Gül, Çankaya Köşkü'nde verdiği ikinci veda resepsiyonunun ardından basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Gündemde çeşitli tartışmalar bulunduğunu dile getiren Gül, "TBMM üyeliğinin düşüp düşmediğini bir kişinin karar vermek, tespit etmek Cumhurbaşkanlığı makamına ait değil. Geçmiş teamüller var. Bütün onlara da hep baktırdım. Bize yazılar yazılıyor, biz de, cumhurbaşkanı da onun üzerine hareket ediyor. Fakat tartışmalar var, takip ediyorum. Bir kişinin milletvekilliğinin düşüp düşmediğini Cumhurbaşkanlığı makamı olarak biz tayin etmiyoruz. O bizde değil. Onun için bir kaosa, herhangi bir şeye fırsat verecek durumda değilim. Fakat daha önceki teamüllerde olduğu gibi süreçler işlerse, ben de o zaman üstüme düşeni yaparım" değerlendirmesini yaptı.
Gül'ün soruların tamamına yanıtladığını söylemesi üzerine gazeteciler, "başkanlık sistemi'ne ilişkin soruyu hatırlattı. Gül, konuya ilişkin görüşlerinin bilindiğinin altını çizerek, şunları söyledi:
"Bu konular ilk kez tartışılırken ben parlamenter sistemden yana olduğumu söylemiştim. Tabii ki, başkanlık sisteminin de demokratik sistem olduğunu, hiç kimse yadsıyamaz. Fakat başkanlık sistemi içerisinde gerçek anlamda denge ve check-balans var. Bunlar, kuvvetler ayrılığı kurulduğu takdirde, Amerika sistemi böyle bir sistem, Kongre ile yönetim arasında çok kesin ayrılıklar var, şüphesiz ki o da demokratik bir sistemdir. Dolayısıyla bunlar tercih sebebidir. Önemli olan sistemlerin kendi içindeki tutarlılığının korunması. Bu bir başkanlık sistemi ise de o sistemin kendi tutarlığını, dengelerini, kuvvetlerin ayrılığını muhafaza edecek şekilde olması, eğer bu parlamenter sistemse parlamenter sistemin içinde kuvvetlerin ayrılığını, dengeler olacak şekilde gerçekleşmesidir. Nihayette bunun hangisini tercih ederseniz, bu halkın, çoğunluğun tercihi ile olacak bir şeydir."
"Mevcut anayasa ile bu fiili başkanlık olur mu?" sorusuna ise Gül, o konuya girmek istemediğini, soruların sorulduğunu ve alt soruların sorulması durumunda ise soru-cevabın uzayacağını ve gayet net cevaplar verdiğini belirtti.
Gül, "(Siyaseti bırakmayı düşünüyorum) açıklamasının ardından ne değiştiğinin" sorulması üzerine, "Günlük siyasetin içinde şu anda olmadığımı, bir cumhurbaşkanı olarak siyasi kimliğime dönmekle, bir partinin kurucusu, partinin kurucu felsefe, kurucu düşüncelerine kendi değerlerimizin daima partide güçlü olmasını konuşurum, tavsiye ederim, paylaşırım. Nihayette bunlar gayet açıkça söylediğim şeylerdir" yanıtını verdi.
"Bizim cenah ifadesini çok kullandınız" denilmesi üzerine Gül, "Çok mu kullandım? İki kere söyledim. Onunla bağlantılı olarak bir kelime daha söyledim. Onu da iki kez söyledim. Yani bunda bir şey yok" dedi.
