ABD Kongresi Türkiye Dostluk Grubu eş başkanları Steve Cohen, Ed Whitfield, Virginia Fox ve Gerald Connolly'in 29 Temmuz'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a hitaben kaleme aldıkları mektuba, TBMM Dışişleri Komisyonu ve Türkiye-ABD Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Büyükelçi Volkan Bozkır cevap verdi.
Bozkır, ABD Kongresi Türkiye Dostluk Grubu eş başkanlarının, Türk-Amerikan dostluğunun güçlendirilmesi konusundaki görüş ve çabalarına Türkiye'nin bütünüyle katıldığını belirtti. Bozkır mektupta, gerek hükümetler ve parlamentolar, gerek iş çevreleri, STK'lar ve eğitim kurumlarının katkılarıyla hergün güçlenen ve Başkan Obama'nın 'model ortaklık' olarak nitelendirdiği Türk-Amerikan ilişkilerinin, hem ikili ilişkiler hem bölgesel ve küresel barış ve istikrara katkı sunması açısından hayati bir önemi olduğunu vurguladı.
Mektubunda, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına değinen Bozkır, şu ifadeleri kullandı:
"Ancak, İsrail'in 7 Temmuz 2014'te Gazze'ye karşı başlattığı devlet terörü niteliğindeki saldırılar karşısında müttefik ve dost ülke Amerika Birleşik Devletleri'nin ve uluslararası topluluğun sessizliği ve etkisizliği bizi, en hafif ifadesiyle hayal kırıklığına uğratmıştır. Uluslararası hukukun, insan haklarının ve BM kararlarının ayaklar altına alınması ve havadan, denizden ve karadan yapılan ve esas olarak sivilleri hedef alan saldırılarda kadın ve çocuklar başta olmak üzere bugün itibariyle 1868'den fazla Filistinlinin öldürülmesi ve 10 binden fazla kişinin yaralanması karşısında takınılan tavır, küresel kamuoyunun vicdanını ve adalet duygusunu zedelemiştir."
-Saldırıların savaş suçu niteliği
BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'un, Gazze'deki BM okullarına yapılan saldırıları, "ahlaki açıdan infial duyulması gereken bir suç eylemi" olarak değerlendirdiğiğini anımsatan Bozkır, dünya çapında yüzlerce akademisyen ve hukukçu İsrail'in savaş suçu işlediğini ilan ettiğini fakat bütün bu uyarılara rağmen İsrail'in Gazze'yi bombalamaya devam ettiğine dikkati çekti.
Bu saldırılardan sahillerde oynayan çocukların, hastanelerindeki hastaların, yaralılar ve sağlık çalışanlarının, gazeteciler ve BM barınaklarına sığınan sivillerin dahi kurtulamadığını vurgulayan Bozkır, şunları kaydetti:
"Bu saldırıyı destekleyenlerin, Filistin halkına yönelik toplu imha, yerlerinden edilme ve hatta tecavüz ve soykırım çağrılarında bulunması, İsrailli bir kadın milletvekilinin Filistinli çocukların ve annelerinin öldürülmesi gerektiğini söylemesi, insanlık adına utanç verici bir durumdur. Gazze'ye bomba yağarken bunun sevinciyle dans eden İsraillilerin görüntüleri de büyük bir infial uyandırmıştır. Ancak bunlardan daha utanç verici olan, özgür ve medeni dünyanın öncüsü olduğunu söyleyen ülkelerin, bu katliamlar ve gayr-ı insani tavırlar karşısında sessiz kalması, hatta İsrail'i 'öz-savunma hakkı' adı altında koruyup kollaması ve teşvik etmesidir."
-Anti-semitizm iddiaları
Bozkır, Erdoğan'ın 'İsrail-karşıtı' olduğu ve 'anti-semitik olarak yorumlanabileceği' şeklindeki iddiaların tamamen asılsız olduğunu belirterek şöyle devam etti:
"Anti-Semitizmin bir insanlık suçu olduğunu ilan eden Başbakanımızın İsrail devletinin terör ve yıkım politikalarına karşı yönelttiği meşru eleştirileri anti-Semitizmle beraber anmanız, hadiseleri çarpıtmak ve İsrail'in hukuk ihlallerini ve muhtemel savaş suçlarını örtbas etmek anlamına gelmektedir. Unutmayalım ki İsrailli yöneticiler hukuk ve kanunların üzerinde değildir. Bu tek taraflı bakış açısı, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan hadiseleri tamamen yok saymakta ve bütün suçu Filistin tarafına yüklemektedir. Ekte, olayların nasıl bu noktaya geldiğini anlamanıza yardımcı olacağını umduğum bir not bulunmaktadır. Sayın Başbakanımız ve Hükümet üyelerimiz, anti-Semitizmin bir insanlık suçu olduğunu ve herkesin buna koşulsuz olarak karşı çıkması gerektiğini ulusal ve küresel platformlarda açıkça dile getirmektedir."
Bozkır, mektubunda anti-semitik hadiselerin artış gösterdiği dönemlerin, İsrail hükümetlerinin Filistin halkına yönelik saldırılar yaptığı dönemlere rastlıyor olmasının şüphesiz bir tesadüf olmadığını vurgulayarak, İsrail'in her saldırısının, dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan Yahudilerin de huzurunu kaçırdığını ve onları nefret söylemlerinin hedefi haline getirdiğini kaydetti. Bozkır, şöyle devam etti:
"Bizim size tavsiyemiz, İsrail'e yönelik meşru eleştirileri susturmaya çalışmak yerine, işgal ve yıkım politikalarından bir an önce vazgeçmesi için İsrail'e çağrıda bulunmanız ve baskı yapmanızdır. Bu, anti-Semitizme karşı verilecek en doğru ve güçlü cevaptır.Sayın Başbakanımız yaptığı açıklamalarda sorunun Türk ya da dünya Musevileri değil, İsrail hükümetinin politikaları olduğunun altını da her fırsatta çizmiştir.Türkiye Ortadoğu barış sürecine katkı veren bütün girişimleri her zaman desteklemiş ve tarafları iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için teşvik etmiştir. Fakat İsrail hükümetlerinin yanlış ve gayr-ı insani politikalarını da her zaman eleştirmiştir. ABD başta olmak üzere uluslararası topluluk bu politikalara karşı benzer tepkileri gösterebilseydi, bugün İsrail ve Filistin devletleri yan yana ve barış ve güven içinde yaşıyor olabilirdi."
-Türk-Amerikan ilişkilerinin önemi
Karşılıklı saygı ve çıkara dayalı Türk-Amerikan ilişkileri, bölgesel ve küresel barış ve istikrara katkı sunan önemli bir ilişki olduğuna işaret eden Bozkır, "Eğer İsrail'in dostları ona iyilik yapmak istiyorsa, İsrail'in barış sürecini ortadan kaldıran ve uluslararası hukuku ayaklar altına alan politikalarına yönelik eleştirileri susturmaya çalışmak yerine, İsrail'i uluslararası hukuka ve insan haklarına uymaya davet etmelidir" dedi.
Bozkır mektubunu, "Bölgemizde yaşanan gelişmeleri de dikkate alarak Filistin sorununun barışçıl ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması için birlikte gayret göstermemiz ayrıca önem arz etmektedir. Filistin-İsrail ihtilafına adil ve tarafsız bir şekilde yaklaşılmadığı takdirde güvensizlik ve istikrarsızlık daha da artacak ve bundan sadece Türkiye değil, Amerika Birleşik Devletleri de zarar görecektir" ifadeleriyle sonlandırdı.