Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Yargıçlar siyasilerden çok HSYK'dan çekinir'

ÖZKAYA: Platform olarak yargıç ve savcıların öncelikle ve mutlaka bağımsız olması gerektiğini savunuyoruz ama bu sadece yasama ve yürütmeyle sınırlı değil. Yargıçlar diğer yargıçların baskısına karşı da bağımsız ve güvencede olmalıdır.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-09-22 09:23:11

'Yargıçlar siyasilerden çok HSYK'dan çekinir'

12 Ekim’de yapılacak HSYK seçimleri için il il dolaşan Yargıda Birlik Platformu meslektaşlarını dinliyor ve onlardan oylarını istiyor. YBP adaylarının seçilmeleri halinde nelerin takipçisi olacaklarını anlatıp taahhütlerde bulunduğu toplantılara gösterilen teveccüh seçim sonuçlarına dair erken bir işaret sayılabilir. Toplantılara katılan hâkim ve savcıların anlattığı vakalar ise yargının özellikle 2010 sonrasında içine düştüğü duruma dair somut vakalar olarak kayda geçirilmeli. Yargıdaki sorunun boyutlarını ve Yargıda Birlik Platformu’nun neler önerdiğini Tetkik Hâkimi Erkan Özkaya Star'a anlattı.

Yargıda Birlik Platformunun yargı bürokrasisini Cemaat yapılanmasından arındırmak gibi bir misyonu motivasyonu var mı?

Platform hiçbir zaman hedef tahtasına cemaati oturtarak harekete geçmiş değildir. Platformun cemaat kadrolarını yargıdan temizlemek gibi bir argümanı da, hedefi de yoktur. Ancak şu an ehliyet ve liyakati takip edeceğini ısrarla söyleyen bir platform ve adayları var. Ehliyet ve liyakatten kastımız bu işi en iyi kim yapacak, en başarılımız kim, onları bulalım, görevleri onlara tevdi edelim arayışı var. Ancak 2010’dan sonra oluşan HSYK’da ehliyet ve liyakat bütün hâkim-savcıların uhdesinde olarak algılanmadı. Sadece belirli bir grup uhdesindeymiş gibi algılandı. Bir dönüp bakın, bütün kritik görevlere, unvanlı görevlere genellikle bir gruptan olanlar atandı. Bu yargıdaki kaliteyi düşürdü. 14 bin kişilik bir yargı havuzundan en niteliklisini, en başarılısını bulup en kritik görevlere atamanız gerekirken iki bin kişilik özel bir havuzdan atama yaparsanız kaliteyi düşürürsünüz. Öyle de oldu, kalite düştü ve toplumda yargıya güven çok aşağılara indi.

2010 sonrası yargıda kalite düştü

-Bunda atama ve kritik davalardan çıkan kararların siyasi sonuç doğurması da yok mu?

İkisi de var. Ağır ceza başkanlığına, Yargıtay üyeliğine, başsavcılığa daha iyi yapacak biri varken sırf size mensup değil diye onu değil ondan kalitesiz ama size mensup birini atarsanız o, yargıya yansıyor. Yargı tarihimizde örneği yoktur ki bir genelkurmay başkanını terör örgütü başı diye tutuklayıp cezaevine atıyorsunuz. Yargılama sürdüğü için bir şey diyemem ama usul ve yöntemi eleştiriyorum.

-Mevcut HSYK’nın alımlarda, atamalarda bir amaç gözetildiği görüldü. Ama görevdeki hâkim ve savcılara yönelik nasıl bir tutumu oldu?

Biz kendi ilkelerimizi ve sözleşmemizi belirlemeden önce 16 ilde meslektaşlarımızla buluştuk ve onları dinledik. Konuşulanları, aktarılanları tasnif edip süzerek bir sonucu vardık. Şu anki HSYK hangi uygulamalardan dolayı eleştiri aldı hangi uygulamaları doğru bulundu, bunlara baktık.

Yargıyı teftiş sistemiyle ele geçirdiler

-Ne gibi bir sonuç çıktı?

Eskiye oranla daha ulaşılabilir bir HSYK olması ve hakim-savcıların çalışma gezisi içi için yurt dışına gönderilmesi mevcut HSYK’nın olumlu yanları. Bunu biz de sürdüreceğiz. yurt dışına dil öğrenimi ya da eğitim için çıkış da hedefimiz ve önceliğimiz.

-Mevcut HSYK’nın olumsuz yönleri neler?

Meslektaşlarımızın anlattıkları bizi ürküttü, bu sıkıntıların bu derece olduğunu bilmiyorduk. Bunların başında teftiş ve tayin sistemi geliyor. 2010 HSYK oluştuktan sonra Adalet Bakanlığı’na bağlı müfettişlerin bir kısmı HSYK’ya alınmadı. Biz bunlarla çalışmak istemiyoruz dendi ve gönderildiler. Sonra HSYK’ya yeni müfettişler alındı. Yaklaşık yüz kişiden oluşan müfettişlerin yine aynı yapıdan oluştuğu yönünde bir algı oluştu. Yargı belli bir havuzdan alınan müfettişler eliyle denetlendi. 14 bin kişilik bir yargı teşkilatının tamamını ele geçiremezsiniz ama teşkilatı denetleyen yüz kişilik teftiş kurulunu istediğiniz gibi oluşturursanız teşkilatı da istediğiniz sınırlara çekerseniz. Birilerini öne çıkarmak, birilerini geri çekmek geride tutmak için kullanabilirsiniz. Teftişler nedeniyle neler yapıldığını, yapılanların ağır zulüm içerdiğini meslektaşlarımız anlattı. Dinledikçe dehşetimiz arttı.

