Ökmen yaptığı yazılı açıklamada, enflasyon eğilimlerinin yılın son çeyreğinden itibaren azalacağını ifade etti.
Temmuz ayında, enflasyonun, baz etkisinin olumlu katkısını dahi yok edecek kadar yüksek çıkmış olmakla beraber, yılın son çeyreğinden itibaren düşüşe geçeceği şeklindeki istatistiki görüşlerini başından beri koruduklarını vurgulayan Ökmen, fiyatlama alışkanlıklarında kalıcı bir davranışsal bozulma beklemediklerini belirtti.
Fiyat artışları mal ve hizmetlerin geneline yayılmış durumda olduğu için, enflasyonun yüksek seyrinin sadece gıda ürünlerine bağlanamayacağına aktaran Ökmen, TCMB'nin erken faiz indirimleri ile iç talepte canlanmaya yol açıldığı ve maliyet artışlarının fiyatlara daha kolay yansıtılmasına zemin hazırlandığını dile getirdi.
Bu durumun fiyatlamada kalıcı bir davranışsal bozulmaya evirileceğini beklemediklerini belirten Ökmen, şunları kaydetti:
"Enflasyon uygulamalarındaki başarısızlığın esas nedeni para politikasının üzerindeki dışsal baskılanmalardır. Enflasyon gelişmeleri siyasi olarak baskılanan bir para politikasının ortaya çıkması kaçınılmaz olan beklenen başarısızlığıdır. Bu para politikası, Fed başta olmak üzere küresel gevşek para rejimlerindeki beklenen değişikliklerin yaratacağı risklere karşı yeterli koruma gücü sağlayamaz.
Mevcut konjonktürde Türkiye'nin faiz indirme lüksü bulunmamaktadır. Faiz indirimleri esnasında TCMB tarafından temel alınan gerekçelerin doğru olmadığı ortaya çıkmış ve geçersiz hale gelmiştir. Zira TCMB'nin enflasyonda iyileşme görmeden faiz indirimlerine gitmesinin yanlışlığı ve erken davrandığı iyice ortaya çıkmıştır"
Faiz eğrisinin seviyesinin yatay olması için kısa vadeli faizlerin yukarı ivmelenmesi gerektiğine dikkati çeken Ökmen, faiz verim eğrisinin yatay olmasının bozulduğunu ve uzun vadeli faizlerin yukarı ivmelenmesinin, yakın geçmişte yapılan kısa vadeli faiz indirimlerini anlamsız kıldığını aktardı.