Denizli Valisi Abdülkadir Demir, gazetecilere yaptığı açıklamada, UNESCO'nun bir süre önce "sudan koyun geçirme" yarışmalarını 'Somut Olmayan Değerler Listesi'ne aldığını hatırlatarak, bu yıl yapılacak yarışmaya UNESCO'dan temsilci davet ettiklerini söyledi. Kökeni 8 asır öncesine dayanan etkinliğin bölgenin tanıtımı açısından son derece önemli olduğunu dile getiren Demir, 'Sudan Koyun Geçirme Yarışması'nı turizme kazandırmak istediklerini ifade etti.
Demir, "Bu yarışların etkili tanıtımını yaparsak, ilerleyen yıllarda uluslararası festivale dönüştürebiliriz. İspanya'da boğa güreşlerini dünya tanıyor. Bizim koyun yarışmalarında ise, koyunlar suya atlıyor, hayvana işkence yapılmadığı gibi yaşandığına inanılan büyük bir aşka saygı gösteriliyor. UNESCO'dan bir heyetin bu yıl düzenlenecek olan yarışlara katılmasını bekliyoruz" dedi.
Bu yılki yarışmanın Çal'da yapılacağını belirten Çal Belediye Başkanı Fethi Akcan ise "Türk kültür ve geleneğini yaşatıyoruz. 31 Ağustos'ta yapılacak sudan koyun geçirme yarışlarına yurt içi ve dışından herkesi davet ediyoruz. Amacımız, bu yarışmaları tüm dünyada tanıtımını yapmak" dedi.
- 8 asırlık gelenek
Tarihçesi 8 asır öncesine dayandırılan yarışma için koyunlar bir yıl boyunca özel olarak hazırlanıyor. Çobanlar, "elci" diye adlandırdıkları koyunları ve onun arkasından gelen sürülerini, her yıl yapılan yarışmadan sonra bir sonraki yarışa kadar hazırlıyor. Çobanlar, yıl boyunca antrenman yaptırdıkları koyunlarına, yarış gününe kadar yakın ilgi gösteriyor. Sürüye öncülük eden elci koyunları, yarışmanın iki gün öncesinden kırkılarak, mor, sarı ve kırmızı renklere boyanıyor.
"Sudan koyun geçirme" geleneği ile ilgili çeşitli hikayeler anlatılıyor. Çeşitli versiyonları filmlere de konu olan hikayelerden biri de ağanın yanında çobanlık yapan Keloğlan'ın hikayesi. Hikayeye göre, ağanın çok güzel kızı varmış. Bu ağayı sevenler olduğu gibi çekemeyenler de varmış. Ağanın yanında çobanlık yapan Keloğlan koyunları otlatırken bir gün ağayı çekemeyenler, Keloğlan'ı öldürüp koyunları almak istemiş. Keloğlan, "Bana müsaade edin, bir kaval çalayım da muradıma ereyim. Ondan sonra öldürürsünüz" demiş. Keloğlan'ın bu son isteğini kabul etmişler. Keloğlan, oturup kaval çalmaya başlamış. Kaval sesini duyan ağanın kızı, babasına, "Bizim Keloğlan'ı öldürecekler" demiş. Ağa, hemen atına binip koyunların yanına gitmiş ve Keloğlan'ı kurtarmış. Ağa, kızına, "Keloğlan'ın öldürüleceğini nereden anladın?" diye sormuş. Kız, Keloğlan'ın ona kavalla mesaj verdiğini söylemiş. Ağa, Keloğlan'ı yanına çağırmış ve "Koyunlara tuz ver, üç gün de su içirme. Eğer koyunlar su içmeden karşıya geçerse kızım senindir" demiş.
Keloğlan, ağanın sözü üzerine derenin kenarına getirdiği koyunlara kaval çalmış. "Aman kara koyunum, beni mahcup etme" diye üç defa tekrarladıktan sonra koyunları, su içmeden karşıya geçmiş.
Keloğlan'ın kara koyunu gibi bölge insanı da her yıl koyunlarını Büyük Menderes'ten karşı kıyıya geçirerek geleneği yaşatmaya çalışıyor.