Yapılanları dinledikçe dehşetimiz arttı

-Örnek verir misiniz?

Bunu anlatan kişi bir müfettişti, rahatsız olup oradan ayrılmış biri. Olay şu. Kastamonu’nun bir ilçesi. Müfettiş teftişe gittiğinde şunu görüyor. Hâkim 250 dosyaya karar vermiş ancak kanunen 15 gün içinde gerekçelerini yazması gerekirken bir yıla yakın zaman olmuş ama hala gerekçeleri yazmamış. Mevzuat gereği müfettişin soruşturma başlatması gerekir, ama önce usulen teftiş kurulu başkanını arar müfettiş. Arıyor. Kendisine “hâkim kim” diye soruluyor. Hâkimin adını söyleyince önce “bir şey yapma bekle” deniyor, sonra “soruşturma başlatmayın, teftiş notunuzda değerlendirin” deniyor.

Cemaat mensubu olmayana ihraç

-Mevzuata aykırı işlem istiyor yani başkan.


Kurul’dan soruşturma açma dendiği halde soruşturma açılması görülmüş şey değil, teamüle de aykırı. O yüzden müfettiş soruşturma açmamış ve teftiş notunu “kötü hâkim” anlamına gelen orta not olarak takdir etmiş. Bunu yaptı diye yeniden aranmış “niye orta not verdin” diye fırçalanmış! Daha sonra aynı müfettiş Nevşehir’in bir ilçesine gidiyor teftişe. Bu defa başka bir hâkim 14 dosyaya gerekçe yazmayı ihmal etmiş. Ama süre iki ay. İlk örnekte 250 dosya ve bir yıllık gecikme var, ikincide 14 dosya ve iki aylık gecikme. İki aylık gecikmesi olan meslektaşımız maalesef soruşturma geçirdi, hakkında görevi ihmalden kamu davası açıldı, 7 ay 15 gün hapis cezası aldı ve bugün meslekte değil.

-Ayrımcılık korkunç boyutlara varmış!

Biz böyle bir teftiş sistemi istemiyoruz. Birileri bu yolla geri çekilirken birilerinin öne çıkarıldığına dair yaygın bir kanaat ve çok sayıda örnek var.


Önce sicil bozumu sonra atama

-Tayinlerle ilgili mevcut durum nasıl?

Teftiş ve tayin sistemi birbiriyle bağlantılı. Siz bu teftiş sistemiyle çok iyi bir hâkim hakkında çok kötü diye bir sicil oluşturup vasat ya da kötü bir hâkime çok iyi diyebilirsiniz ve bu siciller kimin nereye atanacağında temel kriteri oluşturuyor. Muhataplar yazılı belgeye itibar etmek zorundadır.

-Sicil affı, sorunu ortadan kaldıracak mı?

YBP teftiş sistemiyle ilgili anlatılanlar üzerinden bir reçete hazırladı ve Bakanlık ile konuştu. Ortada çok büyük mağduriyetler var. Sadece ihraç kararlarına yargı yolu açık. Kesinleşmiş disiplin cezalarını nasıl çözeceksiniz? Titiz bir çalışma yaptı Bakanlık ve disiplin affı yoluyla sorunun çözülebileceği kararına varıldı. Yasalaşacağına inanıyoruz.

Tüm tasarrufların merkezi HSYK

-Yargıda Birlik Platformu’nun Adalet Bakanlığı ile ilişkisi tartışılıyor. Söyler misiniz Platform’un Bakanlıkla nasıl bir ilişkisi var?


Biz Platform olarak öncelikle yargıç ve savcıların tam bağımsız olması gerektiğini savunuyoruz. Bağımsızlık sadece yasamaya, yürütmeye karşı değildir. Elbette ki ben bir yargıç olarak iktidar veya muhalefet partisinden bir milletvekilinden, il başkanından gelecek bir telefonla kararımı değiştirmemeliyim, elbette ki güvenceli ve bağımsız olmalıyım. Bunlar mutlaka olması gereken şeyler. Bizim bu konuda hiç ama hiç toleransımız yok. Ancak biz gözden kaçan bir hususu daha dikkate getiriyoruz: Yargının yargıya karşı da bağımsız olması gerekiyor. Ben bir yargıç olarak herhangi bir milletvekilinden, il başkanından vs’den çekindiğimden çok daha fazla HSYK’dan çekiniyorum. Çünkü bana dair tüm tasarrufların merkezi orası. Ve onlar yargıç. Bana en çok etki edecek kurum yargının bizzat kendisi; yargıçlar. Bizim oraya karşı da bağımsız olmamız gerekiyor. Sorunuza gelince...

