Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Bazı Arap ülkeleri rejimin dostu oldu'

Suriye muhalefetinin şemsiye örgütü SMDK'nın Türkiye Temsilcisi Halid Hoca, Suriye'nin Dostları Grubu'ndaki bazı Arap ülkelerinin 'tahtlarının sallanmasından endişe ettikleri için rejimin dostları' gibi davrandıklarını söyledi.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-09-08 14:41:42

'Bazı Arap ülkeleri rejimin dostu oldu'

IŞİD'in 10 Haziran'da Musul'u işgal etmesi ve "İslam devleti" ilan etmesi bölgedeki öncelikleri yeniden belirliyor. Uluslararası toplantılarda Suriye'deki savaşın nasıl bitirileceğinden çok IŞİD'in nasıl bitirileceği tartışılıyor. Suriye muhalefetinin çatı örgütü Suriye Muhalif ve Devrimci Kooalisyonu (SMDK) Türkiye temsilcisi Halid Hoca ABD'nin IŞİD müdahalesinin Suriye'ye genişletme olasılığını, bölge ülkelerinin ve muhaliflerin pozisyonunu ALJAZEERA'ye anlattı.

Son zamanlarda bölgedeki en ciddi tehlike IŞİD olarak görülüyor. ABD Suriye’de IŞİD’e müdahale ediyor. Yarın öbür gün Suriye’ye de müdahale eder mi? Siz böyle bir olasılık görüyor musunuz?

Amerika’nın IŞİD’e karşı müdahalesi maalesef eğer hava saldırıları ile kalırsa bu IŞİD’i bitirmez daha çok güçlendirir. Çünkü IŞİD için ne diyorduk? “Yabancı ülke istihbaratları tarafından yönlendiriliyor, Esed’le koordinasyon yapıyor” diyoruz. İran istihbaratı sızmış diyoruz. Ya şimdi... İran ile ABD beraber. İran kendi milislerini gönderecek Irak’a, ABD de havadan vuracak. Bu sefer IŞİD daha çok sempati kazanıyor. Çünkü bu söylemi çürütmüş oluyor. ABD’ye karşı ve İran’a karşı bir duruş sergilemiş oluyor ve maalesef sadece Irak’ta değil Suudi Arabistan’da ve Ürdün’de de sempatizan kazanıyor. Bu sorunun daha da büyümesine neden oluyor. IŞİD’e karşı bir operasyon yapılacaksa diğer küresel örgütlere karşı da aynı hamlenin başlaması gerekiyor. Hizbullah ve diğer Şii milislerle sanki farklı konseptte hareket ediyorlar. Lübnan Hizbullah’ı Suriye’ye girebiliyor orada katliamlar yapabiliyor.

Eğer operasyon düzenlenirse, Esed’e karşı da bir müdahale olur mu?

Bence bu ikinci gazetecinin öldürülmesinden sonra operasyon Suriye’yi de kapsayacak gibi. Asıl sorunu daha karışık hale getirecek tehlike ise eğer Amerika İran ile birlikte anlaşarak bunu yaparsa bu sefer Suriye rejimi de bu koalisyonun bir parçası olacak. Bu da, Suriye rejimini ayakta tutma çabası olarak algılanacak. Çünkü eğer ABD Suriye’ye girerek IŞİD’e saldıracaksa bunu Suriye rejimi ile koordineli yapmış olacak. Özgür Suriye ordusu ile değil. Biz diyoruz ki eğer Amerika böyle bir şey başlatacaksa mutlaka Özgür Suriye Ordusu ile koordineli gitmeli. Özgür Suriye Ordusu’nun elini güçlendirmek gerekiyor. Çünkü ancak yerel gruplar ve halk IŞİD’e karşı savaşabiliyor. Çünkü yabancı müdahale algısı oluşursa bu IŞİD’i daha da güçlenir. Bu sefer IŞİD Irak’ta da güçlenir Suriye’de de güçlenir. Sonra IŞİD’i Suudi Arabistan’da da Ürdün’de de görmeye başlarız. Yani hava saldırıları önemli ama hava saldırıları ile birlikte IŞİD’e karşı savaşan yerel grupların elini de güçlendirmek gerekiyor. Öbür türlü çözüm sağlanamaz.

Özgür Suriye Ordusu ne durumda?

Genelkurmay başkanlığı çatı olarak çok zayıf. Artık neredeyse mevcudiyetini yitirmiş durumda. Fakat bölgelerdeki yerel tugaylar hem rejime karşı hem de IŞİD’e karşı savaşıyor.

Suriye halkı bu süreçte yalnız mı bırakıldı?

