Dolar

34,9533

Euro

36,7005

Altın

2.997,96

Bist

10.009,59

Türkdoğan: İlk adım kesin eylemsizlik

Akil İnsanlar heyetinde bulunan ve “İzleme Kurulu”nda da yer alması beklenen İHD Başkanı Öztürk Türkdoğan’a göre, çözüm için öncelikle hükümet ifade özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmalı, PKK da “merkezin haberinin olmadığı” eylemleri kesmeli.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-11-21 09:02:26

Türkdoğan: İlk adım kesin eylemsizlik

İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan, Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan isimlerden biriydi. Şimdi de çözüm sürecinde geçilen yeni aşamada oluşturulacak İzleme Heyeti’nde yer almasına kesin gözüyle bakılıyor. Al Jazeera’nin sorularını yanıtlayan Türkdoğan, süreçte hükümetin ve PKK’nın atması gereken adımları sıraladı.

Türkdoğan’a göre hükümet, Terörle Mücadele Kanunu’nu kaldırmalı, cezaevlerindeki tutukluların durumunu iyileştirmeli ve siyasete katılımın önündeki engelleri kaldırmalı. Öztürk Türkdoğan'a göre PKK’nın atması gereken ilk üç adım, yerel birimlerin kendi inisiyatifleriyle yaptıkları belirtilen eylemler ve demokratik siyasete müdahaleye son vermek, iç infazlar dahil, örgüt militanlarının yaptığı insan hakları ihlallerini ortaya çıkarmak olmalı.

Sizin de içinde olduğunuz Akil İnsanlar Heyeti çalışmalarını tamamladı. Bundan sonra ne bekliyorsunuz?

Geçen yıla gidersek, 2013 yılı başına, Akil İnsanlar Heyeti barışın toplumsallaştırılmasında çok önemli bir işlev gördü. Sevgili Kadir İnanır şöyle söyler, “Biz barış elçileriyiz.” Hakikaten de akil insanlar barış elçiliği konusunda çok önemli bir görev gördü. Türkiye’de bizim temas etmediğimiz hiçbir kesim kalmadı. Halk barış sürecini çok daha rahat konuşabilir hale geldi, bu son derece önemliydi. Sonra müzakere aşamasına gelindi. Dünya örneklerinde görülüyor ki, sonrasında konu şu, “Kim aracılık yapacak bu görüşmelere?” böyle bir durum var. Farklı görüşler vardı, “Bir görüş yabancı temsilciler olsun” dedi, bir görüş “Uluslararası kişilikler olsun” dedi. Ama bizim Türkiye’de hem hükümet kanadında hem Abdullah Öcalan tarafında ortaya çıkan görüş, “Türkiyeli insanlar olsun” şeklinde oldu.

Sizce neden Abdullah Öcalan’a rağmen Cemil Bayık, “Üçüncü Göz ABD olsun” önerisini getirdi?

Ben bunun nedeninin Kürt meselesinin uluslararası bir sorun olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Şu anda yürüttüğümüz süreç sadece Türkiye’ye özgü bir süreç değil. Bundan Suriye de etkilenecek, Irak da etkilenecek. Bu süreci büyük güçler bozabilir. Onları da dahil edersiniz ki bozmasınlar, ben bu düşünceden hareketle bu önerinin yapıldığını düşünüyorum.

Öcalan niye bunu istemedi?

Çünkü O’nun yaşadığı farklı bir süreç var, 98-99 sürecini kastediyorum. Avrupa’ya gidişi, oradan gönderilişi, Afrika’dan Türkiye’ye getirilmesi konusunda NATO’nun, büyük ülkelerin oynadığı rol nedeniyle ben de olsam ben de istemem. Burada bu farklılık anlaşılabilir.

"Üçüncü Göz" dediğimiz yapı İzleme Heyeti olacak. Bu heyet için sizin de adınız geçiyor. Nasıl bir heyet oluşmalı sizce?


