Loğoğlu, partisinin İstanbul Milletvekili Osman Korutürk ile TBMM'de düzenlediği basın toplantısında cumhurbaşkanı seçimi ve Türkiye'nin dış politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
AK Parti'nin cumhurbaşkanı adayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalarda "Bu coğrafyada, yokluğunun özlemi çekilen bir millet olduk" dediğini ifade eden Loğoğlu, "Ne demek istediğini biliyorum. Ama bu bizim üç, dört senedir Davutoğlu ve Erdoğan ikilisinin Türk dış politikasını nereye getirdiğinin, aslında belki farkında olmadan bir itirafı, teyididir. Coğrafyamızda, bölgemizde Türkiye artık yoktur. Türkiye'nin rolü Hamas üzerindeki etkisini o da ABD'nin ricası üzerine kullanmakla sınırlı hale gelmiştir" diye konuştu.
Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçim kampanyası kapsamındaki afişlerde kullanılan "Milletin adamı" sloganını da eleştiren Loğoğlu, şunları kaydetti:
"Öyle bir aday var ki Başbakan Erdoğan; Zazaları dışlıyor, Ermenileri, Gürcüleri aşağılıyor, Alevilere sataşıyor, Yahudilere sataşıyor. Ne kadar kendisine aykırı olabilecek gruplar varsa bunların hepsini ya aşağılıyor ya da doğrudan hakaret ediyor. Böyle bir aday, kendisine milletin adamı diyor. Hangi milletin adamı? Bu saydığı, hakaret ettiği, aşağıladığı unsurlar bu milletin kopmaz parçaları değil mi? Onun için Başbakan bana göre kendisine gelsin, bu tür söylemlerden hiç olmazsa bundan sonra uzak kalsın."
-"Önerilere hükümet sahip çıksaydı, Türkmen kardeşlerimiz felaketlerle karşılaşmazlardı"
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bir televizyon kanalında IŞİD'e yardım edildiğini iddia eden muhalefet partilerini "vatan hainliği" ile suçladığını söyleyen Loğoğlu, bunun bir haddini bilmezlik olduğunu ileri sürdü. Loğoğlu, "IŞİD'e hükümetin değişik noktalarda her türlü yardımı yaptığı ve yapmaya devam ettiği acı bir gerçek" dedi. Loğoğlu, Davutoğlu'nun IŞİD'e gölge düşürmemek için çabaladığını ileri sürerek, "Türkmenleri IŞİD öldürmüyor, diğer Türkmenler öldürüyor" ifadesini kullandığını, bu ifadeyi kullanmaya nasıl yüreğinin el verdiğini anlamanın mümkün olmadığını söyledi.
Hükümetin yavaş yavaş Türkmenlerin sıkıntılarını görmeye başladığını da belirten Loğoğlu, CHP olarak bu konuda uzun zaman önce yaptıkları uyarıları hatırlattı. Bugün gündeme gelen önerilerin partisi tarafından daha önce kamuoyuyla paylaşıldığını belirten Loğoğlu, "1,5 ay önce yapılmış önerilere hükümet sahip çıksaydı, Türkmen kardeşlerimiz bugün karşılaştıkları felaketlerle herhalde karşılaşmazlardı" dedi.
-"Nasıl bir Dışişleri Bakanıdır ki hakkında beş defa gensoru verilmiş"
CHP'nin Davutoğlu hakkında verdiği gensoruyu da hatırlatan Loğoğlu, "Nasıl bir Dışişleri Bakanıdır ki hakkında bu beşincisi. Beş defa gensoru verilmiş. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yok böyle bir şey. İnsan oturup kendine aynada bakıp, 'Acaba ben ne yapıyorum ki muhalefet beşinci defa benim hakkımda gensoru veriyor?' demez mi? Diplomatın ve Musul Başkonsolosluğunda çalışan arkadaşların başında olan bir teşkilatın yani Dışişleri Bakanı'nı böyle bir şart altında o görevi yapamaz. İki aydır o konsolosluğun çalışanları rehin tutuluyor" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkın seçimine de değinen Loğoğlu, "10 Ağustos'ta Başbakan, AKP yetkilileri bilsin ki bir monşer şamarı gelecek. Bu demokrasinin şamarı olacak. O bakımdan bu sonucu sağlamak üzere bütün vatandaşların sandığa gitmesi gerekiyor. 11 Ağustos sabahı uyandığımızda inşallah Türkiye'yi yeni bir yöne götürecek bir ilk adım atılacak" dedi.
- Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi'nin bildirisine tepki
Korutürk de 10 Ağustos Pazar günü yapılacak cumhurbaşkanı seçimine ilişkin uluslararası kuruluşların Türkiye'ye gönderdiği gözlemci heyetleri ve bunların raporlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi'nin gözlemci heyetinin cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili 21-22 Temmuz tarihlerinde Türkiye'de temaslarda bulunduklarını 23 Temmuz'da da bu temaslara ilişkin bildiri yayınladıklarını aktardı. Bildiride "10 Ağustos 2014'de yapılacak seçimlerde Türk halkı ilk defa cumhurbaşkanını doğrudan seçecektir. Ve böylelikle bu cumhurbaşkanına ilave bir meşruiyet kazandıracaktır" şeklinde vahim bir beyanda bulunduklarını, CHP olarak bu beyanı Asamblenin dikkatine sunduklarını ve geri alınmasını istediklerini anlattı. Bu beyanın kullanılmaması gereken yanlış bir ifade olduğunu savunan Korutürk, şunları söyledi:
"Bir cumhurbaşkanının meşruiyetinin seçimle geldiği kesindir. Ama o seçimin doğrudan seçim mi yoksa seçilmişler tarafından seçilerek dolaylı seçim mi olduğu hiçbir zaman meşruiyet ölçüsü olamaz. Bizim gördüğümüz Adalet ve Kalkınma Partisi, Başbakan Erdoğan'ın başkanlık hevesleri çerçevesinde bu söylemi Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin buraya gelen üyelerine fıslamış, kulaklarına üflemiş. Onlar da bunu alıp kullanmışlar. Bu çok yanlış bir şey."