Evet, kesinlikle. Suriye halkı da böyle düşünüyor. Dünya liderleri maalesef insani davranmadı. Jeopolitik davrandı ve jeopolitik hesaplar daha ön planda oldu. İlk başta Suriye’nin Dostları denen grubun bile rejimi ayakta tutmaya çalıştığını gördük. Bu demek ki o grupların içinde beş tane Arap ülkesi var. Bu beş Arap ülkesi kendi tahtlarının sallanmasından endişe ediyor. Tabii ki iki ülke dışında Katar ve Türkiye dışında. Diğer dostlar rejimin dostları olarak davrandılar. Bu yüzden buna komplo teorisi değil doğrudan Suriye halkına komplo yapılmış diyebiliriz.

Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların durumuna gelmek istiyorum. Son birkaç aydır Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılara yönelik şiddet olayları arttı. Bir Suriyeli’nin Türk ev sahibini öldürmesi ise olayların dozunu artırdı. Bu tür olayların artmasını neye bağlıyorsunuz?

Tabii Antep’teki olay menfur bir saldırı öncelikle bir kez bunu kınamak lazım. Sebep ne olursa olsun olayı cinayete götürmemek lazım. Bu kesinlikle kınanması gereken bir durum. Fakat bunun perde arkasındaki gerekçe söylendiği gibi olmadığını biz fark ettik. Ama mahkeme süreci devam ediyor o yüzden konuşmamayı tercih ediyoruz.

Diğer taraftan ise Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların 200 binden fazlası kamplarda kalıyor. Bir milyondan fazlası ise kampların dışında yaşıyor. Sınır bölgelerde artık imkânların olmamasıyla birlikte bazı sürtüşmeler başladı. Bu durum Esed politikasını benimseyen bazı gruplar tarafından ve hükümete karşı olan bazı oluşumlar tarafından kullanıldı. Suriyeliler iç politikada malzeme olarak kullanılmaya başlandı. Geçen gün Antep’teydim. Basından okuyan sanki oralar kaynıyor gibi algılar. Fakat gerçekten Antep’te hayat çok normal.

Olayların arkasında Esed rejimi mi var mı?

Sınır bölgelerinde ve sınır kapılarında zaman zaman böyle olaylar ya da patlamalar oluyor. Suriye rejimi tarafından ya da IŞİD tarafından. Biz de IŞİD’i Suriye rejiminden ayırmıyoruz. Çünkü organik bağlantı olmasa da bir koordinasyon olduğu açık. Suriye rejimi biliyorsunuz devrimin ilk başlarında Türkiye’nin Suriyelilere kucak açmasıyla Türkiye’ye tehdit savurmuştu.“Eğer bu destek devam ederse bu ateş topu civar ülkeleri de yakacaktır.” demişti. Nitekim bu tehditlerini de gerçekleştiriyor.

Geçen günlerde 400 sığınmacı Türkiye’de yetkililerden izin alarak Suriye’ye geri döndü. Bu dönüşler yaşanan şiddet olaylarından mı kaynaklanıyor?


Bu geçişler hiçbir zaman durmadı. Hiç kimse mülteci kalmak istemiyor. Birçok sebep olabilir; korku, endişe. Aslında sıkıntı Türkiye tarafında yaşanan olaylar değil. Suriye tarafına bakmak lazım. Suriye’de rejim ya da IŞİD saldırının dozunu artırınca Suriye halkı bu tarafa geliyor. Saldırılar azalınca, Suriye’deki şehirler rahatlayınca tekrar geri dönüyor. Belki evi yıkılmış, belki dört duvar değil üç duvar kalmış. Dördüncü duvara perde çekiyor adam yine kalıyor evinde. Dışarıdan su taşıyor gerekirse. Ama işte insan evinde kalmak istiyor. Fakat en önemli unsur kendini güvende hissetmesi. Biz koalisyon olarak Suriye’nin Dostları Grubu’na diyoruz ki bize bir güvenliği sağlayacak imkânlar versinler.

Ne tür imkanlar?

Özellikle uçaksavar ve tanksavar. Rejim varil bombası atmasa herkes döner. Fakat hala Suriye muhalefetine bu imkân sağlanmıyor. Bu imkân sağlanırsa mülteci sorunu büyük çapta azalır.

Türkiye Suriyelileri misafir statüsüne aldı. Çünkü bu misafirliğin bu kadar uzun süreci düşünülmemişti. Türkiye’den ileri dönük ne tür politikalar bekliyorsunuz?

Evet, savaşın dördüncü yılındayız ve hâlâ ufukta çözüm gözükmüyor. BM’nin daha çok rol alması gerekiyor. Bunun dışında Suriye halkının yarısı ülkelerini terk etmiş durumda. Bunların rejimin dairelerine gidip evliliklerini orada onaylatamıyorlar, doğumlar oluyor, bu doğumlar kayıt altına alınmıyor. SMDK siyasal temsilci olarak tanındı. Ama hukuken tanıma yok. Bu sefer hukuken biz ne bir evrak çıkarabiliyoruz ne nüfus kâğıtlarını ne de evlilikleri belgeleyebiliyoruz. Mesela çocukları liselerde okutuyoruz ama diploma sorunu var. Suriyeliler artık pasaport çıkaramadıkları için sahte pasaport nedeniyle havaalanlarında yakalanıyor. Bu durumda Suriye'ye de gidemiyor. Aylarca havaalanlarında mahsur kalanlar var. Artık Suriyeliler için sadece kültürel ve sosyal olarak da değil hukukun da içinde olduğu bir çözüm getirilmesi gerekiyor.

