Meşal: Direniş büyük bir güce sahip
İslami Direniş Hareketi Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal şunları söyledi: “Gazze Savaşı, İsrail için zamanı daraltarak Filistin halkının işgalin kaldırılması ve bu topraklarda özgür bir Filistin devleti kurulması yönündeki taleplerinin bir an önce gerçekleşmesinin önünü açıyor.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-08-13 12:27:13
Halid Meşal Batı Şeria’nın Siyonist saldırıların başladığı günden beri işgale karşı direndiğini, ayrıca Gazze halkına ve Gazze’deki direnişe destek verdiğini ifade etti.
Fransız Haber Ajansı (AFP) Halid Meşal’le bir röportaj gerçekleştirdi ve röportaj Pazartesi günü (11 Ağustos’ta) Hamas Hareketi’nin Basın Bürosu tarafından yayımlandı. Röportajda çeşitli konulara değiniliyor. Bu konuların başında da Siyonistlerin Gazze’ye yönelik saldırıları geliyor. Kahire’deki müzakereler, Filistin halkının direnişi, Batı Şeria’nın durumu, Hamas’ın diğer Arap ülkelerle ilişkisi gibi konular konuşulan meseleler arasında…
Halid Meşal Hamas’ın ve Gazze’deki diğer tüm direniş gruplarının hem meydan savaşında hem de siyasi arenada sonuna kadar direnmeye hazır olduklarını ifade etti.
Halid Meşal “Biz büyük bir güce sahibiz. Direniş gücünü büyütmeye devam ediyor. Ne direniş ne de halk direnmekten asla vazgeçmeyecektir. Son bir ay içerisinde tüm Gazze halkı bunu açıkça kanıtlamıştır” dedi.
Ayrıca Meşal İsrail ordusunun Filistin’deki grupların ve halkın direnci ve direnişin gücü karşısında yenilmesine rağmen İsrail Dışişleri Bakanı Benyamin Netanyahu’nun diretmeye ve karşı çıkmaya devam ettiğini beyan etti.
Halid Meşal “Netanyahu şu anda askeri arenadaki başarısızlıklarını siyasi arenada çözümlemeye çalışıyor” dedi.
Hamas’ın Gazze’deki havaalanı ve limanla ilgili talepleriyle ilgili olarak Meşal “Gazze Filistin’in bir parçasıdır ve asla Filistin’den ayrı kabul edilemez. Ancak Gazze’nin bir limana ya da bir havaalanına sahip olması veya ambargonun bir daha geri dönmemek üzere kaldırılması da en doğal hakkıdır” dedi.
Halid Meşal Filistin halkının taleplerinin gerçekleştirilmesine aracılık edecek her türlü arabulucuyu, Mısırlı ya da diğer herhangi bir Arap ülkesinden de olsa hoşnutlukla karşılayacaklarını ifade etti. Ayrıca kendilerinin meselenin ciddiyeti itibariyle hiç kimseye güvenmediklerini, bu anlamda kendilerine yardım eli uzatan herkese karşı temkinli ve ciddi bir yaklaşım sergileyeceklerini beyan etti.
Röportajın tam metni şu şekilde:
Eğer uzun süreli bir ateşkes sağlanırsa Hamas’ın Gazze’deki gruplara kefil olabileceğini söyleyebilir miyiz?
Allah’ın izniyle Filistin’de hem siyasi anlamda hem de askeri anlamda bir birlik mevcut… Askeri anlamda bunu Gazze saldırılarının başladığı günden itibaren gözlemleyebilirsiniz. Siyasi anlamda da son dönemde birlikte tavır alınıp hareket edildiğini gördünüz.
Nitekim son olarak Kahire’ye gidip siyasi bir mücadele içine girecek olan ortak heyet oluşturuldu. Bu heyet Filistin halkının ortak taleplerini iletecek. Bu taleplerin başında Gazze’ye yönelik ambargonun kaldırılması, tutukluların serbest bırakılması gibi konular yer alıyor.
Hamas Hareketi ateşkesi ya da müzakereleri ne zamana kadar sürdürmeyi planlıyor?
Birinci hedef Filistin halkının taleplerinin yerine getirilmesi… Ateşkes ya müzakerelerin başarılı olabilmesi için uygun ortam hazırlamayı ya da Gazze’ye resmi yollardan gıda yardımı girişini kolaylaştırmayı hedefliyor.
