Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Kürdistan bağımsız olabilir mi?

Bir taraftan PKK ayrılmak istemiyoruz derken diğer taraftan Kürdistan bağımsız devlet olabilir mi? sorusu soruluyor. Bu sorunun cevabını Remzi Peşeng kendi penceresinden cevapladı.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-11-03 09:14:28

Kürdistan bağımsız olabilir mi?
1.Kurdistan ülkesi bağımsız devlet olabilir mi? 2.Bağımsız devlet olmamız için neler yapmamız gerekir? 
  Remzî Pêşeng cevapladı…   1-Bağımsız devlet olmamız için neler yapmamız gerekir?   Şahsi kanaatim soruyu tersten sorma sırası gelmiştir. Birkaç noktayı nazar-ı dikkatinize çekmek istiyorum. Türkler nasıl oluyor da Kürdistan’da bir devlet haline geldi? Bu devleti Kürdistan’da ayakta tutan yapısal ve tarihsel faktörler nelerdir?  Ve bugün Kürtler üzerindeki kalıcı etkileri ve sonuçları nelerdir? Kürdistan bağımsızlık sorunu hangi koşullar da ortaya çıkmıştır? Sorunuzun cevabı bu soruların cevabında gizli olduğunu belirtmek isterim, zira Kurdistan’ın bağımsızlık sorunu, Türklerin ve Farsların nasıl olupta Kurdistanı kendi çıkarının bir parçası haline getire bilmişlerde aramalıyız. Kurdistan’ın bağımsızlığı bu sorulara verilecek doğru cevaplarda gizlidir. Öncelikle bu durumun nedenleri üzerinde durmamız gerekmektedir, Nedenlerin incelenmesi Nereye sorusuna cevap olacaktır. Kurdistan bağımsızlık so­ru­nu­nun Tür­ki­ye ve İran da al­dı­ğı ka­rak­te­ris­tik özel­li­ğini açık­la­ma­sı bakımından dikkat çe­ki­çi olan, bir po­li­ti­k uygulamanın sonuclarını tartışamya açmakla başlamalıyız. İster siyasi ve askeri, ekonomik ve din’i politikaların ve objektif şartlar göz önüne alındığın da olguların” oluş biçimleri üzerinde düşünceler ileri sürerek, tarihsel tecrübeleri de yardıma çağırarak sorunuza doğru cevap vermiş olma olasılığı daha yüksek olacaktır. Gelişen dünya sistemi içinde paradoksal tarzda küçük etnik ve yerel bölgelerin de bu politikaların içine yer aldığına tanık olmaktayız. Sosyal ve Ekonomik ilişkilerde merkezi devletin rolünün sınırlanması ve giderek en aza indirilmesi sonucu merkezin birçok etkinliğinin yerel yönetimlere devredilmiştir. Bunlar kısmen devletleşerek doğal gelişimi tamamlamaktadır. Bu devir sadece ekonomik değil sosyal hem de kültürel alanda da giderek genişleyerek devam etmektedir. Yerel yönetimlerin bu açılımını yapan ülkeler sosyal ve ekonomik bir canlılık geldiği sosyal ilişkiler ağı kurulduğu görüldü. Avrupa’nın etnik sorunlar dediği şey sosyal ve ekonomik gelişim önünde bir tıkanıklık oluştuğu yönündeki yaklaşım, Etnik sorunun bir parçası olarak gördüğünü söyleye biliriz. Örnek vermek gerekirse, tarihsel boyut içinde belli krizlerin insanlık önünde yeni dönemlerin yeni süreçlerin açtığının çok somut bir örneğini Kosova kriziyle, Körfez krizi, Afrika, Afganistan Irak, Suriye ve şimdi de Daiş “İşid”  örneğiyle yaşamaya başladık. Biz Kürtler dönüp elimize bakalım, körfez savaşından sonra ne gibi olanaklar oldu? Elimize ne geçti? Neleri heba ettik? Birleşmiş Milletlerin ( Birleşmiş Devletler) en temel prensiplerinden biri olarak kabul edilen “iç işlerine karışmama” kavramı değişen dünya değerlerinin açısından artık geçerli bir prensip olmaktan çıkmaktadır. Buradaki ilginç nokta BM in henüz bu konuda yasal bir değişime işleme koymadan “iç işlerine karışmama” kavramının yeni yorumunu zorunlu olarak kabul etmesidir. Körfez krizi sırasında yaşanan Kürt sorunu ile gündeme gelmiş ve BM de tartışmalara yol açmıştır. Birleşmiş Milletlerin tüm halklara tanıdığı bu hakları şöyle sıralayabiliriz: Siyasi rejimini seçme ve belirleme hakkı, Toplumsal statüsünü belirleme hakkı, Kültürel konumunu belirleme hakkı, Ulusal topraklarının bütünlüğünü koruma hakkı. Halkların doğal zenginlikleri üzerine mutlak egemenlik kurma hakkı. Bu konuyu iki şekilde bakmak durumdayız; Aynı tarzda ve farklı cephelerde”, Güney Kurdistan Türkiye’nin gelecekteki stratejisinin AB ekseninde olacağını ve bunun kendilerine sağlayacağı olanakları görmeye başlamasıdır.

