Kırım tatarları bizi bekliyor- AKMESCİD
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-11-18 10:28:46
2014 Mart ayında Rusya'nın Kırımı işgali, Kırım Tatarları için tarihin ve kaderin garip bir cilvesidir.
Ukrayna'ya 1954 yılında Ruslar tarafından verilen Kırım topraklarının Mart ayında tekrar geri alınmış olması en çok Kırım Tatarlarını düşündürmektedir.
Sovyetlerin dağılmasıyla 1987 yıllarında ana vatana dönmeye başlayan Tatarlar, 30 yıldır çok zor şartlarda evlerini, işyerlerini, bahçelerini, camilerini ve kültürlerini yaşatmak için mücadele verdiler.
30 yıldır Ukrayna bayrağı ve kanunları altında yaşayan Kırımlılar aslında Kiev yönetimi tarafından hiçbir dönem beklenilen ilgi ve alakayı göremedi.
Dedelerini ve babalarını sürgünde kaybeden yeni kuşaklar, Kırım ana vatana döndükleri günden beri üçüncü sınıf insan muamelesi gördüler.
Arsa, ev, tapu, cami, anadilde kültürel ve dini eğitim haklarına varıncaya kadar maalesef sürekli baskı ve engellerle karşılaştılar.
Tatar Milli Meclisi ve onun liderleri, kısıtlı imkanlarla zor şartlarda kimlik mücadelesini sürdürürken, Kırım Tatar diasporası maalesef bu süreçte çok başarılı ve etkili olamadı.
Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesiyle birlikte artık Kırım Tatarları, Rusya Federasyonuna bağlı bir cumhuriyet gerçeğiyle karşı karşıyalar.
2,5 milyon nüfuslu Kırım'da yaşayan yüzde 60 Rus ve yüzde 23 Ukraynalı bu durumdan hiç de şikayetçi görünmemektedir.
Kırım'da yaşayan Rus ve Ukraynalılar, Rusya'nın Kırım'ı serbest bölge ilan etmesini, 250 milyon dolar kalkınma projesi çerçevesindeki bağış hamlesini, toprak alımları ve tapu sorunlarını ve turizm projelerinin hayata geçirilecek olmasını yeni fırsatlar olarak görüyorlar.
Tatarlar ise 350 bin civarındaki azınlık nüfusu ile geleceğe umutla, güvenle bakmak istiyor.
Kiev yönetimi bugüne kadar ne Kırım Özerk Bölgesine ne de Tatarlara gereken yatırımı yapmamış.
Rusların gelişi Tatarlara ne kazandıracak, ne kaybettirecek sorusunun cevabını ise zaman gösterecektir.
30 yıldır Ukrayna yönetimi altında varlık mücadelesi veren Tatarlar pek de memnun değil.
Türkiye'nin NATO üyesi olması ve AB ilişkileri kapsamındaki bağlayıcı diplomatik pozisyonu, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü siyasetini savunmayı gerektiriyor.
Avrupa ve ABD'nin, Türkiye'ye, "Kırım bölgesi ve Rusya'ya uygulanmakta olan ambargoya uyması" konusundaki baskılar, bizim Kırım Tatarlarını yalnız bırakmamızı gerektirmemelidir.
Kırım Tatarlarının, sivil toplum kurumları tarafından bu süreçte takip edilmesi ve desteklenmesi gerekiyor.
Akmescid, Bahçesaray, Gezlev ve Canköy'de hayat devam ediyor. STK, akademisyen, medya mensupları, meslek odaları ve ticari kurumlar, Kırım'a seyahetlere bir an evvel başlamalıdır.
Devletlerarası sorunlu politik süreçlerin sivil insiyatifler tarafından değerlendirilmesinin çok mühim ve önemli olduğunu unutmayalım.
OSMAN ATALAY
SON VİDEO HABER
Haber Ara