Çünkü Gazze ambargo ve saldırılar sebebiyle ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıya… Bu sebeple biz ambargonun kaldırılması hususunda ısrarcıyız. İsrail’in saldırılarını sürdürmesi durumunda Hamas Hareketi ve diğer tüm direniş grupları karşılık vermeye hazırdır. Herkes Filistin’e sahip çıkmaya kararlı…
Ayrıca her türlü ihtimale karşı bir hazırlık var. Çünkü Filistin halkı olarak taleplerimizin tümünün yerine getirilmesini istiyoruz. Gazze’nin geri dönüş olmayacak şekilde ambargodan kurtulmasını talep ediyoruz.
Hamas’ın havaalanı ve limanla ilgili talepleri var. Buna karşılık İsrail’in de talepleri olacaktır. Siz buna hazır mısınız?
Birincisi, bizim taleplerimiz sıra dışı talepler değil. Biz Filistin halkının haklarını geri istiyoruz. Baskı altında kalmadan, engellenmeden, aç bırakılmadan ambargosuz bir hayat sürmek istiyoruz.
Gazze Filistin’in bir parçasıdır. Filistin’den bağımsız kabul edilemez. Bir havaalanına ya da bir limana sahip olmamız; sınır kapılarının açılması; bir milyon Filistinliye sefer, tedavi, eğitim, iş hakkının tanınması, tüm bunlar bizim en doğal haklarımızdır. Bu haklar yalnızca Gazze’nin değil Batı Şeria’yı da kapsayacak şekilde tüm Filistinlilerin hakkıdır.
Biz özgürlüğü arzuluyor ve işgalden kurtulmak istiyoruz. Bu haklar herhangi bir pazarlığa girmeyi gerektirmiyor. Haklarımıza karşılık sunulacak başka bir şartı asla kabul etmeyeceğiz. Taleplerimizin hakkımız olduğunu tüm dünyanın kabul etmesi gerekiyor.
Gazze saldırılarının en önemli sonuçlarından biri ambargonun kaldırılması için uygun ortam hazırlanmasıydı. Netanyahu Filistin direnişi karşısında yaşadıkları yenilgiye rağmen taleplere karşı gelmeye devam ediyor.
Nitekim Netanyahu askeri alandaki başarısızlığının bedelini siyasi arenada iç krizlerle karşı karşıya kalarak ödüyor. Ancak Filistin direnişi askeri alanda gösterdiği direnişi siyaset sahnesinde de sergilemeye devam ediyor. Bu sebeple Filistin halkı haklarını geri kazanacak ve zafere ulaşacaktır.
İsrail ve Filistin arasında “Barış Anlaşması” olursa bunu kabul edecek misiniz?
Şu an konumuz Gazze, saldırıların durdurulması, ambargonun kaldırılması ve Filistin’in diğer talepleri… Diğer bir mevzu ise Filistin’in işgalden arındırılması… Bunun haricindeki konular farklı bir bağlamda değerlendirilmelidir.
Ancak şu unutulmamalıdır ki, Gazze’deki savaş Filistin halkının taleplerinin hızlıca gündeme alınmasını sağladı. Eğer taleplerimiz yerine getirilirse bunun karşılığı İsrail’i tanımamız olamaz. Bu meşru olmayan bir işgaldir. Ayrıca zaten böyle bir konu şu an gündemimizde değil.
Filistin Yönetimi sınır kapılarıyla ilgili konudan vazgeçerse siz buna razı olur musunuz?
Biz burada iki taraftan söz etmiyoruz. Aylar önce gerçekleştirilen barış görüşmeleriyle birlikte Gazze ve Batı Şeria’daki herkesi temsil eden ortak bir hükümet oluşturduk. Dolayısıyla bugün tek bir Filistin yönetimiyle karşı karşıyayız. Filistin’in çıkarlarını göz etmekten başka hiçbir hedefimiz de yok.
Zaten bu gibi hususlarda alınacak kararlarda da Filistin’in çıkarlarından başka hiçbir şeyin göz önünde bulundurulmayacağını da unutmayınız. Biz bu meselede ortak hareket ediyoruz. Birinin bir diğeri adına karar alması mümkün değildir.
Gazze için neden büyük protesto eylemlerinin düzenlenmediği sorgulanıyor. Bu hususta ne düşünüyorsunuz?