Bu arkadaşların ağırlıklı olarak Akil İnsanlar Heyeti içinden belirleneceği anlaşılıyor. Bence işte tam da biraz önce söylediğim gibi bir nevi gözlemcilik yapacak, ne olup bittiğini doğrudan doğruya görecek, olası bir sorun çıktığında müdahale edecek, ya da sorun çıkmasını engelleyecek bir heyet gibi algılıyorum ben. Belki de bu kurulduğunda bu heyet içinde yer alacak insanlar taraflarla biraraya geldiklerinde bunu tartışacaklardır. Böyle bir sivil mekanizmanın olması önemlidir. Biz insan hakları savunucuları son iki yılda bir çok kez sahadaki bir çok sorunu hiç kamuoyuna yansıtmadan çözdük. Arkadaşlarımız sahada gerillayla asker arasında, valilikler ile siyasiler arasında çok arabuluculuk faaliyeti gerçekleştirdiler. Bu tabii daha büyük çaplı bir şey. Çünkü müzakere süreci sadece silahlı militanların Türkiye’den geri çekilmesi, silahsız olarak gelmeleri, siyasete entegre olmaları sorunu değil ki, çok fazla sorun alanı var.

Ne mesela?

Çeşitli kültürel, sosyal, eğitsel konular var. Mesela köy koruculuğunun tasfiyesi, Türkiye’deki mayınlı sahaların temizlenmesi, geçiş dönemi adaleti, geçmişle yüzleşme.

Yüzleşilmesi gerektiğini düşündüğünüz en önemli olay nedir?

Kürt meselesinde bugüne kadar devletin ve örgütün yaptıklarının bir komisyon vasıtasıyla araştırılması. İlk aklıma gelen olay Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi’ndeki gerçekler, devletin elindeki belgelerle birlikte açıklansın. 12 Eylül sonrasından bu tarafa, tamamı. Bir çok toplu katliam var. Mesela en son Roboski. Daha da geride hep Kürt isyanı diye adlandırılan ve kanla bastırılan olayların gerçekte ne olduğunun açıklanması. Örneğin Dersim açığa çıkarılsın.

Yeniden masaya dönüldükten sonra adımlar hızlanacak denildi. İzleme Heyeti’nden yola çıkarsak, süreç son 10 günde hızlandı mı gerçekten?

Hızlandı, çünkü bunun eş zamanlı yürümesi lazım. Çünkü Kobani gösterileri sırasında çok büyük bir şiddet dalgası kendisini gösterdi. Taraflar oturdu, sakin bir şekilde düşünmeye başladı. Bence bu şiddet dalgasının böyle bir tarafı oldu. O dönem biz Akil İnsanlar Heyeti olarak bir inisiyatif aldık. Kendimiz toplandık, Sayın Başbakan bizi toplantıya çağırdı. Biz devlete de Kürt hareketine de çağrıda bulunduk, “Bu süreç heba edilemez” dedik. Bu aşamada anlaşılan Akil İnsanlar bu konuyla sürekli meşgul oldukları için ve taraflar arasında bir güven sorunu da kalmadığı için bu grup içinden yeni bir yapı oluşturulması konusunda anlaşıldı. İzleme Kurulu’nun oluşması fikrini biliyoruz, ama taraflar içinde kimlerin yer alacağı konusunda ketumlar.

Seçimlere kadar sürecin tamamlanabileceğini düşünüyor musunuz?

Bence bu mümkün değil. Ama zaten önemli olan sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesini sağlamak. Bir çok husus zaman alacaktır.

İlk adımlar ne olacak?

Müzakerelere geçiş ve silahsızlanma ile beraber, PKK’nin tüm silahlı unsurlarının kesin eylemsizliğe geçmesi. Yani yol kesmelerin olmaması, vergi toplama faaliyetlerinin bitirilmesi, alıkoymaların sonlanması ve tabii ki yarım kalan geri çekilme faaliyetlerinin hızla tamamlanması.

Bu hafta sonu yapılması beklenen görüşmeden bu çağrıyı mı bekliyorsunuz?

