ve Türkiye'deki nefret suçlarına karşı mücadele veren "Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe" platformunun da kurucularından.
Barışa Bak diyen bir çağrıda bulunuyorsunuz. Bu çağrı aynı zamanda barışa bakılmıyor gibi bir önermeyi de içeriyor aslında. Öyle mi gerçekten? Barış ortamı ve çağrısı yok mu Türkiye'de?
Çözüm Süreci başladığı an Çözüm Süreci karşıtı hareketler de başladı. 7 Şubat 2012 MİT krizinden bu yana, Gezi süreci, 17-25 Aralık süreci ve sonra Kobani olayları gibi olaylarda durmaksızın yaşanmaya başladı. Toplumun yüzde 70'lere varan oranlarda barışa baktığını biliyoruz. Ama mesela 2007-2010 arasındaki demokratikleşme adımlarına verilendesteği Çözüm Süreci’nde göremedik.
Neden göremedik, ne oldu?
Galiba şöyle bir şey oldu. Sayıları az ama sesleri çok çıkan liberal demokrat kesimler ve küçük özgürlükçü birkaç sol grup, o dönemde demokratikleşmeye ve askerin geriletilmesine destek verdiler. Mesela TSK İç Tüzük, 35. Madde kaldırıldığında, AKParti’yi desteklediler. Kapatma davasına karşı çıktılar, darbelere karşı gösteriler düzenlendi. Ama 2011’den itibaren, AK Parti’nin askeri vesayeti geriletip kendi vesayetini kurduğunu ileri sürerek desteği kestiler. Hâlbuki demokratikleşme adımları artarak sürüyordu, hala da sürüyor.
TÜRKİYE SOLU İSLAMAFOBİK
Askerin geriletilmesiyle boşalan alana sivil siyasetin doldurmasından daha doğalne olabilirdi ki rahatsız oldular bundan?
Muhalefetlerinin doğal sınırına gelmişlerdi. ‘Bu iktidarla’ daha fazla yürünemeyeceğini düşündüler.
KADINLARI ÇARŞAFA SOKTULAR
Neden?
Bence en temelde İslamofobi var. Sol aydınların Ak Parti’ye karşı itirazının temelinde buvar. En son HDP'nin Silopi ve Mazıdağı’nda, kadına şiddeti protesto için yaptıkları eylemde de görüldü bu. Kadınları çarşafa sokmuşlar, birbirlerine zincirlemişler ve sokaklarda yürütüyorlar! Çarşafın kadını köleleştirdiğini anlatmaya çalışıyorlar güya. Türkiye’de kadının tek problemi çarşaf mıdır? Özgürlüğünü kısıtlayan tek şey çarşaf mıdır? Türkiye'de en solda duran, en özgürlükçü olduğunu iddia eden partinin “Türkiye’de kadının asıl sorunu çarşaftır” demesinin nedeni İslamofobi değil de ne olabilir?
ALTI OK'UN EN UZUNU LAİKÇİLİK
HDP Güneydoğu Anadolu'da, Doğu Anadolu’da etkin bir parti. Bölge halkı diğer bölgelere göre daha dindar, kadınlar daha mütesettir. Tabanı dindar Kürtlerden oluşan Hüda Par da AK Parti’den sonra HDP'ye rakip bir parti. Bu durum kadınların çarşafının alay konusu edilmesinin bir nedeni olabilir mi?
Bu bölge insanının daha dindar olduğu çok doğru. Buna yönelik de olabilir. Ama İstanbul'dan oraya aktivistler taşıyıp, onları çarşaflayıp zincirleyerek böyle bir şey yaptıklarında, yaşadıkları bölgenin sosyolojisini bilmediklerini ya da buna saygı göstermediklerini de göstermiş oluyorlar. Oradaki kadınların yüzde 80’i örtülü. Önemli bir bölümü çarşaflı. En başta o kadınlara “siz hiç bir şeyden anlamıyorsunuz, sürüsünüz”demiş oluyorlar. Ve başka birçok nedenle şiddet gören kadınların sorunları kapatılmış oluyor. Aslında Ak Parti’den başlatarak bütün dindar kesimden insanları, IŞİD'den çok da farklı değil, aynı skalada görüyorlar. Onların gözünde Kayseri’deki herhangi bir imam hatipli ile bir IŞİD militanının özde bir farkı yok. “Hepsi İslamcı işte!”. Malum CHP'nin Altı Ok’undan en uzun olanı ‘laikçilik’tir.