Gazze’ye yönelik saldırılar başladığından beri Batı Şeria’da kalabalıklar toplanıyor. Diğer yanda direnişin operasyonları, bugün Gazze’de zafer kazanılmasını ve işgalcilerin geri çekilmesini sağlıyor. Ancak şu da unutulmamalıdır ki olaylar ilk olarak Batı Şeria’daki El-Halil bölgesindeki yerleşimcilerin kaçırılması olayıyla patlak vermişti.
Batı Şeria işgale karşı direniyor. Üstelik bunun yanında Gazze halkına ve Gazze direnişine de destek veriyor. Bugün işgale karşı yeni bir direniş hareketinin başlatıldığını söyleyebiliriz. Batı Şeria’daki Filistin halkı özellikle de Kudüs’te ve Batı Şeria’da olup bitenler karşısında işgalden kurtulmak için tüm güçleriyle işgale karşı direniyorlar. İnşallah bu savaştan zaferle çıkılacağını umuyoruz.
Batı Şeria ve Gazze ayrı çatışmaların içerisinde olsa da herkesin tek bir hedefi var: Özgürlüğü geri kazanmak, kendi kaderlerini tayin etmek ve işgali sonsuza dek bitirmek…
Şu anda bir ilerleme bekleniyor mu? İsrail’in geri adım atacağını düşünüyor musunuz?
Tahminler şu şekilde: İlk olarak bizim saldırıların nasıl sonuçlar getirdiğini okumamız gerekir. Netanyahu’nun direnişin saldırıları ve Filistin halkının direnişi karşısındaki başarısızlığı Filistin halkına yönelik destekleri güçlendirdi. Yalnızca Arap ve İslam ülkelerinden değil tüm dünyadan Filistin’e destek verildiğini gördük. Dün Avrupa’da 200 büyük protesto eylemi gerçekleştirildi. Bugün Güney Afrika’da ve ABD’deki çeşitli şehirlerde düzenlendi ve tüm bu eylemlerde İsrail’in işlediği suçlara karşı büyük bir öfke vardı.
Netanyahu bugün geri adım atmaya mecbur kalıyor. Çünkü Gazze’de kara harekatı başlatınca katliamlar gerçekleştirdi ve sonuç olarak İsrail içindeki düşünceler bile olumsuza döndü. Bu sebeple yapılan yorumlarda Netanyahu’nun yenildiği ve ne Gazze’ye yakın bölgelerde ne de uzak şehirlerde İsrailli yerleşimcilerin güvenlik sorununu çözemediği söyleniyor.
Diğer yanda uluslar arası arenada savaşın acilen durdurulması yönünde çeşitli çağrılar yapılıyor. Zira tüm dünya işgal ordusunun sivillere açıkça saldırdığını gördü. Evleri, okulları, hastaneleri hedef aldılar. Şu ana kadar 63 cami yıkıldı. Elektrik santrali yıkıldı. Bu sebeplerden dolayı uluslar arası baskılar çoğaldı.
Tüm bunlar karşısında Netanyahu’nun saldırılarını sürdürme gibi bir seçeneği yok. Çünkü bu saldırıları sürdürse bile savaşın sonucuna dair bir garantisi yok.
Biz şu an parmak ısırtan bir savaşla karşı karşıyayız. İşgal yönetiminin politikacıları olsun, ordu yöneticileri olsun herkes askeri arenadaki başarısızlıklarını siyaset sahnesinde çözmeye çalışıyor. Bu yüzden onlar için karar vermek çok zor… Ancak biz her ne olursa olsun Allah’ın izniyle isteklerimizin yerine getirilmesini sağlayacağız.
Savaş uzun süreli olarak devam edecek olursa Hamas’ın askeri gücü yeterli olur mu? Bu konuda endişeli misiniz?
Biz düşmanlarımızın kıyaslanamayacak derecede bizden daha güçlü olduklarının farkındayız. Onların güçlü olduklarını ifade etmekten asla çekinmiyoruz. Ancak şu da unutulmamalıdır ki, işgal altında yaşayan bu halkın da çeşitli yöntemleri var.