Ben açıkçası sürecin startının HDP heyetinin genişlemesi, İzleme Kurulu ve Sekreterya’nın kurulup İmralı’da ilk toplantılarını yapmasıyla verileceğini düşünüyorum. Yani bu haftasonu değil. Birkaç hafta içinde bunlar olacak diye bekliyorum. Kaybedecek zamanımız yok, ne kadar hızlı olursa o kadar iyi olur. Bir yandan da Parlamento’nun yapması gereken yasal düzenlemeler varsa, bunları da yapması gerekir.

Son dönemde, belki kriz ortamının da etkisiyle, atılması gereken yasal adımlar çok konuşulmadı. Sizce Hükümet’in yapması gereken en önemli yasal düzenlemeler nedir?


Mesela biliyorsunuz Yerel Yönetimler Yasası ile büyükşehir belediyelerinin bazı yetkileri artırıldı, ama imar konusunda da bazı yetkileri kısıtlandı. Bunun gibi birbirine tezat uygulamaların hızla değişmesi gerekir. Ama bence öncelikle ifade ve örgütlenme özgürlüğü konusunda mevcut engellerin hemen kaldırılması gerekir. Yani mümkünse Terörle Mücadele Kanunu(TMK) kaldırılmalı. Kaldırılamıyorsa TMK’da sadece ve sadece şiddet kullanan hükümler dışındaki tüm hükümlerin kaldırılması gerekir. Şu anda Türkiye’de herkes terörist ilan edilebilir. Bu yasa ile bu süreç yürümez zaten. Bakın tarihsel bir adım atıldı, özel yetkili mahkemeler kaldırıldı ama MİT, İnternet ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yasaları ile geriye gidişi çağrıştıran başka düzenlemeler yapıldı. İkinci adım siyasal yaşama katılım önündeki engellerin kaldırılması. Yani Siyasi Partiler Yasası’nın demokratikleştirilmesi, en basitinden belediyelerde eş başkanlık sistemine dava açılıyor. Niye?

Sizce niye?

Bakın kadın temsilinin sağlanması çok önemlidir. Siz gerçekten demokratik laiklik temelinde bir gelişme istiyorsanız, bunu sağlamak zorundasınız. Bu süreçte bence bundan sonra AK Parti Hükümeti ile Kürt siyasi hareketi arasında en önemli sorun alanlarından biri de bu olacak; demokratik laiklik konusu. Çünkü bu muhafazakâr bir hükümet, İslam’dan referans alıyor. Diğeri ise tamamen laik bir hareket, demokrasiyi benimsiyor, Abdullah Öcalan’ın ekolojik toplum modelini benimsiyor. Bu iki bakış açısı çatışacaktır. Bir başka boyut, cezaevindeki mahpusların sorunu. Sadece ağır hastalar değil tüm mahpusların sorunları var, bunların çözülmesi gerekiyor. Bir diğer sorun ise şu anda da devam eden, yaygın gözaltı ve tutuklamalar. Bunlara son verilmesi gerekir.

PKK’nın ve Kürt hareketinin atması gereken adımlar nedir?

Zaten bir eylemsizliğe geçerek ve geri çekilmeyi başlatarak ciddi bir adım atacaklardır. 30-40 yıl mücadele etmişsiniz, bazı kırsal bölgelerde bunu bırakıp gidiyorsanız, bu önemli bir adımdır.

Halâ bazı bölgelerde “Yerel birimler inisiyatif kullandı” diye açıklanan eylemler oluyor, bunlar sürdürülebilir mi?

PKK de kendi içinde soruşturma komisyonu mu dersiniz, araştırma komisyonu mu dersiniz, bunu sağlamak zorunda. Merkezin haberinin olmadığı, yerel birimlerin kendi inisiyatifleriyle yaptığı eylem biçimlerine kesinkes son verilmeli. Bununla ilgili de kendi içişlerinde ne yapılıyorsa yapılıp, bunlar soruşturulmalı. Ve açıklanmalı sonuçları tabii ki. Son Ekim ayında bazı olaylar yaşandı, bunlar PKK’ye mal edildi. Sonra ortaya çıkıyor ki bunları PKK yapmadı. Bir de PKK’nin sivil siyaset alanına müdahaleleri varsa bunları minimize etmesi lazım. Daha çok insanın sivil siyasete katılımı konusunda engelleri varsa, bunu açması lazım.

