Diyarbakır'daki iş çevreleri ile bir otelde düzenlediği toplantıya katılan Demirtaş, burada yaptığı konuşmada, cumhurbaşkanlığı seçiminin Türk demokrasi tarihinde yeni bir kırılmaya neden olacağını söyledi.
Bu seçimin yeni bir kırılma yaratmaması halinde halklar lehine etkili bir çözüm çıkmayacağını ifade eden Demirtaş, seçim kampanyası ile Türkiye'deki tüm halklara yeni bir yaşam çağrısı yaptıklarını bildirdi.
Demirtaş, bugüne kadar yapılan 'Kardeşiz, eşitiz, et ve tırnağız, biz ayrılmaz bir bütünüz' şeklindeki söylemin boş olduğunu ve bununla kardeşlik hukukunun kurulamadığını savunarak, şöyle konuştu:
'İçeriği itibariyle eşitlik ve adalet duygusunu taşımayan kardeşlik ilkesinin, tekçilik ve tek bir merkez üzerinden, kimlikleri yok etmek ve yok saymak örtüsü olarak kullanıldığını gördük. Tek millet ve tek dili kabul etmeyenlerin, cumhurbaşkanı adayı olmaya haklarının olmadığını söylüyorlar. Tek millet ve tek dili kabul etmezsek 'Parçalanırız, ülke birbirine girer, etnik köken çatışmaları başlar.' diyorlar. Bu büyük bir yalandır.'
- 'Tekçi anlayış farklı olan hiçbir şeyi kabul etmiyor'
'Asıl toplumu bölen ve parçalayan şey tek dil, tek millet ve ırk dayatmasıdır' diyen Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Tek dili kabul etmediğimiz için kendi anavatanımızı terk etmemiz gerektiğini söylediler. 'Ya sev ya da terk et' düşüncesi buydu. Alevilerin, Kürtlerin ve başka diğer etnik kesimlerinde 90 yıllık direniş var. Çünkü bu tekçi anlayış farklı olan hiçbir şeyi kabul etmiyor. Bugün Trakya'da, Ege'de Akdeniz'de, Karadeniz, İç Anadolu ve Toros yaylalarından bu yeni çağrı yankılanıyor olmasının nedeni budur. Çünkü herkes bir çıkış ve umut arıyor.'
Sorunlara çözüm bulunmadığı takdirde Suriye ve Irak gibi büyük tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya kalınacağını işaret eden Demirtaş, herkesin kaygı içerisinde olduğunu öne sürdü.
- 'Etnik kökenler içine kapanmak zorunda kaldı'
'Bir yerde ev ve iş yeri alırken insanlar birbirlerinin kimliklerine bakar oldu. Alevi, Sünni mahallesinde yaşayamıyor. Kürt olan Türk mahallesinde yaşayamaz hale geldi' ifadelerini kullanan Demirtaş, şöyle devam etti:
'Parçalanma ve kutuplaşma o kadar arttı ki biz artık temel sorunlarımızı unutup, birbirimizle düşmanlaştırıcı bir politikayı benimser hale geldik. Bunu 90 yıldır ince ince dokuyarak bilerek yaptılar. Çünkü ezilenlerin bir araya gelerek birlikte mücadele etmesi bütün bu tekçi anlayış için en tehlikeli şeydi.'
Kürtlerin sadece kendi duygularıyla bırakıldığını, Türkiye'nin batısının kendilerini anlamadığını iddia eden Demirtaş, 'Biz hep terörist ve bölücü ve bu ülkenin düşmanıydık. Bu hep böyle anlatıldı. Bu düşüncelere öyle ince bir şekilde yön verildiği için bu hep kalıcı bir düşünceye dönüştü. Bu nedenle Kürtler, Aleviler, Çerkezler, Boşnaklar ile birçok etnik kökenler içine kapanmak zorunda kaldı' şeklinde konuştu.
Soma'da yaşanan maden faciası ile Uludere'de'de yaşanan olayın benzer dram olduğunu kaydeden Demirtaş, 'Yani Manisa'da da, Roboski'de de devlet ezilmişlere aynı yüzünü gösteriyorsa çıkış yolu da bütün ezilmişlerin bir noktada birleşmesiyle olur' dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bütün sorunların çözümü için tek başına yeterli olmadığını savunan Demirtaş, devlet, toplumun model anlayışıyla çok kültürlü, inançlı, yaşama geçmek, sivil ve demokratik bir anayasayla taçlandırmak için seçimin büyük bir fırsat olduğunun altını çizdi.
- 'Yeni yaşam çağrısının mesajını taşıyorum'
İşçinin, emeklinin, köylünün ve esnafın sorununu sahiplenmenin boyunlarının borcu olduğunu kaydeden Demirtaş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bir Alevinin cemevinde özgürce ibadetini yapması Aleviden çok Sünnilerin savunması gereken bir mevzu olmalıdır. Bir Sünninin kendi yaşam tarzına, inancına, başörtüsüne herhangi bir saldırı tehdit olduğunda en başta Alevi kardeşlerim sesini yükseltmelidir. Bir gayrimüslimin, Yahudinin ve Ermeninin yaşayacağı soruna en fazla da Müslüman toplumlar, sahip çıkmalıdır. Bütün halkalar adına Kürt halkının içinden, siyasetinden çıkmış bir kişi olarak bütün ezilenler, yok sayılanlar adına yeni yaşam çağrısının mesajını taşıyorum. Benim görevim budur."