Gazze’ye yönelik saldırıların başlangıcında beri söylediğim bir şey var: Biz uzun soluklu savaşmaya hazırız. Her türlü ihtimale karşı ciddi bir güce sahibiz. Direniş karşı koymak için hazırlıklarını artırmaya devam ediyor. Güç derken yalnızca ilkeli duruştan söz etmiyoruz. Aynı zamanda askeri anlamdaki gücümüzden de söz ediyoruz. Ne direniş ne de Gazze halkı son bir ay içerisinde gösterdiği gibi asla geri adım atmayacak ve vazgeçmeyecektir.
Gazze bunca katliam ve yıkımdan sonra nasıl toparlanacak?
Bu noktada iki önemli mesele var: Birincisi, eğer hedefine ulaşmak için savaşı başlatan taraf olsaydık, o zaman bu savaşın sonuçlarını sorgulardık. Ancak Filistin halkı bir savaş başlatmadı. Gazze’ye saldıran Netanyahu ve işgalci Siyonistlerdir. Gazze halkı ise kendisini ve topraklarını savundu. Savaşı biz planlamadığımız için bu savaşın kazandırdıklarını ve kaybettirdiklerini sorgulamıyoruz.
İkincisi ise: İşgal altında yaşayan halk savaşın kazandırdığıyla ya da kaybettirdikleriyle ilgilenmiyor. Ancak işgalden kurtulmak isteyen herkes zamanında bir bedel ödemiş. Mesela Cezayir halkı 130 yıl boyunca 1,5 milyon şehit vermiş. Vietnam halkı Amerikan işgalinden kurtulmak için 3,5 milyon kişinin ölümüyle bedel ödemiş. Güney Afrika ya da Avrupa keza bedel ödemişler. Amerika İngilizler karşısında bağımsızlığını kazanmak için bedel ödemiş. Gazze halkı ya da diğer Filistinliler de eğer bu şekilde bir bedel ödüyorlarsa bunun sebebi bir davalarının olmasıdır. Çünkü vatan başka şekilde geri kazanılmaz.
Şu da unutulmamalıdır ki, güç işgalcilerin tarafında gözükse de direniş asla düşmüyor ve tüm bu savaşların sonucu işgalcilerin aleyhinde, Filistin halkının lehinde sonuçlanıyor.
İmar mevzusu nedir? Parasal anlamda bir sıkıntı var mı?
Siyonist işgalin yalnızca Gazze’de sivilleri öldürerek, evleri yıkarak işlediği suçların siyasi ve ahlaki sorumluluğunu üstlenmesi yeterli değildir. Bu hususta bir de maddi bir tazminat ödemesi gerekiyor. Biz İsrail’den Gazze’deki yıkımın karşılığını istiyoruz.
Tüm bu saldırıları yapan onlarsa bedelini de ödemek zorundalar… Bu Filistin halkının en doğal hakkıdır. Uluslar arası toplumun da İsrail’le ilgili bu meseleyi üstlenmesi gerekmektedir.
Biz bugün Filistin’de birlik halindeyiz. Ve bu birliğe katılacak herkesi hoşnutlukla karşılıyoruz. Kahire’deki ortak heyetin aslında herkese örnek teşkil etmesi gerekir. Özellikle de Batı Şeria ve Gazze’ye yansımasını umuyoruz. Biz siyasi mücadelede, siyasi kararlarda, bu husustaki sorumlulukları üstlenme noktasında, karşılaştığımız olumlu-olumsuz her meselede ortak hareket ediyoruz. Biz Filistin halkına karşı böyle bir sorumluluk taşıyoruz.
Şunu söyleyebilir miyiz: Filistinli taraflar arasındaki barış görüşmeleri bu son olaylar sayesinde daha da güçlendi.
Geçtiğimiz yıllarda barış sağlamayarak geciktik. İki taraf arasında birtakım sıkıntılar vardı. Ancak tüm bu sıkıntılar halloldu. Ortak hükümeti kurduğumuzda her taraftan muhalefetle karşılaştık. Özellikle de işgalci Siyonistler bu durumdan hiç hoşnut olmadılar, tehdit yoluyla söz konusu barış görüşmelerini engellemeye çalıştılar.
Ancak biz tüm bu itirazlara kulak tıkadık. Son Gazze Savaşı’yla birlikte Fetih Hareketi mensupları ve Ramallah’taki yönetimle aramızdaki yakınlaşma daha da arttı. Biz Filistinli gruplarla barış anlaşması gerçekleştirme hususunda kararlıyız. Bu Siyonistlerin oyunlarını boşa çıkarmak ve barış görüşmelerine yaptıkları müdahalenin sonuç getirmediğini göstermek anlamında kesinlikle gereklidir.
