Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Milli Gazete yazarı: 'Gençler sadece görünümde Müslüman'

Milli Gazete Yazarı Ali Haydar Haksal, “Müslüman gençliğin sekülerliğe ve bohemliğe evrilişi” başlıklı yazısında geçmiş dönem İslamcı gençliğinin Ak Parti iktidarı ile birlikte sekülerliğe ve çıkarcılığa evrildiğini, siyasal kadrolarda kendilerine yer bulma çabasıyla davadan ve ideallerden uzaklaştığını belirtti.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-12-03 14:12:10

Milli Gazete yazarı: 'Gençler sadece görünümde Müslüman'


Milli Gazete Yazarı Ali Haydar Haksal, “Müslüman gençliğin sekülerliğe ve bohemliğe evrilişi” başlıklı yazısında geçmiş dönem İslamcı gençliğinin Ak Parti iktidarı ile birlikte sekülerliğe ve çıkarcılığa evrildiğini, siyasal kadrolarda kendilerine yer bulma çabasıyla davadan ve ideallerden uzaklaştığını belirtti.

Evrim geçiren geçmiş dönem İslamcılarının çocuklarının hal-i pür melalinin ise çok daha kötü olduğunu ifade eden Haksal, “Yeni nesiller tam bir bohem hayatı içindedirler. Genç erkek ve kızlar sadece görünümleriyle Müslüman gibi görünüyorlar. İstanbul örneğinden yola çıkarsak, batıcı kuşakların çocuklarının yaşadıklarının aynısına özeniyorlar. Bohem bir hayatı tercih ediyorlar. Sanıyorum ki bunda son dönem genç kuşak şairlerin de etkisi var. Kafelerde, kimi belli buluşma yerlerinde dava ve düşünceden çok gündelik olanı yaşamaya yöneldiler” ifadelerini kullandı.

Ali Haydar Haksal’ın “Müslüman gençliğin sekülerliğe ve bohemliğe evrilişi” başlıklı yazısı şöyle:

Öncelik dikkatimiz Müslüman gençlik üzerine. Müslüman gençliğin oluşum süreci uzun ve sancılı oldu. Tanzimat sonrası Cumhuriyet dönemi ile birlikte gençliğin yüzü Batı’ya çevrildi, Batı kültürü ve düşüncesine yönlendirildi. Zaman içinde de Batı ruhlu bir gençlik oluştu. Bu gençlik ideolojilere kapıldı. İnsanımız bölümlendi, parçalandı birbirine hasım kesildi ve büyük çatışmalar yaşandı.

1960’lı yıllardan itibaren Müslüman gençliğin oluşumu için büyük çaba gösterildi büyük bir emek verildi. Gençliğin bölünmesi sonucu büyük çatışmalar yaşandı, büyük kıyımlar oldu, olmaya da devam ediyor. Üstad Necip Fazıl’ın konferansları, Büyük Doğu dergilerinin yoğun olarak izlenmesi sonucu, üstad Sezai Karakoç’un Diriliş dergileri ile bilinçli bir gençliğin bir kuşağın oluşması sağlandı. MTTB bünyesinde sürdürülen çalışmalar sonucu hem entelektüel bir kadro oluştu hem de siyasal alanda kadrolar oluştu. Özellikle Milli Görüş çevresinde bütünleşen gençlik siyasal bir bilinç kazandı. Gençlik bu dönemde daha çok siyasal eylemlere yoğunlaştı. İslâmî bilinç akidevi olarak yoğun yaşandıysa da kültür, sanat ve düşünce alanında yeterince beslenilmedi. Gençlik bu dönemde siyasal bir bilinç edinirken kültürel ve sanatsal yoğunluk ile olabilseydi bugün Türkiye çok farklı bir konumda olacaktı. Çünkü siyasal anlamda deneyim ve bilinç kazanılırken düşünsel boşluk, ruhsal beslenmeme büyük bir boşluğa neden oldu. Entelektüel çevreler de uzak durdular ve savruldular.