Nedir çözüm öneriniz?

SMDK’nın uluslararası alanda hukuken de tanınması lazım.

‘BM’nin daha çok rol alması lazım’ dediniz. Bu konuda sizin bir çabanız var mı?

Önümüzdeki hafta BM toplantısı var. Oraya gidiyoruz. Bu konuyu ciddi dile getireceğiz. Maalesef Suriye rejimi de orda. Biz resmi davetli değiliz ama oradaki ülkeleri tek tek ikna ediyoruz. Türkiye ve Katar gibi Suriye’nin Dostları Grubuna üye ülkeler aracılığı ile diğer BM üyelerine ulaşıyoruz. Gerek sosyal gerekse siyasal duruşlar gerekse IŞİD’in yarattığı tehlike ve Esed’in operasyonları konusunda onları ikna etmeye çalışıyoruz. Suriye muhalefetini rahatlatacak hukuki statü kazandıracak adımların atılması yönünde ikna etmeye çalışıyoruz.

Türkiye’nin Suriyelileri toplumla bütünleştirmek, onların uyumlarını sağlamak için bazı adımlar atılması gerektiği son günlerde sıkça söyleniyor. Sizin bu konuda Türk hükümeti ile ortak çalışmalarınız var mı?

Şimdi aslında bu çalışmalar başlamış durumda. Suriyelilere özel statü tanıyan misafir kimliği veriliyor. Gerek belediye başkanları gerek valilikler ile kültürel anlamda bir çalışmamız var. Bazı bölgelerde sınır bölgelerinde irtibat ofislerimiz var. Suriyelilere Türkiye’deki örf adetleri, nasıl davranmaları gerektiğini anlatıyoruz. Zaman zaman başbakanlıkla birlikte kamuoyunu bilgilendiriyoruz Suriyeliler konusunda. Entegrasyon konusu biraz sınırı aşıyor. Çünkü entegrasyon sanki Suriyelilerin Türkiyeli gibi olacağı fikrini, Suriyelilere vatandaşlık verilmesini çağrıştıyor ama durumları Avrupa’daki yabancıların entegrasyonu gibi değil. Sonuçta inşallah Suriye’de kalıcı ve köklü bir çözüm olursa bu mülteciler kendi ülkelerine döneceklerdir.

Dönecekler mi sizce?

Dönecekler tabii, kesinlikle… Tabii gerçekten Suriye’de kalıcı bir çözüm getirilirse. Rejim düştüğü anda bizim ertesi gün projelerimiz var. Hem biz SMDK olarak bunun üzerinde çalışıyoruz. Hem birçok STK bunun üzerinde çalışıyor. Gerek geçici adalet konusunda gerek Suriye’nin yeniden yapılandırılması konusunda yerle komitelerin yani mevcut olan kurtarılmış topraklardaki yerel yönetimlerin ihtiyaçlarının acilen giderilmesi konusunda projelerimiz var. Dediğim gibi şu anda eğer Suriyeli sığınmacılar şehirlerinde az da olsa bir güven ortamı hissettiği zaman geri dönebiliyorsa, eğer üç duvar kalmış evinin dördüncü duvarını perde ile tamamlayabiliyorsa bu demektir ki Suriyeli sığınmacılar güven hissettikleri anda mutlaka dönecekler.

Peki, Türk halkı sizce nasıl bir sınav verdi bu süreçte? Son zamanlardaki olaylara baktığımız zaman sanki fazla toleranslı davranmadığını düşündüğünüz oldu mu?

Çok abartıldı bu olaylar. Güdümlü bir kampanya var. Avrupa basınına baktığınız zaman bu olaylar mevcut hükümetin aleyhine kullanılıyor. Türkiye’nin güney tarafında kalan Arap ülkelerine baktığınız zaman bu süreçte en sağlam duruşu Türkiye’nin sergilediğini görürsünüz. Türkiye’nin bu tavrı tarihi duruşu hiçbir zaman unutulmayacak. Ne Suriyeliler tarafından ne de diğer Arap ülkeleri tarafından… Gerek Suriyelilere, Mısırlılara karşı gerek Filistinlilere karşı… Aslında Türkiye halkının çoğunluğu halen Suriyelilere karşı olumlu görüşünü koruyor ve çok kardeşçe davranıyor. Zaten Türkiye misafir statüsünde karşıladı ve gerçekten ev sahibi gibi davranıyor.

Sümeyye Ertekin / AL JAZEERA

Fotoğraf: Mustafa Değirmenci

Haber Ara