Gül, cumhurbaşkanlığı adaylığı döneminde kırmızı siyah "Bu adamı cumhurbaşkanı yapmayalım, yaparsak memleket mahvolur" manşetlerinin de atıldığını anımsatarak, "Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi ve Müzesini Kayseri'de oluşturuyoruz. Bütün Türkiye'nin siyasi tarihi, hem cumhurbaşkanlığı dönemi, gazete manşetlerine bakınca nelerin yaşandığını görüyoruz. Orada çok partiler de kurduruldu bize, başka şeyler de oldu ama bugün artık görevimiz bittiği için bunları konuşuyorum. Yoksa çok konuşmadım bunları, mümkün olduğu kadar. Başında biraz konuşur gibi olduğumda, hemen haklı olarak siyasi partiler 'bir dakika' der. Cumhurbaşkanı sıfatıyla var değil, iki üç ay vardı o zaman da" ifadesini kullandı.
Ekibine yönelik saldırılar geldiğinin anımsatılması üzerine Gül, "Arkadaşlara da dönük olan şeyleri, onlara da ifade ettim. Nihayette herkes profesyonelce işlerini yaptılar. Bazı şeyler atfettiler hiç aslı olmadığı halde" dedi.
Gül, "Parti üyeliğinizi hemen gerçekleştirecek misiniz, yoksa donmuştu, yeniden canlanacak mı?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Şöyle söyleyeyim. Allah rahmet etsin, Ertuğrul Bey, son Osmanlı şehzadelerinden. Vefat edeli iki-üç sene oldu. Ertuğrul bey, çok uzun süre Amerika'da, Venezuela'da yaşıyordu. Ertuğrul Bey'in pasaportu yoktu. Ben Dışişleri Bakanı olduğumda New York'ta Ertuğrul Bey ile buluştuk bir otelde. Son Osmanlı silüetleri ile süslenmiş büyük bir oteldi. Bana arkadaşlar, Türk vatandaşlığına geçmediğini ve pasaportu olmadığını, hala seyahat belgesi ile dolaştığını söylediler. Kendisi ile neyse konuştuk, kahve içtik. 'Bu nasıl olur, cihanşümul bir devletin kurucu ailesine mensupsunuz siz. Geçmişte yanlışlar olmuş olabilir ama ondan sebep neden pasaportunuzu almıyorsunuz?' dedim. Bana dedi ki, 'Almak için müracaat etmek ve Türk olduğumu söylemek gerekiyor. Ben hepinizden daha çok Türküm' dedi. Sonra öğrendik ki kendisi müracaat etmeyi şey edemiyormuş. Sonra talimat verdim. Böyle bir formaliteden dolayı o kendisine şey edemiyor. 'Ben daha çok Türküm' dedi. Ömür boyu seyahat belgesi ile vatandaşlıksız, Amerikan vatandaşlığı, Fransız vatandaşlığı, İngiliz vatandaşlığı, her şey teklif edilmiş. Hiçbirini almamış, 'hayır' demiş. Seyahat belgesi ile dolaşıyordu. Sonradan talimat verdim, onun bilgilerini biz doldurduk. O şekilde tekrar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu. Pasaportu da aldı ve geldi. Burada söylemek istediğim, formaliteler önemli değil, yani. Gidilir de, doldurulur da, edilir de. Ben nihayette ben partinin, bildiğiniz gibi kurucusuyum. Fikirlerini döşeyen, programını döşeyen, acil eylem planını yayınlayan, iktidarda, hep beraber Tayyip beyle ve diğer arkadaşlarla birlikte Türkiye'ye büyük hizmetler eden politik pozisyonlarımız oldu. Onun için işin bu yanına bakmak lazım."
Merhum gazeteci Mehmet Ali Birand'ı anan Gül, "Bakardı 'hükümet komiseri konuşuyor' derdi. Bizim Gürcan bey konuşurdu o zaman. Burada da Hükümet Komiseri Ahmet bey. Burada bitirelim dediğine göre, burada bitirelim" dedi.
Gül'e gazetecilerle sohbeti sırasında eşi Hayrünnisa Gül de eşlik etti. Sohbetin ardından Gül çifti, basın mensupları ile anı fotoğrafı çektirdi.
(bitti)