MTTB’nin kapatılması sonucu aynı düzlemde yeni bir oluşum sağlanamadı. Akıncılar’dan sonra MGV bu boşluğu önemli ölçüde doldurdu. Bu da gene siyasal oluş etrafında yoğun olarak odaklandı. Önemli bir boşluğu doldurdu. Bugün için siyasal kadroları onlar yoğun olarak oluşturuyorlar. 28 Şubat Müslümanların üzerinden bir silindir gibi geçti. Siyasal bölünmeler sonucu, özellikle de Milli Görüş geleneğinin parçalanması, gücün, imkânların iktidarın elinde olması sonucu büyük kaymalar yaşandı. Anadolu Gençlik gene eskiden olduğu gibi sınırlı imkânlarıyla ve hatta daha zor koşullarda var olma çabasıyla ayakta durdu. Bugün çok şükür daha iyi bir konumda. Her geçen gün daha iyiye gidiyor. Geçmişte yaşanan sıkıntıların yaşanmaması için siyasa ve İslâmî bilinçle yolunu sürdürürken, sanat, edebiyat, kültür ve medeniyet yoğunlaşmasıyla daha güçlü bir konuma gelebilir. Gelmelidir de. Özellikle de üstad Sezai Karakoç’un eserlerinden beslenerek, günümüze kadar olan birikimden yararlanılmalı. Edebiyat, sanat, kültür ve düşünce mutlaka önemsenmeli. Çünkü eğer böyle yapılmazsa ise verilen emekler boşa gidebilir, yeni savrulmalar yaşanabilir.

İktidar tüketicidir, yetişmiş olanı alır kullanır, harcar ve hatta kendine benzetir.

Geçmiş dönemin İslâmcı gençliği iktidar ile birlikte sekülerliğe, çıkarcılığa evrildi. Siyasal kadrolarda kendine yer bulma çabasıyla idealden, davadan uzaklaştı. Onların çocukları ise tam bir bohem hayatı içindedirler. Genç erkek ve kızlar sadece görünümleriyle Müslüman gibi görünüyorlar. İstanbul örneğinden yola çıkarsak, batıcı kuşakların çocuklarının yaşadıklarının aynısına özeniyorlar. Bohem bir hayatı tercih ediyorlar. Sanıyorum ki bunda son dönem genç kuşak şairlerin de etkisi var. Kafelerde, kimi belli buluşma yerlerinde dava ve düşünceden çok gündelik olanı yaşamaya yöneldiler. İktidar çevresindeki odaklanmalar sonucu, iktidarın sahip olduğu kurumların yaptığı etkinliklerin hiç biri karşılık bulmuyor. Salonlarda yapılan programlara maddî anlamda büyük harcamalar yapılmasına karşın, iktidar partisi etrafında yoğunlaşan ve sekülerleşen çıkarcı gençlik hiç de ilgi göstermiyor. Anadolu’da biraz var, o da tam değil. Birçok programa katıldım, gözlemlerim ne yazık ki böyle. Bir kentte üstad Sezai Karakoç ile ilgili düzenlenen bir sempozyumun yapıldığı salon yaklaşık 400-500 kişilik. 1. Oturum’da 100, 2. Oturum’da, 85, 3. Oturum’da 75 kişi vardı. İzleyenler arasında 20 kişisi yöresel ozanlardı. 20 kadar kişi de toplantıya davet edilen bilim adamı ve yazar, belediye başkanı varken onunla gelen 15-20 kişi. Demek oluyor ki programı izleyenleri sayısı 20-25 kişi. Bir başka kentte düzenlenen bir programda ise sadece 25 kadar genç bayan vardı. O programı valilik, rektörlük ve belediye birlikte düzenlemişti. Programdaki bir tarih hocası öğrencilerini getirmese kimse olmayacaktı salonda.
Şükür ki Anadolu Gençlik var ve boşluk bırakmıyor. Onlara çok iş ve sorumluluk düşüyor.


Haber Ara