AK PARTİ'Yİ GÜDEBİLSELERDİ BOYLE OLMAZDİ
Peki, AKParti etki edebildikleri "güdebildikleri" bir parti olsaydı bu karşıtlık ve tepkisellik bu boyutlara varır mıydı?
Sanırım varmazdı. Mesela 2012'den itibaren, özellikle Gezi ile birlikte kontrol edilemez bir liderlikle yürüyen bir siyasi hareket var. Daha önce AK Parti’ye destek vermiş o demokrat kesimin aydınları hep batıya bakar. Ortadoğu’ya, Doğu’ya, Anadolu’ya sırtını döner. 2012 öncesi gibi olsaydı, Erdoğan'ın Batı’daki algısı o dönemdeki gibi olsa ve kendilerine biat etseydi çok da sorun etmeyeceklerdi.
Batıdan ilham alarak mı Erdoğan karşıtı oldular yani?
Erdoğan karşıtlığı önceden de vardı ama böylece de pekişmiş oldu. Ortadoğu değişince, Türkiye'nin Ortadoğu politikaları değişince, yerli, milli bir çözüm süreci başlayınca, bizim sol ve liberaller, aynen Batı’da olduğu gibi burada da Erdoğan düşmanlığını yükselttiler.
SÖMÜRGE AYDINI GİBİLER
2010 öncesinde özellikle AB süreci, 27 Nisan muhtırasına karşı duruş gibi süreçlerde güçlü şekilde verilen AK Parti desteği de buyuran, aferin veren, siyaset öğreten üstenci bir dille, bakışla veriliyordu. Sonraki süreçte parmak sallayan bir usluba döndü. Sol liberal demokrat aydınların iktidar üzerinde kurduğu ve yitirmeye başladığında hırçınlaştığı bir tür vesayet miydi bu?
Evet. Yine aynı yere, Batı’ya dönük olma hikâyesine geliyoruz. Uzun yılların verdiği bir alışkanlık ve kültürel birikim var bu çevrelerde. Şu mesajı vermeye çalışıyorlar: “Bu işleri biz biliriz. Siz bize sormadan iş yapamazsınız. Siz anlamazsınız bu işlerden. Çünkü siz halksınız, tabandan geldiniz. Biz ise yıllardır bu işleri biliriz". En son bizim kampanyamızla ilgili Radikal’de bir yazı yayınlandı. Yazının özeti buydu: “Bize sormadan nasıl yaparsınız?” Buna benzer pek çok yazı çıkıyor. Tipik bir sömürge aydını bakışı bu. Sanki buraya atanmış bir sömürge valisi, komiseri ve onların etrafına toplanmış bir aydın zümresi var. İçlerine kimseyi almak istemiyorlar. Daima da bir fikri hegemonya kurmak istiyorlar. AK Parti diğer bütün alanlarda başarılıyken bu alanda maalesef çok zayıf.
İSLAMCILARI YOK SAYDILAR
Aslında dindar, İslamcı çevreler 80'lerde ama özellikle 90'larda en çok kitap okuyan, fikir üreten, diyaloğa ve değişime en çok açık olan kesimdi Türkiye'de. Buna rağmen o çevreden yükselen ve 12 yıl boyunca, hem de her seçimde oyunu artıran bir siyasi partinin kültürel alanda sol liberal demokrat çevrelere "muhtaç"olsun?
Çünkü görünmez kılındılar. Dindarlar zaten baskı altındaydı. Başörtülülerin sokağa çıkması, üniversiteye gitmesi sorundu, yasaktı. Daima yobazlık yaftası yapıştırılmak isteniyordu. Diğer insanlarla etkileşime girmeleri zordu. Medya dünyasına onlar hâkim.Edebiyat dergilerini onlar çıkarır, sinema, reklam ajansları onların elinde. Pek çok alanda hegemonya kurmuşlardı. Bu durum dindarları görünmez kılıyordu. O hegemonya hala büyük oranda yerinde duruyor. Sarsıldıkça sinirleniyorlar.