1- Türkiye ilişkide olduğu "Kuzey" Kürtlere yaklaşımı 2- Bölgesel ve Kurdistan'ın güneyine olan yaklaşımı Birincisinde sorunun çözümü nettir. Avrupa birliği standartları ve bu standartlar içinde sorunun çözümü kesinlik kazanmıştır ikinci noktada ise, Lozan, Sevr, Sykes-Picot ve Sadabad Paktı yerine, Helsinki Nihai Senedi ve Kopenhag Kriterleri ve yine yüzlerce devletin imza attığı B.M. Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin uygulanmasıdır, bu noktada Bağımsız Kurdistan hoş geldin deme noktası Uluslararası güvenceye bağlı olabileceğini belirtmek isterim.  AB’ye girecek olan bir Türkiye’yi Güney Kürtler’i kendileri için hala bir tehdit olarak görüyorlar mı? Böylesi bir süreçte Türkiye’ye karşı ne türden yaklaşımlar göstermelidirler. Dahası Türkiye’ye hangi güvenceler verilebilir. Bunun analizleri yapılmış mıdır? Türkiye için bir Kürt devlet varlığı ne gibi alternatifler üretebilir? Rezervleri belli olan petrolün stratejik değeriyle, sınırsız rezervleri olan su kaynaklarının hangi sorunları birlikte ve farklı olarak ele alınmasına olanak vereceği tesbit edilmiş midir? Eğer bu sorunlar Türkiye ile tartışılmayacaksa başka kimle yapılabilir?  Koşullar böyle bir diyaloğu zorluyor ve ikna güçlerini kullanma yeteneği sadece biz Kürtler’e kalıyor.

Arap dünyası  ve Ortadoğu’nun geleceğin karmakarışık bir Ortadoğu Birliği değil, önce Arap dünyasının “parçalı” birliği olacaktır. Ve bu tür birlikler etnik guruplara karşı daha da reaksiyonel olduklarından Kürtleri birinci planda ilgilendirmektedir. Mesud Barzani’nin Bağımsız Kurdistan konusunda  “uluslararası koşullara” dikkat çekerken de dikkat çekmek istediği birkaç noktada vardır,
1-      iç işlerindeki hukukun işlerliği, etnik veya dini azınlıkların aynı kutsiyet içinde olduğunun garantisi.  
2-       Komşularıyla iyi geçinme  
3-       En meşru bir hak olan bağımsızlığı uluslararası dünyaya anlata bilme becerisi.      Bu nedenle Kürtler dört ya da beş devlet arasında bölünmüş olsalar da, devletleşmeleri konusunda esas engelin sadece iki devletten geldiğinin altını çizmekte yarar vardır:

Bu iki devlet Türkiye ve İran’dır. Söz konusu iki devlet arasında ise ön planda olan, Batı’yla bağlantıları güçlü olan Türkiye’dir. Dolaysıyla Kurdistan’ın Güneyi’nin Türkiye’ye yaklaşımları günü kurtarma ve ekonomik çıkar tarzında değil, stratejik boyutlarda olmalıdır. Suriye ve Irak ise bu konuda sadece besleyici yan faktördürler. Suriye ve Irak Ortadoğu’da manda yönetimlerindeki geçmişleriyle beraber en fazla 80 yıla dayanan bir devlet değil bir cephe deneğine sahiptirler. Irak’ta bu süreç zaten Körfez Krizleriyle kesintiye uğradı ve düşüş başladı. Suriyede ise ne olacağı artık bellidir. Eğer bugün sorun içinden çıkılmaz ve siyasi ola­rak düğümlenmiş görünüyorsa, sorunun o tarihsel dönemlerdeki toplumsal ruha uygun ele alınması gerekmektedir, dolayısıyla Kurdistan’ın Bağımsızlığı uluslararası bir karakter alması halinde bağımsızlığa kavuşacaktır. Sadece ilgili devletlerin arasındaki ilişkilere sıkıştırılmış bir Kürt sorunu gerçek çözümsüzlüğün kendisidir. Kürtler tarihlerinde birçok kez isyan etmişler ancak somut hiçbir hak elde edememişlerdir. Şimdi uluslararası şartların sonucu olarak önlerine açılan siyasi ve hukuki haklardan faydalanma becerisi gösterenler, toplumsal dinamizmi ilerleten güçler olacaktır.   2-Kurdistan ülkesi bağımsız devlet olabilir mi? Kurdistan ile ilgili tartışmalarda egemen olan sözcükler arasında artık bağımsızlıkta yer alıyor. Fakat bununla birlikte Kürt milliyetçiliği karakteri, farklı biçimlerde, her bir egemen kültür olan devletlerin siyasi alanlarına göre şekillendi. Kürt milliyetçiliğin çıkmazı, bu egemen devletler konsepti ve anlayışı içinde kendini ifade etmesiydi. Böylece Kürt milliyetçiliği kendi kökenine göre etkin bir yönelişe geçemedi.  Bağımsızlık bu noktada temel bir bileşen oluyor. Dışlama, ya da baskı, istibdad politikaları uygulayan gayri meşru devletlerin, özellikle, sosyal sömürge karakterli ise, kimliğe, siyasi alana, kültürel ve hukuksal alana, tecavüzü, kaçınılmaz olarak bağımsızlığı gerekli kılacaktır. Kürtler sadece istibdad edici siyasi bir merkeze, ya da onun bürokratik prosedürlerine karşı koyan çaresiz bir millet değildir. Kürtler kendi, kültür ve geleneklerine, ölümsüz önderlerine, yerel kurumlarına göre hareket ediyorlar. Yapısal ve kurumlaşmış asil yeteneklerinin dışında mili duyguyu harekete geçiren oluşum süreci, kültür ve fikirleri, medeniyetleri, çoğulcu din anlayışları kolektif bir bilinç yönleridir. Böylece bağımsızlık, çalınmış bir tarih, İnkar edilmiş bir hukuk ve kimliğinin diyalektik savunmasının kaçınılmaz olarak tek çıkış yolu olara sabitleşiyor.
Kürtler son on yıldır yeni ve demokratik bir Irak inşa edebilmek için her türlü esnekliği ve çabayı gösterdi, ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Fakat maalesef bu tecrübe, olması gerektiği gibi başarılı olmadı. Neden? Çünkü demokratikleştirme veya rejim değişikliği ile sorunların ortadan kalkacağını düşünmek gerçekten saflık olur.
 
