AA muhabirine açıklamada bulunan Çelik, üretilen konutlarla da 17 Ağustos'ta meydana gelen Marmara depreminin Türkiye'de yapılaşma anlamında ezber bozduğunu belirtti.
Son 15 yıldan beri konutlarda güvenli bina algısının hızla arttığını ancak eski binaların sayısal çokluğu ile gelir düzeyi ve beklentisi düşük kesimlerde yeni inşa edilen bazı binaların sağlamlığının halen sorgulandığını ifade eden Çelik, şöyle devam etti:
"Büyük kentlerde yapılan araştırmalarda insanlar konut alırken en fazla özelliğine, ardından lokasyon, daha sonra da çevresel özelliklerine dikkat ediyorlar. Konut özelliğinde ise yüzde 31 gibi yüksek bir oranla deprem yönetmenliğine uygun inşa edilip edilmediği geliyor. Bunu yüzde 21 ile konutun genişliği, yüzde 11 ile ısınma özellikleri izliyor. Genellikle müşterilerimizin ilk sorguladıkları konu deprem güvenliği oluyor. Konut alacak kişilerin bu bilince sahip olması memnuniyet verici. Buna ek olarak bin metrekare üzeri inşaat alanlarında çok doğru ve başarılı bir çalışma ile yapı denetim sistemi getirilmesi de önemli bir açığı kapattı. Ancak bu konuda toplumsal bilincin yıl dönümleri ile sınırlı kalmaması, tüm kitlelerde süreklilik kazanması gerekiyor. Çünkü ülkemiz her bölgesi ile deprem kuşağında ve her deprem hepimize, özellikle de sektörün gelişimi için çaba gösteren bizlere acı veriyor."
- "Binanın üçte biri toprak altında olmalı"
Konut almak isteyen tüketicilerin bina güvenliğinin en fazla önem verdikleri konu olduğunu hatırlatan Cem Çelik, şu önerilerde bulundu:
"Hazır beton teknolojisi ile üretilen binaları tercih edin. C16'dan (BS16) düşük dayanımlı betonla üretilmiş binalar güvenli değildir. Simetrik boyutlandırma ve kısa kolon kullanımı gibi tasarımlarla üretilen konutlar, yapının depreme karşı daha dayanıklı olmasını sağlayabilir. Bodrum katına bakın. Eğer rutubetliyse, binanın su yalıtımı kötü demektir. Yalıtımı iyi yapılmamış binaların taşıyıcı sistemlerinin paslanması, büyük şiddetli deprem sırasında yapının hasar görmesine neden olur.
Kolon ve perde uygulamalarının doğru yöntemlerle gerçekleşip, gerçekleşmediğini mühendislere inceletebilirsiniz. Binanın üçte biri toprak altında olmalı. Toprak altında ne kadar fazla kat varsa bina depreme karşı o kadar güvenilir demektir. Ayrıca zeminin etüt raporu incelenmelidir."
- "Binalar deprem anında sığınılacak yerler olmalıdır"
Çukurova Gayrimenkul İcra Kurulu Başkanı Cafer Kara da deprem gerçeğini bundan 15 yıl önce Marmara Depremi ile bir kez daha hatırlayan Türkiye'de mevcut binalara bakıldığında durumun iç açıcı olmadığını belirterek, "Yüzölçümünün yüzde 92'si deprem kuşağında bulunan ülkemizdeki 20 milyon konutun yüzde 45'i sağlıksız" dedi.
Kara, bu noktada, kentsel dönüşüm sürecinin doğru yönetilmesi ve kamuoyunun bilinçlenmesi çok önemli olduğunu söyledi.
Yakın geçmişteki en şiddetli deprem 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 15 yıl geçtiğine işaret eden Kara, "Aynı acıları tekrar yaşamamak için binalar, deprem anında kaçılacak değil, içine güvenle sığınılacak yerler olmalıdır. Tüketiciler konut seçerken elbette estetik değerlere önem vermeli ancak öncelikleri statik değerler olmalı" diye konuştu.
Yakın zamana kadar Türkiye'de mühendislik ve mimarlık hizmetlerine gereken önemin verilmediğini iddia eden Cafer Kara, depremlerin oluşturacağı hasarları azaltmanın en etkin iki yolunun depreme dayanıklı yapılar inşa etmek ve toplumu depreme karşı eğitmek olduğunu vurguladı.
- "Yapı denetimi sağlıklı işlemeli"
"Zemin etüdünden projelendirmeye, malzeme kalitesinden yapım faaliyetine kadar bina üretim sürecinin her aşamasında alınacak mühendislik hizmeti yapıların güvenli olmasının en önemli teminatıdır" diyen Kara, yapı denetiminin sağlıklı işlemesinin önemine de dikkati çekti.
Kara, kentsel dönüşümün deprem gerçeği ile yaşayan Türkiye'deki önemine değinerek, "Ancak kentsel dönüşüm, dar kapsamlı ve parselinde bina bazında dönüşüm olarak algılanmamalı. Yerinde imar artışıyla yapılmaya çalışılan kentsel dönüşüm başarısız olur. Kentleri uzun vadede geri dönüşü mümkün olmayan hatalara sürüklememek için kentsel dönüşüm yolu, altyapısı, yeşil alanı ile daha kapsamlı, planlı ve sağlıklı yaşam alanlarına dönüşüm olarak ele alınmalı. Ayrıca devlet ve yerel yönetimler daha etkili ve yönlendirici rol oynamalı" diye konuştu.
- "Odağa maliyet değil kalite yerleşmeli"
İnşaat projelerinde üretimin yanı sıra kullanım ve dönüşüm süreçlerinin de göz önüne alınmaya başlandığını ifade eden Kara, sürdürülebilirlik, inovasyon ve Ar-Ge, kentsel dönüşüm üçgeninde ilerlenirse sektörde kalite standartlarının yükseleceğini söyledi. Kara, bakış açısının odağına maliyetten öte kaliteyi ve sürdürülebilirliği yerleştiren bir yaklaşımla kentsel dönüşümün başarılı olabileceğini belirtti.