TÜRKİYE SOLUNA İNME İNDİ
28 Şubat ile birlikte çok sert engellemeler oldu ve biraz da bu nedenle diğer alanlardan çekilip acil olana, siyasi ve ekonomik alana yöneldi sanırım dindar çevreler. Haliyle bu alanda görünür ve etkili oldular...
Zaten sol çevreler de 28 Şubat’ta felç oldu. Hala da felç. İyi hatırlıyorum. İmam Hatiplerin kapatılması gündeme geldiğinde, solun o dönem en büyük sendikası EğitimSen sokağa çıkıp sekiz yıllık eğitime destek için bildiri dağıtıyordu. Hatta biz de tersine bildiriler dağıtırdık, DSİP (Devrimci Sosyalist İşçi Partisi) olarak. “Ne şeriat ne darbe sloganı” üretilmişti hatırlarsanız o dönmede. Hala da geçerlidir. ÖDP'nin başını çektiği çevreler bunu derken biz net bir şekilde darbeye hayır dediğimiz için soldan da dışlandık. İşçi eylemlerinde üzerimize yürüyorlardı. O gün bugündür hala felç halinde sol.
BEYAZ TÜRKLERE SIĞINDILAR
Felç ama etki gücü var öyle mi?
Eğer 2015 seçimlerinden sonra yeni anayasa yapılır ve referandum söz konusu olursa, bitecek bu felç hali. Çünkü bu güne kadar ‘beyazların’ sahip olduğu ideoloji toplumu parçalara böldü. En ayrıcalıklı olanları da en tepeye koydu. Hem devlet yönetimine hem kültürel alan dâhil bütün alanlarda. Diğer herkesi de onlara tabi olmaya zorladı. Mesela bazı gruplar kişiler de ‘Beyaz Türk’ olmamalarına rağmen, Beyaz Türklere yaklaşmaya çalıştılar. ‘Yaklaşırsak belki şemsiye altına gireriz’ diye bir beklenti vardı. Çok uzak duranlar zaten görünmez durumdaydı. Ama bu düzen değişecek artık.
ERDOĞAN HALKA İTİBAR KAZANDIRDI
Nasıl değişecek?
Toplum bunu istemiyor ve açıkça da söylüyor. Daha önceki denemelerde sadece oylarıyla söylüyordu. Örneğin Menderes asıldığında ya da bir darbe olduğunda, ilk seçimde mutlaka onları gönderecek bir tercihte bulunuyordu. Ama sokağa dökülüp liderinin fotoğrafıyla yürümüyordu. Solun ve diğer aydınların görmesi gereken bir şey bu. Bir partili derinin fotoğrafıyla sokaklara çıkıldığını ben ilk defa AK Parti döneminde görüyorum.Üstelik sadece Türkiye'de değil bütün Ortadoğu’da. Çünkü büyük bir itibar kazandırdı halka. Gasp edilmiş haklarını iade etti.
MÜCADELENİN LİDERİ ERDOĞAN
Ana tartışma konularından biri tam da budur. Bir siyasiye irade teslimi, ismine cismine resmine bu kadar ilgi gösterilmesi eleştiri konusudur aynı zamanda?
Ben olsam öyle davranmam ama bu biraz da zorunlu. Son 3-5 senedeki türbülanslarda Erdoğan partisinden ve bazı kesimlerden, yazarlardan zayıf bir destek aldı ama bütün mücadeleleri neredeyse tek başına verdi. Paratoner gibi davrandı, bütün öfkeyi üzerine çektive ister istemez sembolleşti. Bu dünyanın her yerinde böyle. Bir ülkede bir mücadele varsa o mücadeleyi yürüten ve cesaretli davranan kişi öne çıkar Filistin'de de böyledir, İran'da da, Hindistan'da da böyleydi.
RÖPORTAJIN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
SON VİDEO HABER
Haber Ara