Kılıçdaroğlu, Beşiktaş Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde Belediye Meclis Üyeleri Eğitimi İstanbul Bölge Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, kültürel birikimi ve tarihiyle benzersiz olan Türkiye'nin, dünyanın bütün mazlum milletlerinin gözünü çevirdiği ve umut bağladığı bir ülke olduğunu vurguladı.
Türkiye'deki insanlara karşı büyük bir güveni ve inancı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada demokrasiyi kurduğunu ve onu yaşatmayı başarabildiğini kaydetti. Kılıçdaroğlu, "Biz, monarşiler, diktatörler coğrafyasında bir demokrasi adası olmanın gururunu taşıyoruz. O rejimlerde milyonlarca insan, hiçbir hak ve özgürlüğe sahip değilken, biz bu güzel ülkede hukuk devleti sayesinde belirli bir özgürlük çerçevesinde, yaşama şansına eriştik. Demokrasi ve hukuk devleti sayesinde sadece belirli aralıklarla iktidarı seçme hakkını elde etmedik, biz mücadeleyle kadın erkek eşitliğini kazandık, milyonlarca insan sendikal haklara kavuştu, laiklikle inançlara güvence ve özgürlük tanıdık, sosyal devlet mücadelemizle kimsesizlerin kimsesi olduk" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, demokraside, hukuk devletinde herkesin kanun önünde eşit olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Bir hukuk devletinde hiç kimse hukukun üstünde değildir. Bir demokraside yani bir hukuk devletinde hiç kimse kendisini kanunların üstünde göremez. Bir demokraside kurallar, kişiden kişiye değişmez, herkes aynı kurallara tabidir ve herkes yasaların önünde eşittir. Demokrasilerde Anayasa işimize geldiği zaman baktığımız, işimize geldiği zaman yoksaydığımız bir metin değildir. Anayasa hepimizi bağlayan bir toplumsal sözleşmedir. Biz, bu kurallardan vazgeçersek, kuralların kimileri için geçerli olmadığını söylersek, belli makamlara gelenlerin bu kuralları çiğnemesine göz yumarsak, o zaman bizler artık demokrasiye sahip değiliz, kendi demokrasimize ihanet ediyoruz anlamına gelir. Demokrasi ve hukuk devletinin ilkelerinden vazgeçersek sadece güçlü ve önemli bir ülke olma iddiasını kaybetmeyiz, demokrasiyle birlikte bütün kazanımlarımızı da kaybederiz.
Anayasa, bir milletin, ulusudur, namusudur, haysiyetidir. Yürürlükte olan Anayasa'yı yok saymak, çiğnemek, milletin namus ve haysiyetine açık bir saldırıdır, büyük bir suçtur, en büyük ahlaksızlıktır. Ben milletvekili seçildiğim gün, 'Milletin egemenliğini koruyacağıma, hukukun üstünlüğüne bağlı kalacağıma ve Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağıma' dair yemin ettim. Nerede? TBMM'de. Bugün bu değerlere aynen bağlı kalıyorum, aynı şeyleri bu kez TBMM kürsüsü dışında bu kürsüden ifade ediyorum. Bir kez daha bu değerleri hatırlatarak hareket etmek, benim tarihe karşı sorumluluğumdur, benim milletime karşı borcumdur."
- "Böyle birisinin, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması bu ülke için zuldür"
Kemal Kılıçdaroğlu, ilk kez halk oylamasıyla bir cumhurbaşkanı seçildiğini belirterek, şunları söyledi:
"Baştan söyleyeyim milletin iradesinin başımızın üstünde yeri var. Milletimiz kimi seçerse elbette ki kabulümüzdür fakat milletin namusu ve haysiyeti olan Anayasa'yı darbecilerden korumak, toplumsal barışımızın ve geleceğimizin teminatı olan hukuk devleti ilkelerine tecavüz ettirmemek de aynı ölçüde benim temel görevimdir. Anayasamıza göre cumhurbaşkanı devletin başıdır, devletimizi temsil eder ve tarafsızdır. Anayasa söylüyor, milletin namusu ve haysiyeti dediğimiz Anayasa söylüyor. Yine Anayasamıza göre, cumhurbaşkanı seçilenin partisiyle ilişiği kesilir ve milletvekilliği sona erer. Anayasa'nın öngördüğü kuraldır. Bu ülkenin vatandaşlarının yüzde 92'sinin 'Evet' dediği Anayasa."
Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına ilişkin kararı 15 Ağustos'ta açıkladığına değinen Kılıçdaroğlu, YSK'nın kararının ardından seçilmiş cumhurbaşkanının partisiyle ilişkisinin kesilmesi, milletvekilliğinin düşmesi ve tarafsızlığını koruması gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Bu olduğu sürece elbette ki saygıda kusur etmeyecektik. Ama bu yapılmadı, bu olmadı. Anayasa'ya, bu milletin haysiyetine açıkça bir saldırı düzenlendi. 'Ben cumhurbaşkanı seçildim ama AKP'nin genel başkanıyım' anlayışını kabul etmiyoruz, doğru bulmuyoruz" dedi.