Hakim savcıların milli takımını kurduk

-Buyrun lütfen.


Adalet Bakanlığı bünyesindeki bürokratların yüzde 90’nından fazlası hâkim kökenlidir. 500 civarı hâkim-savcı var ve onlar da HSYK’nın tasarruflarından birebir etkilenmekte. Bakanlıkla çalışmaları sona erdiğinde her birinin nerede ne görev yapacağını belirleyecek olan HSYK’dır. Seçimlerde inisiyatif almamaları rasyonel bir hareket midir? Onların da arzu ettikleri bir HSYK var. Bu kaygılarla geldiler ve platformdaki saç ayaklarından birini oluşturdular. Platform, Bakanlığın Hükümetin değil herkesin kendini ifade ettiği bir platform ve herkesin HSYK’sını oluşturmak için yola çıktı. Biz hâkim ve savcıların milli takımını kurduk ve herkesin ‘işte bu benim HSYK’m’ diyebileceği bir profil belirledik.

Bağımsızlar muhalefet şerhi yazmak zorunda kalır

-Bağımsız yarışanlara oy kaybı olabilir mi Platformdan?


Seçim stratejisi olarak bunu uyguluyorlar. 11 oyunuz var, 10’nunu oraya 1’ini de falan kişiye ver diye. Bağımsızların 2010’da en fazla aldığı oy 2200. Seçilerinse en az oyu 5100. Hiçbir bağımsızın bu sistemde seçilme imkânı olmadığı açık. Ayrıca gerçekten bağımsız bir aday seçilse bile tek başına ne yapacak 22 kişilik kurulda? Yargıtay’da ve Danıştay’da seçilen beş kişi vardı bu şekilde. Diğer 16 kişi gibi aynı iradeyle seçilmediklerinden üç buçuk yıldır muhalefet şerhi yazıp maaş aldılar. HSYK’ya bağımsız gitmenin hiçbir anlamı yok. Bunun bir yerlere bağlı olup seçime bağımsız giren o grup tarafından yürütülen bir seçim stratejisi olduğunu biliyoruz. Bağımsız gibi görünen ama aslında bir odağa bağlılığı bilinen kişiler bunlar. O nedenle biz 11 oyun 11’ini de istiyoruz. Her adayımız için 8 bin-9 bin civarında oy alacağımıza inanıyoruz.

Cemaat Platform hakkında kara propaganda yapıyor

- YBP hakkında bir kara propagandadan bahsettiniz. Nedir?


Güya YBP kazanırsa cemaat mensubu hâkim-savcılar yargıdan tek tek ihraç edilecekmiş. Bu bir kara propagandadır. Keşke seviyeyi bu kadar düşürmeselerdi. Böyle bir şey en başta hukuk devleti mantığına aykırıdır, böyle bir şey olmaz, olamaz, buna ilk tepkiyi verecek olan biziz. Bu meslektaşlarımızın da güvencesi Yargıda Birlik Platformu’dur. Tahminim seçim sürecinde tabanlarını diri tutmak amacıyla cemaat bizzat yayıyor. Mensuplarına şunu söylüyorlar; “elinizden geleni yapmazsanız seçimi kaybedeceğiz ve siz zarar göreceksiniz”. Halbuki suç işleyen yargı mensupları var ise, önüne gelen olayda kanuna, delile göre değil belli bir yerden gelen talimatlarla, hukuk dışı yollarla karar veren ve durumu tespit edilen hâkim savcılar var ise, gereği hukuk devletinde yapılacaktır. Ama bu mensubiyetinden dolayı değil işlediği suç sebebiyle olacaktır.

Seçimleri biz kazanacağız ve herkesin HSYK’sını kuracağız

-Yargıda Birlik Platformu adına Anadolu’yu geziyor ve YBP listesine oy istiyorsunuz. Meslektaşlarınıza ne vaat ediyorsunuz?

Yargıda Birlik Plaftormu olarak tüm hâkim ve savcıların bir araya gelmesi halinde yargıda kronikleşmiş sorunları çözebilme gücü olduğunu fark ettik. Dünyaya aynı bakış açısıyla bakanların oluşturduğu dernekler yargıçların tamamından destek görmüyor. YARSAV üye sayısı 1500 civarı. Demokrat Yargı daha az, sendika ise 57 kişi ile kuruldu. Ama yargıda 14 bin hâkim savcı var ve yüzde 90’ı bunlardan birine üye değil. Bu gösteriyor ki; hüsnü kabul görmediler. Biz Platform olarak ideolojik yön gütmeksizin, herhangi bir siyasi görüşün peşine takılmaksızın, sadece mesleki sorunları takip edecek, yargının kaybettiği saygınlığı tekrar kazanmasını sağlayacak bir birliktelik oluşturmak istiyoruz. Seçimleri kazanacağız ve yolumuza devam edeceğiz.

RÖPORTAJIN DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Haber Ara