Cemevine de, tekkeye de özgürlük!
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-11-14 10:37:58
Sünnilerin önemli bir kesiminin, cemevlerine statü getirilmesine karşı çıkmalarının hissi bir veçhesi var. Bir dinin iki ayrı ibadethanesi olamayacağından hareketle böyle bir kararın Türkiye’deki Müslümanları böleceğinden ve hatta Aleviliği İslam dışı bir olguymuş gibi tanımlayanların elini güçlendireceğinden endişe ediyorlar. Çünkü mevcut durumda sadece cami, kilise ve sinagoglara tanınan bu statüye cemevlerinin tek başına girmesi Aleviliğin bir mezhep değil, bir din olarak tanımlanması gerektiğine işaret ediyor.
Oysa Türkiye’deki Alevi kesimlerin ezici bir çoğunluğu, Aleviliği ayrı bir din olarak gördüğü için bu statüyü talep etmiyor. Kendilerini İslâm içi görmekle beraber, cemevlerinin kendi dinî, kültürel ve sosyal yaşamlarındaki merkezîliğinden hareketle, camilere tanınan bazı ayrıcalıkların cemevlerine de tanınmasını, devletin bu hususta kendilerine yardımcı olmasını istiyorlar.
Aynı endişeyi paylaşan bir Sünni olarak, tam da endişe ettiklerimin gerçekleşmemesi için cemevlerine statü verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira bu bölünme korkusunu gerçeğe dönüştürecek olanın Alevi vatandaşlarımızın kendilerini Sünnilerle eşit statüde yurttaşlar olarak görmemeleri olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki bir din değil devlet kurumu olan Diyanet İşleri’nin cemevlerine statü tanıması, İslam fıkhı açısından bir şey ifade etmiyor. Toplumsal bir olgu olan cemevlerinin İslam fıkhı içerisinden nasıl konumlandırılacağı ayrıca müzakere edebileceğimiz bir mesele olarak hâlâ önümüzde duruyor. Ancak devletin Sünniler ile Aleviler arasına koyduğu bu ve benzeri duvarları yıkmadan birbirimize ulaşıp halleşmemiz çok zor çünkü masaya eşit şartlarda oturmuyoruz.
Ayrıca bir tür bölünme halihazırda işliyor. Aleviler çoğunlukla cemevlerinde ibadet ediyor, cenazelerini oradan kaldırıyorlar. Bu ‘bölünme’nin önüne geçebilmek için de Sünnilerin Alevilerin ibadethanelerine sahip çıkmaları elzem. Ancak aynı zamanda Alevilerin de bazı ideolojik şartlanmışlıkları aşarak Sünnilerin tekke ve zaviyelerin ilgasına ilişkin kanunun kaldırılması talebine destek vermesi elzem. Sünniler nasıl ki cemevleri noktasında adım atmalı ise, Aleviler de aynı şekilde bu hususta olumlayıcı bir tavır geliştirebilirler.
Üstelik Alevilerin cemevlerinde yaptıkları ibadetlerine benzer ritüelleri eskiden tekke ve zaviyelerde yaptıklarını, cemevi olgusunun köyden şehre göçüşün yeni bir örgütlenme biçimi ihtiyacını doğurduğu için ortaya çıktığını unutmamak gerekir. Yani Alevilik tarihi açısından nevzuhur olan, yirmi yıllık maziye sahip cemevlerine statü talep ederken, yüzyıllardır devam eden ve tek parti rejiminin ortadan kaldırmaya çalıştığı bir geleneğin ihyasına karşı çıkmak tam da Alevilerin eleştirdiği çifte standartlı uygulamalardan biri olmuyor mu?
Kaldı ki tekke ve zaviyelere ilişkin kanun sadece Sünniler için değil, Aleviler için de kıymetli olan Hacı Bektaşi Veli Dergâhı gibi mekânlara da kilit vurmamış, onları atıl bırakmamış mıydı?
Cumhuriyet elitlerinin yok etmek için ellerinden geleni yapmalarına rağmen sona erdiremedikleri tekke ve zaviyelerle alakalı kanunun cemevlerine ibadethane statüsü verilmesiyle gündeme gelmeli. Böylelikle hem Alevilerin talepleri ile Sünnilerin endişeleri arasında bir ara formül bulunmuş, hem de iki kesimin de dinini özgürce yaşamasının önündeki resmî engeller kısmen kaldırılmış olur.
HİLAL KAPLAN / YENİ ŞAFAK
SON VİDEO HABER
Haber Ara