AA muhabirine cumhurbaşkanlığı seçimi, gelecek dönemde Türkiye'nin ekonomik, siyasi ve jeopolitik alanlardaki gelişmelerinin ülke ekonomisine etkilerini değerlendiren Ökmen, cumhurbaşkanlığı seçiminin stres düzeyinin beklentilerin aksine oldukça ılımlı geçtiğini belirtti.
Gelişmekte olan ülkeler açısından seçimlerin, değiştirme, geliştirme, yenileştirme, dönüştürme ve daha fazla demokratikleştirme imkanı yaratma etkisinin oldukça yüksek olduğunu ifade eden Ökmen, "Demokratik meşruiyeti yeterli olan 10 Ağustos 2014 tarihli cumhurbaşkanlığı seçiminin, gelecek dönemler için Türkiye siyasetini ve kurumsal yapılanmasını şekillendirmede, ülke ve bölge politikaları üzerinde önemli sonuçlar doğuracağını beklemekteyiz. Yeni bir anayasa ile sistem değişikliğinin gerçekleşip gerçekleşemeyeceğini, toplumsal uzlaşma seviyesinin ve farklılıkların hangi yönde ilerleyeceğini elbette izleyeceğiz" diye konuştu.
Temel beklentilerinin Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye'nin kurumsal ve yönetimsel yapısında önemli değişiklik oluşturacağı ve Türkiye demokrasisine katkı sunacağı yönünde olduğuna dikkati çeken Ökmen, Türkiye'nin siyasi ve yatırım atmosferi açısından seçim sonrasında oluşacak değişikliklerin kredi notunu aşağı veya yukarı yönde tetikleyen belirleyici faktörleri net olarak nasıl etkileyeceğini şimdiden söylemenin oldukça zor olduğunu kaydetti.
- "Kısa vadeli faizlerden ziyade, uzun vadeli faizlerdeki dinamiğe odaklanmak gerekmekte"
Bundan sonraki dönemde Türkiye'nin makroekonomik politikasının genel gidişatına ilişkin görüşlerini paylaşan Ökmen, Orta Vadeli Program'ın (OVP) hedeflerinin ekonomik ve siyasi olarak mevcudiyetini hala koruduğunu vurguladı.
Bu açıdan Türkiye'nin makroekonomik politikalarının yönünün kısa dönemde değişmeyeceğini, bütçe disiplininin aynen devam edeceğini beklediklerini vurgulayan Ökmen, şunları kaydetti:
"Merkez Bankası makroekonomik dengelerin daha güvenlikli seviyelerde oluşması için sıkı para politikasındaki duruşunu ve hatta kurumsal bağımsızlığını koruma gayreti içerisindedir. Merkez Bankası'nın bu duruşu, ekonomi politikasından sorumlu bürokrasinin makro ihtiyati tedbirleriyle geniş ölçekte desteklenmektedir. Bu sürecin de devam edeceğini beklemekteyiz. Tasarruf oranlarını artıran, enerji ithalatını kısıtlayan, yerli verimliliği artıran, yatırım ve iş ortamını iyileştiren, finans ve sermaye piyasalarını geliştiren konu başlıklarında yapısal önlemler alındığını, uzun vadeli yatırım ortamının iyileştirilmesi ve bu konular üzerinde arayış içerisinde olunduğunu görüyoruz."
Ökmen, kamu şeffaflığı, kurumsal yönetişim, evrensel hukuk düzenlemeleri, kayıt dışılıkla mücadele, vergi adaleti gibi konularda yapılması gerekenlerin hala yapılamadığını ve bu süreçlerde de iyileştirme çabalarının devam etmesi gerektiğini ifade etti.
"Faizlerdeki düşme eğiliminin temel gerekçesi politik zorlamalar dışında bulunmamaktadır" diyen Ökmen, faiz, döviz ve fiyatlarda yeni dengelerin daha optimum seviyelerde kurulabileceğini ifade etti.
ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırımının Türkiye piyasalarını elimine etme gücünün oldukça yüksek olduğuna işaret eden Ökmen, "Şu andaki faizlerin seviyesi, tasarrufları, tüketimi, üretimi, yatırımları, yabancı sermaye girişini ve kaynak tahsisini optimuma yakın bir dengede tutmaktadır. Düşmesi bu dengeyi bozacaktır. Faiz seviyelerinin daha da aşağılara düşürülmesi konusunda siyasi olarak baskıların devam edeceğini, ancak Merkez Bankası'nın da mevcut duruşunu sürdüreceğini beklemekteyiz. Türkiye'de politika faizinde normalizasyon sürecinin devamını sağlamak ve kısa vadeli faizlerden ziyade, uzun vadeli faizlerdeki dinamiğe odaklanmak gerekmektedir" değerlendirmesini yaptı.
- "Kimin cumhurbaşkanı olacağı değil, esas olan yürütmenin, parlamentonun ve ekonomi yönetiminin nasıl şekilleneceği"
"Bir kredi derecelendirme kuruluşu için Başbakan'ın ve ekonomi yönetiminde kimin olacağının önemi nedir?" şeklindeki soru üzerine Ökmen, siyasi, ekonomi ve finans piyasaları açısından başbakanın ve ekonomi yönetiminin nasıl oluşacağının rating kuruluşları için önemli bir faktör olduğunu ifade etti.
Parlamenter sistemlerde cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili olarak kimin cumhurbaşkanı olacağının derecelendirme kuruluşlarını ilgilendirme seviyesinin düşük olduğunu belirten ve "Esas olan yürütmenin, parlamentonun ve ekonomi yönetiminin nasıl şekilleneceğidir" diyen Ökmen, şöyle devam etti:
"Ekonomiye odaklanmayan ve bağımsızlığını ve siyasi istikrarını koruyamayan, uluslararası piyasalara bütünleşme seviyesi düşük olan ve tüm piyasalara güven veremeyen, yeni şekillenecek olan küresel para rejimlerine uyum sağlamayan, yükselen jeopolitik riskleri yönetme gücü düşük olan yeni bir yönetim çok yönlü risk unsuru olacaktır."
Türkiye'nin büyüme dinamiklerini canlı bir şekilde koruduğuna dikkati çeken Ökmen, "2014 yılında büyüme talep yönünden daha çok kamu talebine dayanmaktadır. Özel tüketim harcamaları ise paranın maliyeti ucuzlatılarak büyümeye destek vermesi istenilmektedir. Talep yönünden ekonomide yeniden dengelenme sürecinde büyümenin temel kaynağı ihracat olmuştur. Mevcut koşullar altında 2014 yılı için Türkiye'nin yüzde 3,5 - 4 arasında bir büyüme gerçekleştireceğini beklemekteyiz" diye konuştu.