Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Ümit Fırat: Eşit yurttaşlıkta ısrar edilmeli

Gazeteci-Yazar Ümit Fırat çözüm süreciyle ilgili açıklamalarda bulundu...

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-10-28 01:07:42

Ümit Fırat: Eşit yurttaşlıkta ısrar edilmeli

Basnews.com'da yer alan haberde; AK Parti’nin iktidara geldiği günden itibaren Kürd sorununun çözümü konusunda istekli olduğunu, önceki dönemlerde de Turgut Özal, Süleyman Demirel, Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz’ın Kürd sorununun çözümünü dillendirdiğini ancak; generaller tarafından bastırıldıklarını ifade eden Yazar Ümit Fırat ‘Çözüm Süreci’ ve Rojava’da yaşanan son gelişmeler üzerine konuştu.

İktidarlar inisiyatif sahibi olamadılar

Gayri resmi olarak biliyorum Süleyman Demirel bile bunu düşünmüş, generaller çok sert çıkmış ve kendi arkadaşları da destek vermemiştir. Ardından Turgut Özal el atmaya çalıştı. PKK’yi basit asayiş sorunu gibi düşündüler ancak Halepçe sonrası, binlerce Kürdün sınıra dayanmasıyla Özal’ın daha çok Kürd meselesine dikkat çektiğini biliyoruz. Mesut Yılmaz, Tansu Çiller zaman zaman Kürd sorununu konuşmaya kalkıştılar. Generaller buna karşı da çok sert durdular. Mesut Yılmaz ‘Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer’ dedi. Çiller ilk geldiğinde her şeyin konuşulacağını düşünüyordu ‘Bask Modeli’ laflarını etti ama hemen susturdular. Ondan sonra Doğan Güreş dönemi başladı. Çok kanlı bir dönemdi, Çiller döneminden önce başlamıştı faili meçhuller. Vedat Aydın 1991’de öldürüldü. Tansu Çiller bu sorunları kucağında buldu, ancak Mesut Yılmaz sorunun daha fazla bilincindeydi. Aslında ‘Avrupa Birliği’nin yolu Kürd meselesinin çözümünden geçer’ demeye getiriyordu. Ordu ve yargı hükümetlere inisiyatif vermiyordu. Özal, 1991’de Cumhurbaşkanı olduğunda Ceza Kanunu’nun 141-142 maddelerini değiştirmeye kalkıştı. Bunlar kaldırıldı ancak Terörle Mücadele Kanunu değiştirilmedi. Generaller, Kürdlere yönelik cezaların arttırılmasını istiyorlardı hatta Sansür Sürgün Kararnamesi de çıkarılmıştı. Bu süreçlerde hükümetler inisiyatif sahibi olamadı ve zaten mücadele içinde güçlü siyasal desteklere de sahip değillerdi.

AKP’nin siyasal desteği var

AKP iktidarının yüzde 50 oranında siyasal desteği var. Bunun yanında uluslararası konjonktür var. ‘Askeri darbeye hayır’ diyen bir ABD var. Hükümet bundan dolayı kendi yolunu açabilidi. Az hakaret yemediler, az darbe teşebbüsüyle yüz yüze kalmadılar. Bugün Tayyip Erdoğan’ın negatif yönünün nereden geldiğini araştırınca karşılaştığı tehditler, idam iddiaları olduğunu görecekler.

Erdoğan’ın siyasal kapasitesi kısıtlanmaya çalışıldı

2002’de iktidar olduğunda, ‘Erdoğan’ı nasıl alaşağı ederiz’ planları yapıldı askerler tarafından. Her ne kadar bugün tahliye olmuşlarsa da kimse onların masum olduğuna dair bir kanaati yok, kendi cepheleri dışında. Biz farkına varmamışız ama bir şeyler dönmüş. İyi ya da kötü siz bir başbakanın dinlendiğini düşünemezsiniz ama bunlar çalışma odalarını, yatak odalarını dinlenmişler. Bütün bunları aşarak uluslararası konjönktörle hükmetme şansı yakaladılar. 1991’de “Kürd realitesini tanımanın zamanı gelmiştir” diyen Demirel’in askerler tarafından çok fena halde azarlanıp susturulduğunu düşünürsek, 14 yıl sonra bir başbakan çıktı “Kürd meselesi benim meselemdir” dedi. Askerlerden fırça yemedi, yedi de gerilemedi. Zikzaklar oldu ama devam etti. 24 saat Kürdçe yayın yapan bir devlet televizyonu açıldı, o dönemin DTP miletvekilleri ‘bu anayasaya aykırıdır’ dediler üslerine vazifeymiş gibi.