İşgalcilere karşı daha fazla direnmeye ve savaşmaya devam edeceğiz. Buna karşılık Filistinli gruplar arasındaki ilişkileri de güçlendirmeye devam edeceğiz.
Hamas’ın İsrail’le müzakere masasına oturacağını düşünüyor musunuz?
Düşmanla müzakere masasına oturmak tarihte ve siyasette mevcuttur. Bunun kesinlikle yanlış olduğunu söyleyemeyiz. Ancak her müzakerenin bir çerçevesi, kuralı vardı.
Bizim İslami bilincimizin üzerine bir de halkımızın tecrübelerini de ekleyerek bir yorum yapmamız gerekir. Kuranı Kerim’deki kural şu şekildedir: “Onlar barışa yönelirlerse sen de yönel.” Dolayısıyla düşmanla müzakere masasına oturmak ancak düşman gerçek deliller ve gerekçelerle barışı talep ettiğinde mantıklı ve gerçekçi olacaktır.
Süper güçler tarafından desteklenen, teknolojik ve askeri anlamda üstün güce sahip olan Siyonist işgal, herkesin de tahmin edeceği gibi Filistinlilerle ve Araplarla anlaşma yapma ihtiyacı hissetmeyecektir. Ancak şunu da belirtmeliyiz ki, işgalciler dünyayı Gazze’de “barış operasyonu” olduğuna inandırmak için müzakere oyunu yürüterek vaktimizi çalıyorlar. Mesela özellikle de Filistin’in “Yahudileştirme” operasyonlarında sıkışıp kalıyor. Bu meselenin gündem edilmesi ancak İsrail’in meseleyi lehine çevirmesi ve müzakerede Filistin tarafının susturulmasını hedeflemektedir.
Biz bunun bilincindeyiz ve bu oyuna düşmeyeceğiz. Bize bu hususta defalarca teklif sunuldu. Ancak biz reddettik. Müzakereler için uygun zamanın ne zaman olduğunu biliyoruz. Henüz vakti gelmedi. Biz siyasi ya da askeri anlamda ne türden bir strateji izlediğimizin de gayet bilincindeyiz. Allah’ın izniyle Gazze Savaşı büyük bir başarı örneği ortaya koymuştur.
Hamas’ın devlet başkanlığı seçimleri için bir adayı olacak mı?
Bu konuyu henüz kararlaştırmadık.
Mısır’la ilgili olarak, Mısır’ın bu saatten sonra İsrail’le anlaşmalı bir tablo ortaya koymasına ve Hamas’ı “terörist” olarak tanımlamasına rağmen arabulucu rolünde oynaması mümkün müdür?
Bazı ülkelerle ilgili yorumlarımızı aktaracağımız yer basın olmamalıdır. Biz Gazze halkı ve Gazze direnişi olarak bir savunma savaşına girdik. Çok şükür ki, bu saldırıları def etmeyi başardık ve tüm dünyayı başarımız karşısında şok ettik.
Bizim bazı taleplerimiz var. Bunu yerine getirme hususunda hangi tarafın arabuluculuk yaptığının bizim için çok da bir önemi yok. Bu anlamda Mısır ya da herhangi bir Arap devleti de ya da başka uluslar arası gücün devreye girmesinin bizim için ayrıca bir önemi yok. Bizim için önemli olan taleplerimizin yerine getirilmesidir.
Söz konusu devletlerle aramızdaki ayrılıklar hususunda şunları söyleyebiliriz. Hamas Hareketi’ne karşı asılsız ithamlarda bulundular. İlerleyen zamanda bu ithamların asılsız olduğu ortaya çıkacaktır. Çünkü Hamas Hareketi ne Mısır’ın, ne Suriye’nin ne de diğer ülkelerin iç işlerine asla müdahale etmez. Hamas yalnızca kendi davasıyla meşguldür ve ümmetten bu davada yanında yer almasını bekliyor.
Katar’ın Hamas’la ilgili tavrını nasıl buluyorsunuz? Hamas’ın Katar için sıkıntı oluşturduğunu düşünüyor musunuz?