"Alo Fatih" olayının şu anda devlette yaşandığını dile getiren Kılıçdaroğlu, YSK'nın 15 Ağustos'ta açıkladığı kararını Resmi Gazete'ye gönderdiğini ancak kararın yayımlanmadığını ve "Onu tutacaksın" diye telefon edildiğini anlattı. Anayasa'nın 138. maddesinde "Yargı kararları kesindir, geciktirilmeksizin uygulanır" denildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Ama sen telefon ediyor, 'O kararı yayımlamayın' diyorsun. Böyle birisinin, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması bu ülke için zuldür" ifadelerini kullandı.
- "Devletin en üst makamlarında hırsızlık meşrulaştırıldı"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hukuk devleti kavramlarının evrensel olduğuna, herkese eşit uygulandığına, bir kişinin kişisel hırs ve beklentileri üzerine hukuk devleti oluşmayacağına işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa'yı bilerek ve isteyerek çiğnedi, tarafsız olmadığını defalarca söyledi, 'Ben tarafsız olmayacağım' dedi. Oysa Anayasa, onun tarafsızlığı üzerine inşa edilmiş bir cumhurbaşkanlığı müessesesini öngörüyor. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra şu ana kadar hep AK Parti'nin genel başkanı gibi davrandı. Bunlar sadece kural ihlali değildir, demokrasiye, hukuk devletine karşı işlenmiş ciddi suçlardır, devletin, milletin namus ve haysiyetine açık saldırıdır. Recep Tayyip Erdoğan, 'Kurallar bana işlemez. Ben kanunların üstündeyim. Herkese başka hukuk, bana başka hukuk uygulanacak' diyor. Biz de CHP olarak, 'Hiç kimse kanunların, hukukun, Anayasa'nın, milletin üstünde değildir. Sen de bu ülkenin 77 milyonundan birisin' diyoruz. Yine aynı Erdoğan, 'Ben devletin teamüllerini tanımıyorum, yeni teamülleri ben oluşturacağım' diyor."
İngiltere'de yazılı Anayasa bulunmadığını ancak İngilizlerin hesap verme gelenekleri, kuralları olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, Recep Tayyip Erdoğan'ı kastederek, "Bu beyefendinin sayesinde helal ile haram birbirine karıştırıldı. Onun teamülünde haram var, bizim teamülümüzde de helal var. Kul hakkı yemekle yetim hakkı yemek adeta olağan hale geldi, onun teamülleri sayesinde. Devletin en üst makamlarında hırsızlık meşrulaştırıldı" dedi.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın kendisi hakkında çok sayıda dava açtığını hatırlatarak, "Kendisine bir çağrı yaptım, aynı çağrıyı şimdi tekrar yapıyorum. Senden tek sayfalık bir dilekçe bekliyorum. İsviçre'ye bir yazı yazacağız. Diyeceksin ki 'Benim ve ailemin, çocuklarımın İsviçre bankalarında hesabı var diye haberler yayımlanıyor. Lütfen benim ve çocuklarımın İsviçre bankalarında hesabının olmadığını bana bildirin'. Bu dilekçeyi istiyorum. Diyorsa ki 'Ben dilekçe yazamıyorum', söz ben yazacağım. Diyorsa ki 'Avukat parası bulamam', söz avukat parasını da ben ödeyeceğim" diye konuştu.
Alman istihbaratının Türkiye'yi dinlediğini belirten Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hiçkimse de inkar etmiyor. Bu ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı, iktidar partisi, kimse ağzını açıp bir tek söz bile edemiyor. Şimdi merak ediyorum, acaba bu İsviçre bankaları nedeniyle mi söz edilemiyor. O koltukta nasıl oturacaksın sen? Bunun hesabını topluma verecek. Yetim hakkı için, kul hakkı için bunun takipçisi olacağım. Bu, benim namus görevim.
Yalan ve iftira bunların döneminde sıradanlaştı, zulüm kurumsallaştı. Türkiye, hırsızın değil, hırsızı kovalayan polisin, savcının, hakimin peşine düştü. Öyle bir gelenek oluştu. Milli bayramlara düşmanlık yapılmaya başlandı. Bayrağımıza saygısızlık yapıldı. Dün konuşuyor. Senin 49 vatandaşın IŞİD'in elinde rehin. Bir cümle bile edemiyor. 'IŞİD terör örgütüdür' diyemiyor. Eğer IŞİD seni rehin aldıysa, sen o makamda nasıl oturacaksın? Bunların döneminde toplumsal ahlakta geriye gidiş var. Hırsızlık o nedenle sıradanlaştı."
Önder Kaya'nın Avrupa Tarihi kitabının Spartalılar'ın anlatıldığını bölümden, "Sparta toplumunda hayatta kalmak için yapılan hırsızlık, suç kabul edilmezken, yakalanmak büyük ayıp sayılırdı. Bu sebepledir ki hırsızlık yaptığı anlaşılan kişi, çaldığı için değil, yakalandığı için şiddetli biçimde cezalandırılırdı" sözlerini alıntılayarak, "Türkiye'yi mi anlatıyor acaba? Ortaçağdan bahsediyorum. Eğer biz, bir insanın Anayasa'yı çiğnemesine göz yumarsak, kanunlara uymama ayrıcalığını tanırsak, hukukun üstünde olmasına sessiz kalırsak, artık bu ülkede ne demokrasiden ne de adaletten söz edemeyiz" dedi.
Bu arada, Sarıyer Belediyesi'nde taşeron olarak çalışırken işten çıkarılan temizlik işçileri, Kılıçdaroğlu ile görüşmek için aracının önünü kesti. Ancak işçilere korumalar engel oldu.