'Madenler yaşam odasıyla kurtulmaz'
Amerika’da madencilik sektörüne danışmanlık yapan Türk uzman Gürtunca’ya göre son yıllarda meydana gelen ölümlü kazalar Türk madenciliğindeki hastalığın yalnızca belirtileri. Türkiye’de 3 bin kişinin çalıştığı bir madenin Amerika’da 200 kişiyle aynı üretimi yaptığını söyleyen Gürtunca'ya göre, Türk madenlerinde yaşam odalarının da kullanılması imkansız.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-12-05 10:03:29
İstanbul Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen Madenlerde İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı dünyadan ve Türkiye’den madencilik sektörünün önemli isimlerini bir araya getiriyor.
Konferansın katılımcılarından biri de madencilik sektörü uzmanı Dr. Güner Gürtunca. 1976’da Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Maden Mühendisliği Bölümünden mezun olan Gürtunca, yüksek lisansını İzmir 9 Eylül Üniversitesi'nde, doktorasını 1984'te Avusturalya’nın Sydney kentinde bulunan New South Wales Üniversitesinde tamamladı. Güney Afrika ve Amerika’da madencilik ve maden güvenliği alanında önemli görevlerde bulunan Gürtunca, Soma maden faciasından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) çatısı altında kurulan araştırma komisyonunun da görüşlerine başvurduğu uzmanlardan biri.
Gürtanca, Türk madencilik sektörünün son yıllarda yaşadığı kazalar ve güvenlik tartışmaları konusunda Al Jazeera Türk’ün sorularını yanıtladı.
‘Kazalar hastalığın yalnızca belirtileri’
Önce Soma, sonra da Ermenek. 2014 yılında madenlerde iki büyük kaza meydana geldi. Toplam 319 kişinin hayatını kaybettiği iki olay kamuoyunda büyük tartışmalara yol açtı. 2004-2012 yıları arasında Amerikan Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü (NIOSH) için çalışan Gürtunca, son olarak kıdemli danışman pozisyonundaydı. O’na göre sorunun çözülmesi için doğru teşhisin konulması şart:
“Bu olan kazalar, çok daha büyük bir hastalığın belirtileri. İş; Maden İşleri Genel Müdürlüğünde (MİGEM) başlıyor. Migem, madencilik alanında bilgisi olmayan şirketlere ruhsat vermese sorunlar önemli ölçüde aşılır. Amerika’da madenlerin tamamı özel sektör tarafından işletiliyor. Ama devlet, Amerikan Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsüyle (NIOSH) madenlerdeki her aşamayı denetiliyor. Yalnızca 2014 yılında Amerika’daki madenlerde yapılan denetimlerde 200 milyon dolar değerinde ceza kesildi. Yaptırımların ağır olması ve uygulayıcıların ciddiyeti yatırımcıları işi daha ciddi almaya mecbur ediyor. Devlet, yatırımcı, sendika ve üniversiteler birlikte çalışıyor. Maden sahipleri bilimsel çalışmalara para yatırıyor."
Kömürün Amerika'da da, Türkiye’de de aynı fiyat olduğuna dikkat çeken Gürtanca, "Orada işçiler daha iyi koşullarda çalışıyor, daha iyi ekipmana sahip ve daha fazla kazanıyor. Türkiye’de ise yatırımcılar hâlâ para kazanamadıklarını söylüyor. Bu bir tek şeyle açıklanabilir: İş bilmezlik. Bilimi, teknolojiyi ve maden makinalarını devreye sokarsak daha az işçiyle daha güvenli madenler işletilebilir.” diyor. Gürtunca, populist yaklaşımların yerine bilimsel gerçeklere ihtiyaç duyulduğunu söylüyor:
“ Medyada bir ‘yaşam odasıdır’ gidiyor. Sanki her maden ocağının tünellerinde yaşam odası olsa sorun çözülecekmiş gibi. Yaşam odaları iyi planlanmış madenlerde olması gereken gereçlerden yalnızca bir tanesi. Amerikan standartlarında tünel sıcaklığı 14 derece seviyesindedir. Acil bir durumda yaşam odasına sığınan işçilerin nefesi ile bu ısı iki gün içinde 35’i bulur. Türkiye’de maden ısıları daha yüksek. İki gün içinde bu odalara sığınan madenciler yüksek ısıdan ölürdü. Türkiye’de satılan 10 kişilik, 15 kişilik metal odalar var. Bunların hiç biri bizim koşullarımıza uygun değil. Dışarıdan birşey gelince herkes sorup sorgulamadan kabul ediyor. Yaşam odalarının Türkiye’deki kömür madenlerinde kullanılması imkansız.”
‘3 bin kişinin işini 200 kişi yapıyor’
Dr. Güner Gürtunca modern madenciliğin insan gücü yerine teknoloji ve bilgiye dayanması gerektiğini söylüyor.
Gürtunca, Türkiye’de 3 bin kişinin çalıştığı bir madenin üretimi ile Amerika’da 200 kişinin çalıştığı madenin üretiminin aynı olduğuna dikkat çekiyor ve şöyle devam ediyor:
"Amerika’da yer altında kullanılan makinalara, güvenlik teknolojisine ve bilgiye yatırım yapıldığı için 200 işçi yetiyor. İşçi sayısı az olduğu için kardan paylarına düşen para da fazla oluyor. Amerikalı bir maden işçisi yılda 70-80 bin dolar kazanırken bizim madenciler senede 6 bin dolar kazanıyor. Hem verim hem de güvenlik açısından işçi sayısını azaltmamız lazım.”
‘Her şeyi devletten beklememek gerek’
Gürtunca, Türkiye’deki sorunun çözülmesi için madencilerin de aktif rol oynaması gerektiğini söylüyor:
“Amerika’da devlet bütün sistemi sıkı sıkıya kontrol altında tutuyor. Yeni durumlara göre kuralları yeniliyor ve uygulanmasını sağlıyor. Ama sürdürülebilir bir güvenlik döngüsü için madencilerin de devlet, yatırımcılar ve bilim adamları kadar işin içinde olması şart. Ameriakan Madenciler Birliği bunu temsil ediyor. Madencilerin tamamı buraya üye olmasa da onlar bütün madenciler için çalışıyor. Son derece bilimsel işleyen bir organizasyondur. Danışmanlar ve bilim adamlarını finanse ederek çoğu kez konunun diğer taraflarını değişime onlar zorlarlar. Türkiye’de birçok dernek ve birlik var. Bu durum sorunların devlete iletilmesinde sıkıntıya yol açıyor. Devlet kimi muhatap alacağını bilmiyor. Türk madenciler biraraya gelip sorunlarını devlete anlatabilmeli. Diyalogla işlerin daha iyiye gideceğine inanıyorum.”
Gürtunca’ya göre, güvenlik ve kurtarma eğitimleri Türk madenciliğinin bir diğer sorunu.
Gürtunca, maden kazalarında müdahalenin ilk iki saate gerçekleşmesinin önemini hatırlatarak, tüm madenlerde kurtarma ekiplerinin olması gerektiğinin altını çiziyor.
Can Hasasu / AL JAZEERA
Haber Ara