Ne kadar müdahale ediyor sizce?

Çok müdahil olduklarını düşünmüyorum ama dönem dönem bunun olduğunu düşünüyorum.

Mesela?

Aynı ideolojiyi savunan siyasal hareketler bazen birbirlerine danışmak durumunda kalırlar, bunu kastediyorum. Biraz daha sivil insanlar kendilerine geniş bir hareket alanı bulabilirler, bunu kastediyorum.

PKK daraltıyor mu HDP’nin siyaset alanını?


Daraltmak değil ama böyle bir algı var. Bu algı nedeniyle siyasete katılmak isteyen çok sayıda insan katılmıyor. “Katılırsam müdahaleyle karşılaşabilirim” algısı var. Bu da aslında Kürt hareketini zayıflatıyor.

HDP’nin zayıflatıldığını mı söylüyorsunuz?

HDP için değil. HDP yeni bir parti, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Demirtaş’ın performansı ile de gelecek vaat eden bir parti olduğu görüldü. Siyasal iktidarın sürekli HDP’ye yüklenmesi de doğru yolda olduğunu gösteriyor.

Başka bir adım bekliyor musunuz PKK’dan?

PKK kendi içinde bir “Hakikat Komisyonu” kurabilir. Kendi içinde bazı isimlere itibarlarını iade ettiğine dair açıklamalar yapar. Ama Güney Afrika örneğinde olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir kanunla mutlaka bir komisyon kurmalıdır. PKK ise bu konuda kendisi bir öncülük yapabilir.

Neyi araştırmalı bu komisyon?

Kendi militanlarının yaptığı ağır insan hakları ihlâllerini araştıracak. Öldürme olaylarını, çeşitli infaz olaylarını araştıracak. Bunlar çok çeşitli. Türkiye’de yapılmış sivillere yönelik saldırılar var, iç infazlar var. Bunların tüm gerçekliğiyle açıklanması gerekir. PKK’ye mal edilen çok eylemler var. Bu hem devleti motive eder, Türkiye toplumunu daha cesur adımlar atmaya iter.

Bingöl ve Diyarbakır’da astsubayın şehit edilmesi PKK’nın işi değil diyorsunuz. Kim yaptı sizce?

Türkiye’de ciddi bir kontrgerilla sorunu vardır. Yasadışı yapılanmalar tasfiye edilmemiştir. O yüzden de bu tehlike her zaman vardır. Bakın bunların silah depoları açığa çıkmadı. Türkiye içindeki bu çete yapılanmalarının tamamı tasfiye edilmeli. Bingöl olayı tipik bir kontrgerilla eylemidir. Diyarbakır’da öldürülen astsubay, araştırmaya gerek yok, çok tipik. Bakın Ekim ayındaki olaylarda, Genelkurmay açıklama yapıyor “İzmir Kadifekale’de bayrak indirildi” diyor. Genelkurmay Başkanı hakkında soruşturma açılması gerekir. İzmir’de Türklerle Kürtleri karşı karşıya getirecek açıklama yapıyor. Genelkurmay Başkanı’nın görevi bu mudur? İzmir Valisi bile bunu düzeltiyor. Bir olay daha soruşturulmadan Genelkurmay Başkanlığı açıklama yapıyor, “PKK yaptı” diyor. Nereden biliyorsun? PKK de, “Sen yaptın” diyor. Türk ordusu hesap vermelidir, kendi içindeki çete yapılanmalarını tasfiye etmelidir. JİTEM’in cinayetlerinin hesabını vermelidir. Ekim ayındaki eylemlerin büyük çoğunluğunu kontrgerilla yaptı, buyurun araştırın. Ama araştıramazsınız çünkü kadronuz yok. Paralelcileri tasfiye ettiler, yerine kim geldi? MHP’liler geldi. Onları kim tasfiye edecek, AKP’nin kadrosu yok ki. Siz sıkı yönetim ilan ederek zaten askere davetiye çıkardınız, asker kendine mecbur ettirdi. Ben bu süreçte başından beri en büyük sorunun bu olduğunu düşünüyorum.

Gonca Şenay / Al Jazeera

Haber Ara