Katar’ın tavrı gerçekten önemli ve ayrıcalıklı bir tavırdır. Takdirlerimizi ve teşekkürlerimizi sunuyoruz. Allahu Teala’dan Katar topraklarına, halkına ve Katar yönetimine hayırlı karşılıklar vermesini diliyoruz. Hamas hiçbir zaman birileri için sıkıntı olmadı. Hamas asla kendisini birine bağımlı kılmıyor. Yalnızca iki taraf arasında da uyumlu bir ilişkinin olduğunu söyleyebiliriz.
Allah’a şükürler olsun ki, Katar ve diğer bazı ülkeler Hamas’la ilişki kuruyorlar. Biz de söz konusu ülkelerle kurduğumuz ilişkiden dolayı hoşnutuz. Bunun haricindeki meselelerle ilgilenmiyoruz. Bizim için önemli olan Filistin’deki mücadeledir.
Filistin halkının yarısı Filistin’in içinde yarısı da dışarıdalar… İçte ve dışta Filistin için bir mücadele yürütüldüğünü ifade etsek de asıl mücadelenin bizzat Filistin’de yürütüldüğünü söylemeliyiz. Dışarıdaki Filistinliler de elbette kendi bulundukları bölgelerde kendilerine göre bir mücadele yürütüyorlardır. Ancak asıl mücadele Filistin’in bizzat içerisinde yürütülüyor.
İran’la ilgili olarak Kasım Süleymani’nin Gazze saldırılarının başlangıcında Hamas’tan bazı yöneticilerle bir araya geldiği söyleniyor. Bu doğru mu? İran’la ilişkiler nasıl?
Gazze’ye saldırılar başlamadan önce de sonrasında da bir iletişim söz konusuydu. Bizim İran ve Hizbullah’la görüşmelerimiz oldu. Bu yeni bir mesele değil… İki taraf arasında bir düşmanlık söz konusu değil… Son iki yıl içerisinde bazı meselelerde, mesela Suriye meselesinde farklı yaklaşımlarımız oldu. Ancak her ne olursa olsun İran ve Hizbullah’la ilişkilerimiz devam etmektedir.
Özellikle de İsrail’e karşı tavrımız bizi İran ve Hizbullah’la bir araya getiriyor. Bazı konularda farklı, bazı konularda aynı düşünüyoruz. Ancak şunu da söylemeliyim, Süleymani ile bu hususta özel bir görüşme gerçekleşmedi. Yalnızca görüşmelerin kesilmediğini ve devam ettiğini söyleyebiliriz.
Biz Hamas Hareketi olarak yalnızca İsrail’le bir savaş yürütüyoruz. Filistin davası ümmetin davasıdır. Ümmetin ortak hareket ederek işgalcilere karşı tüm gücüyle karşı koymasını istiyoruz.
Ümmetin farklı meselelerdeki yaraları hala kapanmadı. Ancak bize düşen mezhebi ve ırki farklılıklarımızdan uzaklaşarak meselelere yaklaşmamız, ümmet ve Filistin davası için hareket etmemizdir. Ümmetin de çeşitli sıkıntıları ve talepleri var. Biz ise iç meselelere müdahale etmeden bu hususlarda saygılı ve anlayışlı olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
-Amerika’yla ilgili olarak, Amerika’nın tutumunda herhangi bir farklılık gözlemliyor musunuz?
-Amerika’nın genel tavrı hala İsrail’in tarafında yer aldığını gösteriyor. Bu süreçte Kerry’nin bir takım girişimleri olduysa da işgalci İsrail bu girişimleri başarısızlıkla sonuçlandırdı.
Belki de İsrail’de müzakerelerde bile Amerika’nın rolünü yok sayma yönünde bir takım istekler var. Çünkü İsrail seçeneklerini dilediği gibi sunmak istiyor. Ancak biz ne olursa olsun hiç kimseye güvenmiyoruz. Bize destek verenlere de temkinli ve ciddiyetle yaklaşıyoruz. Bizim hedefimizde Filistin halkının taleplerinin yerine getirilmesi ve ambargonun kaldırılması var. Ancak elbette ki Filistin halkının taleplerini göz önünde bulunduran her türlü girişime de açık olduğumuzu belirtelim.
Çev. Sena Duman/İslamî Analiz
SON VİDEO HABER
Haber Ara