Erdoğan iktidarında Kürd meselesi tabu olmaktan çıktı

Kürd meselesi bir tabu olmaktan çıktı tartışılabilir oldu. Bugün yaşadığımız şeyler bize çok mutluluk veriyor mu? Hayır. Ama nereden nereye geldiğimize baktığımız da önemlidir. Kürdler geçen hafta bir partinin çağrısıyla, en azından ona bağlı olanlar bir genel ayaklanmada bulundular. Sokaklara indiler, sokağa çıkma yasağıyla karşılaştılar ama bu bir genel ayaklanmaydı, basit bir eylem değildi. Kürdler artık kendi meselelerini tartışabildikleri bir ortamı yaşıyorlar. Her şeyi konuşabiliyoruz. Federasyon, otonomi vs. Kürdlerin, ‘terörist başı’ ilan edilen, ‘bebek katili’ ilan edilen o partinin lideri Türkiye’de bir sıkışıklık anında ilgili kurumların kurduğu kontakla kendine bağlı kitleye mesajlarını iletebiliyor. Son 50 yılı yaşayanların ne halde olduklarını biliyoruz. 1950-60’larda hayali Kürdistan senaryoları yaratıp, en az 2500 insanın öldürülmesi gerektiğini düşünen bir zihniyet hakimdi. Demokrat Parti içinde ‘bir Kürd hükümeti kurulacak’ diyen insanlar vardı. Darbe sabahı Silvan’da bir binanın üstüne bayrak çeken bir üsteğmenin ‘biraz daha gecikseydik memleket elden gidecekti’ diyebiliyordu. Bu zihniyet o zaman 560 Kürd’ü Sivas’ta kamplara dolduruyordu.

Kürdlere karşıt pozisyon kalmadı

Artık Kürdlere karşıt pozisyon kalmadı. Kürdlerin mücadelesinin yanı sıra; konjönktör, Irak Kürdistanı, bölgesel dengeler söz konusu. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne Kürd meselesini halletmeden giremeyeceği artık ayyuka çıktı, herkes bunun farkında.

Uluslararası konjonktür izin vermezse olmaz

Kendi mücadeleniz yetmiyor. Irak’ta Kürdler 100 yıl mücadele etti ama ta ki uluslararası konjonktür el verdiğinde bir yere oturdu. Ne kadar haklı olursanız olun siz istediğiniz için olmuyor bazı şeyler.

Türkiye eşit yurttaşlık ilkesinden hareket etmeli

BDP’liler koordineli olarak müzakere sürecini yürütüyor, ortaya çıkan metni karşılıklı hazırladıklarını söylediler. Kürd meselesi Türkiye’nin antidemokratik olmasının hem nedeni hem sonucu. Bölünme paranoyasıyla totaliterleştirildi. Türkiye’nin demokratikleşmesi için bu soruna bir çözüm bulmak lazım. En başta eşit yurttaşlık geliyor. Onu teminat altına alacak bir anayasa olmalı. Bunlar hallolursa zaten bir düzen ortaya çıkar. Bu hiçbir örgütle pazarlık yapmadan kendisinin verdiği kararla olmalıydı. Bir diğer başlık PKK’nin silahsızlandırılması ve çatışmasızlık ortamının olmasıdır. Orada da silahı bırakmak istemeyen çelik bir yapı var.

IŞİD bölgeyi Araplaştırma projesidir

IŞİD bölgeyi Araplaştırmak istiyor, IŞİD bir Arap hareketidir. Bölgede kendi dışında hegemonik bir güç istemiyor. İki ülkenin tamamını istiyor. Arkasından kendisini rahatsız edecek bir güç istemediği için Kürdlere saldırdı. Bağdat’a yönelmeyi belki Amerika ile burun buruna gelme gibi bir stratejik endişeyle erteledi. Irak Kürdistanı kendilerine yöneleceklerini beklemiyorlardı. Ancak IŞİD yanlış kayaya çarptı, Kürdistan her ne kadar devlet olmasa da fiilen bir devlet şeklinde çalışıyor. Bağdat üzerinden değil de bu şekilde dizginlemeye çalışıyorlar.

Koalisyon PYD’yi destekliyor

Zaten PYD’yi destekleyen koalisyonun kendisidir. Meşruiyet sağladığını sanmıyorum. Batılılar bunun Şam rejimiyle koordineli olduğunu düşünüyor. İran bu operasyona karşı çıkmıyor, Esad ile değil İran ve Rusya üzerinden bu hava operasyonlarını yaptılar. Suriye’nin çökmesinin Rusya ile yapılan bazı antlaşmalara bağlı olacağı bir gerçek.

Kürdlerin birliğinin maddi unsurları yok

Kürdlerin katliam karşısında bir birliktelik gösterdiği doğrudur ama politik olarak bunun maddi unsurları yok. PKK ve PYD Rojava’da ‘Sovyet modeli’ diyebileceğimiz tek parti tek şef anlayışında. 1991’de Irak Kürdistanı’nda şartlar oluşturulduğunda hemen çoğulcu bir parlamento oluşturuldu. Suriye’de Kürdistan diyemeyiz, adalar var. Oralarda ki siyasi anlayış çok farklı. Irak Kürdistan’ında çoğulcu bir yönetim var.

Dünya Kürdlerin ortak ordu kurmasına izin vermez

Dünya Kürdlerin ortak ordu kurmasına izin vermez. Kürdlerin kendileri de öyle bir organizasyona girmezler. PKK kendi çapında yapıyor. PKK artık bir tane değil, her bir parçada bir tane var, yani bir örgütler topluluğu. Ama sadece bir PDK vardır, başka parçada kurmazlar. PDK, Türkiye’de ki bir muhalif partinin arka planında gözükmek istemez.

IŞİD-PKK savaşı değil bu

Orada ki savaşa IŞİD ve PKK arasında bir savaş gibi bakmamak gerekiyor. Türkiye PYD’nin bir müttefiki değil. Şam’a karşı olmaları karşılığında işbirliğine gidebileceklerini söylediler. Bunu Erbil ile birlikte yapıyor. Türkiye orada Kürdlerin bir yönetiminin olmasından korkmuyor, bunları aştı. ‘Bana ne kadar pazar düşecek’ düşüncesinde.

Haber Ara