Kaleağası, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Avrupa Birliği'nin (AB) 2014 yazını kurumsal açıdan değişim, siyasi açıdan ise uluslararası krizler ve ekonomik açıdan yeni kaygılarla geçirdiğini anlattı.
Avrupa Parlamentosu seçimleri sonucunda merkez sağ (EPP) ve merkez sol (S/D) siyasal grupların önde geldiği, Liberal ve Yeşillerin küçük ama önemli grup olmaya devam ettiği ve aşırı sağın sandalye sayısını arttırdığı bir siyasal tablonun oluştuğunu anımsatan Kaleağası, "Bu tablodan merkez sağın adayı ve eski Lüksemburg Başbakanı ve Eurogrup başkanı Claude Junker AB Komisyonu başkanı olarak çıktı. Junker başkanlığındaki yeni AB Komisyonu için üye devletlerin aday önermesi ve Avrupa Parlamentosu'nun onayından geçmeleri süreci henüz yeni başlıyor" dedi.
Junker'in seçim kampanyasındaki ana temaların yeni dönemin de öncelikleri olacağının anlaşıldığını vurgulayan Kaleağası, yeni dönemin önceliklerinin şunlar olduğunu kaydetti:
" 'Dijital tek pazarın tamamlanması ve telekom düzenlemeleri, fikri mülkiyet hakları, veri koruma yasaları, radyo frekansları yönetimi ve rekabet yasaları alanında üye ülkeler arasındaki farklılıkların ortadan kaldırılarak, ortak bir yasal çerçeve belirlenmesi', 'Sanayi ve çevre politikası hedeflerine ulaşılması için enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, enerji bağımlılığının azaltılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılması', 'Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) müzakerelerinin tamamlanarak, AB-ABD arasında gümrük vergilerinin tamamen ortadan kaldırılması, karşılıklı olarak ürün standartlarının tanınması veya Transatlantik standartların oluşturulması. Müzakereler sırasında AB'nin güvenlik, sağlık ve veri koruma standartlarının güvence altına alınması', 'Euro Alanı'nın yönetimi için seçilmiş siyasetçiler ve Avrupa Merkez Bankası arasındaki ilişkide dengenin yeniden sağlanması', 'Euro Alanı ülkelerine mali istikrarın yeniden sağlanması için uygulanan destek programlarında bütçe sürdürülebilirliği değerlendirmelerinin yanı sıra sosyal etki değerlendirmesi uygulamasının getirilmesi', 'İlk kez 1998 yılında sunulan, ancak günümüze kadar etkin olarak takibi yapılmayan Euro Alanı'nın Uluslararası Para Fonu'nda ortak olarak temsil edilmesine yönelik önerinin yeniden ele alınması' ile 'İngiltere'nin özel durumuna uygun çözümler aranırken Euro Alanı içerisinde daha fazla entegrasyon sağlanması için gerekli ortamın yaratılması'."
- "AB ve ABD arasında gıda güvenliği ve etiketlendirme gereklilikleri politikasında farklılıklar var"
Kaleağası, AB ve ABD arasındaki TTIP (Transatlantic Trade and Investment Partnership) müzakere turlarının altıncısının Brüksel'de gerçekleştirildiğini anımsatarak, müzakerelerin "pazara giriş, yasal düzenlemeler ve diğer konular" başlıkları altında gerçekleştirildiğini söyledi.
Müzakerelerin içeriği ilgili olarak AB Komisyonu'nun iş dünyası ile paylaştığı bazı noktalar olduğu belirten Kaleağası, bunlardan bazılarının gıda sektöründe AB-ABD arasında hedeflenen mevzuat işbirliği konusunda kuşkular bulunduğu olduğunu kaydetti.
AB ve ABD arasında gıda güvenliği ve etiketlendirme gereklilikleri politikasında farklılıklar bulunduğunu ve tüketicinin anlayabileceği bir ortak çözüm bulunması gerektiğini aktaran Kaleağası, "AB ile AB'nin hayvan refahı ve et ile tavuk ürünlerinin üretilmesi süreçlerindeki kesilen hayvanların kimyasallarla yıkanması gibi farklılıklar tüketicilere açıklanmalıdır" dedi.
Taze meyve ve sebze ticaretinde AB'nin ABD'ye ihracının 100 bin, ABD'nin AB'ye ihracının ise 130 bin ton olduğunu ve gümrük tarifelerinin oldukça düşük seviyede olduğunu anlatan Kaleağası, AB Komisyonu'nun iş dünyası ile paylaştığı diğer başlıkların şunlar olduğunu söyledi:
"SPS olarak adlandırılan sağlık ve bitki sağlığı alanında AB ve ABD arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. SPS, gıda katkıları ve pestisitler alanında AB kuralları ABD'dekinden daha katıdır. BPA'lı ambalaj ürünleri AB'de yasak olduğu halde ABD'de yasak değildir. Gıda ve içeceklerin ticaretinde tarife dışı engeller öne çıkmaktadır. Büyük şirketler yerelde üretimi tercih ettiği için sorunlarla karşılaşmamaktadır. Ancak yerelde üretim için yatırım gücü bulunmayan KOBİ'ler ise ürünlerini ihraç etmek istediklerinde engellerle karşılaşmaktadır. İrlanda için yaptırılan bir etki değerlendirmesi analizi TTIP'ten İrlanda et ve süt ürünleri sektörünün olumsuz etkileneceğine işaret ediyor. AB'li yumurta üreticilerinin yüzde 90'ını temsil eden EUWEP, üreticilerin hayvan refahı, çevre ve gıda güvenliği konularına büyük yatırımlar yapması gerektiğini, ABD'de ise Kaliforniya dışında bu düzenlemelerin bulunmadığını, bu durumun AB'li üreticilerin rekabetçiliğini zayıflattığını belirtti.
İlaç sektörü AB ticareti açısından stratejik bir sektör niteliğinde ve TTIP kapsamında 'regulatory cooperation' önemli fırsatlar içeriyor. Ar-Ge işbirliği, fikri mülkiyet haklarının korunması, GMP süreçlerinin ve klinik testlerin karşılıklı tanınması alanlarında ilerleme isteniyor. İlaç sektöründe AB'nin ABD'ye ihracı 55 milyar avro; ABD'nin AB'ye ihracı 52 milyar avro. AB-ABD ticaretinin yüzde 10'u otomotivdir. Gümrük vergilerinin kalkması bu sektör için önemli bir fırsat olacaktır. AB tarafında ISDS konusu (yatırımcı-devlet tahkimi) çeşitli grupların olumsuz eleştirilerini yoğunlaştırdığı konu olmaya devam ediyor. AB Komisyonu kamuoyu görüş toplama sürecinde toplanan yanıtların değerlendirilmeye başlandığını ve sonuçların ekim sonu kasım ortasında kamuoyuna açıklanacağını belirtti."
Kaleağası, Türkiye'nin de uluslararası siyaset ve ekonomideki konumunu doğrudan ve köklü olarak etkileyecek olan AB ile ABD arasındaki ilişkilerin Avrupa gündeminde diğer alanlara göre çok somut bir ilerleme zemini içinde olduğunu belirterek, "Bununla birlikte yaz sonrası yeni AB kurumlarını bekleyen bahisler arasında Transatlantik müzakerelerin daha saydam ve de AB'deki ekonomik büyüme politikaları ile sinerji içinde yönetilmesi talepleri de var. AB sıcak bir sonbahara giriyor" dedi.