Davutoğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
- Akil insanların kurulmasında hedeflerimiz belliydi. Sizler yoğun çaba sarfettiniz. Sizler, ortak bir vicdanı harekete geçirmek üzere tereddütsüz adım attınız.
- Çözüm süreci, bu toprakların en önemli projesidir. Sizlere, bu sürece sunduğunuz değerli katkılardan dolayı teşekkür ediyorum. Başbakan olduğum dönemde, hafızamı tazelemek için sizin hazırladığınız bu değerli raporların hepsini okudum.
- Son gelişmeler olmasaydı da, zaten sizinle bir araya gelecektik, bu buluşma kesinlikle konkjonktürel bir buluşma değildir, bunu da vurgulamak istedim. Eğer bugün ben Başbakan olmasaydım, bir akademisyen olarak, sizlerin arasında olurdum.
- Sizin hazırladığınız raporlarda belirtilen birçok madde, demokratikleşme paketinde yer aldı. Çözüm süreci, artık Bakanlar Kurulu'nu da bağlayan temel bir umde haline gelmiştir. Çözüm sürecinin tarihi bir gelişme olduğunu özellikle vurguluyorum.
- Son olaylarda şiddete davet eden bir tweet, "Bu gece herkes silahlansın ve şurayı bassın" diye tweetler var elimizde.
- Biz ne kadar ortak vicdanı harekete geçirirsek geçirelim, provokatif bir grup bütün bu çabaları yok sayan bir sonuç doğurabiliyor ve bir şehir yanmaya başlıyor.
- Bu da küreselleşmenin getirdiği basit görünen ama çok etkili araçlar bizim çabalarımızı dumura uğratacak sonuçlar çıkarabiliyor.
- Sizin hazırladığınız raporlarda belirtilen birçok madde, demokratikleşme paketinde yer aldı. Çözüm süreci, artık Bakanlar Kurulu'nu da bağlayan temel bir umde haline gelmiştir. Çözüm sürecinin tarihi bir gelişme olduğunu özellikle vurguluyorum.
- Hatırlarsanız, Kongre konuşmama 'Zamana mekana ve insana selam olsun' diye başlamıştım. Bizim büyük resimde gördüğümüz şudur, insanlığın en temel evreleri, kadim, modernite, küreselleşme. Küreselleşmenin getirdiği bazı olumsuz durumlar, bizim yapmak için uğraştığımız bazı şeyleri zarara uğrattı.
- Herhangi bir coğrafyayı tahkir etmek için söylemiyorum ama biz Latin Amerika değiliz. Ancak bizde bin yılı devirmeyen şehir yoktur.
- Dolayısıyla bizde, şehirlerin tek bir mezhebe, tek bir topluma ait olması söz konusu değildir. Modernite kelimeleri içinde, süslü görünse de, devleti sadece bir etnik grubun malı olarak görmesi halinde anlamını yitirir.
- Artık Birinci Dünya Savaşı'nın 100. yılında idrak eden insanlar olarak hepimiz bir kere şunu keşfetmek zorundayız; Tekçi yapılar, kadim kültürlerin olduğu yerlerde hangi etnik ve mezhebi, dini grup adına olursa olun acı, hüzün getiriyor. Bu sadece bizde değil Pakistan-Hindistan bölünmesinde de yaşanan acıları hatırlayınız.
- Vatandaşlık kimliği tarihdaşlık kimliği ile desteklenmek zorundadır. Kadimle modernitenin en doğru sentezi buradadır. Tek bir modernite için kadimin değerlerini yok ediyorlar, toplumun birikimini yok sayıyorlar. Biz reformcu devrimci ve evrensel bir dille hareket edip diğer taraftan da Kadim kültürümüzü destekleyen bir dil kullanmaya dikkat ettik.
- Bu kapsamda, Irak'ı en çok bölen aktör nedir diye sorsalar, ben, Musul'u Şii, Basra'yı Sünni, Erbil'i de Kürt şehri olarak tanımlayanlar" derdim. Bakınız bugün, bir Arnavut ile bir Azeri'nin, bir Boşnak'ın aynı apartmanda olduğu tek yer İstanbul'dur.
"KÜRTLERİN DEVLETİ TÜRKİYE'DİR"
- Kürtlerin devleti yok, devlet arayışı var diyenlere ben şunu söylüyorum, Kürtlerin devleti Türkiye Cumhuriyeti'dir.
- Biz daha Arap baharından çok önce, barışçıl bir yollarla bunu halletmeye çalıştık. Vizeleri kaldırdık, ortak bir havza kurduk.
“YA BU SINIRLAR ANLAMSIZLAŞTIRILACAK…”
- Son olaylar gösterdi ki Suruç’u Kobani’den ayırmak mümkün değil. Ya bu sınırlar barışçıl çabalarla anlamsızlaştırılacak ya da bu acılar çekilecek.
"ÇÖZÜM SÜRECİNİN 3 KARAKTERİ"
- Çözüm sürecinin üç karakterine dikkat çekmek isterim: Çözüm süreci millidir, yerlidir, özgündür.
- Bu meseleyi çözüme kavuşturabilmek için her yolu denedik. 5 sene önce imkansız görünen süreçleri bütün siyasi riskleri göze alarak devreye soktuk.
- Hangi tabuları nasıl yıktığımızı görsünler. Akil İnsanlar Heyeti’nin kompoziyonu dahi çözüm sürecinin yerli ve özgün olduğunu bize ait olduğunun göstergesidir.
- Önümüzde iki alternatif var. Ya barışçıl ve karşılıklı saygıya dayalı esaslarla bu toprakları birleştirici bir yol seçeceğiz, ki bizim tercihimiz budur. Ya da yayılmacı, sekter ve modern görünümlü ama aslında gayet arkaik, aşiretçi baas ideolojisiyle veya benzeri ideolojilerle, görüntü itibariyle marksizimle bezenmiş ama gerçekte arkaik ideolojilerle, çoğulcu yapılara karşı savaş ilan eden ya da bazen dini, İslami görünümlü arkaik yapılarla çoğulcu yapılara savaş ilan eden terör veya radikal grupların tesiri altında kalacağız. İşte tam da akil adamlar, akil insanlar heyetinin misyonu burada özel önem taşıyor.
“ÇÖZÜM SÜRECİ, BİR TARAFI İKNA SÜRECİ DEĞİLDİR”
- Bu yol bu topraklarda hakkı bulunanların çocuklarının el ele yürüyeceği bir yoldur. Çözüm süreci, bir tarafı ikna süreci değildir. Böyle bir ikna borcumuz da yok. Milleti ikna çabamız var.