Kurdistan’ın bağımsızlığı iki temel unsur üzerinden olabilir.
1-      Siyasetin mutlak anlamda coğrafya, yani toprak üzerinden yürütülmesi
 
2-      Siyasetin Nüfus politikası bağlamında ele alınıp yürütülmesi. 
 
 
Bu nokta iki ayrı sorunla karşılaşıyoruz, Kurdistanîn insansızlaştırılması politikalarına karşı siyaset geliştirmek, ki en önemli konu sivileşme ve şeffalaşmaya dönük her pozitif adımı destekleme yükümlülüğü, diğeri milli bir burjuvazinin oluşması noktasında istikrar ve normalleşme konusunda siyaset geliştirmek.
 
Bu noktada Kürtler kendini yönete bilme beçerisi göstermesi gerekmektedir -,Kurdistan’ın Güneyi bunu başarmıştır- öncelikle kendi nefislerindeki problemlerin giderilmesinden başlayarak, kendi bünyesindeki çatışmaları ve olumsuzluklar gidermek konusunda hukuki bir statü belirlemeleridir, bir nevi “iç hukuk”, yine bir başka açıdan Kürtlerin milli bir burjuvazisinin oluşması noktasında bağımsız Kurdistan’ın oluşa bilmesi için merkezi devletlerin etkisinin meşru yollarla Kürtler üzerindeki yaptırımının adileştirilmesi gerekmektedir. Bu iki yönlü hem zihinsel hem de ekonomik olarak adileştirilmesi gerekmektedir. Süleymaniye de 2006 yapılan istatislik ile 2013 secim sonuçları dikkate değerdir
 
Yine farklı etnik ve dinsel azınlıklara olan politikada mutlak anlamda sosyal siyasi ekonomik alanların açılması olanak sağlayarak hem ekonomik olarak hem de siyasal olarak bağımsız Kurdistan’ın gelişini kolaylaştıracak, bu noktada Saîdê Kurdî’nin dile getirdiği “Ermenilerin hürriyeti bizim hürriyetimizin rüşvetidir” sözü tam olarak buna tekamül eder. İster Merwani Kürt devletine bakalım, istersek Eyyubilere bakalım, istersek Hewlere bakalım siyasi statüde Hıristiyan ve Yahudilere verilen statü bunun en güzel örneğini temsil eder.
 
Ve yine ayrıca, Kürtler bir blok olarak bağımsızlık konusunda üzerindeki dış politik etkenler ve stratejide uluslararası normları dikkate alarak politika yürütmesi gerekmektedir. Ortadoğu da  “Kürt devleti istisnası” istikrarsızlık en temel nedeni olduğunu artık Uluslararası güçler tarafından kabul edilmiştir. Dünya politikasının “adalet” endişesi olmasa da, mutlak anlamda “istikrar” en temel politikadır. Bu anlamda istikrar ve güvenlik, bir Kurdistan devletini gerekli kılmaktadır.
  İşte bu yüzden Irak’taki son gelişmelerin ardından, Kürt halkının kendi geleceğini belirlemesi için fırsatı değerlendirmesi gerektiğinin artık kanıtlandığını düşünüyorum. Tarihten gereken dersleri çıkaran Kürtler artık merkezi yaklaşımı esas alan politikaları bir kenara itmiştir. Kurdistan da ki gelişmelerde Kürtlerin fazlasıyla geciktiğini düşündüğü ittifaktır. Kürtlerin yüreğini yakan bu mesele, kaplumbağa hızıyla yapılan siyasi değişiklikler tarihe geçecektir ve Bağımsız Kurdistan bizlere hediye edecektir. Bu konuda sayın Mesud Barzani tüm dünyada teşekkür ederken biz Kürtlerde sayın Mesud Barzaniye teşekkür borçlu olduğumuzu belirtmek isterim   Remzî Pêşeng Twitter: remzipeseng   Bu makale www.kurdistan-post adlı sitede yayınlanmıştır

Haber Ara