İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülfettin Çelik ve Kral Suud Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necati Aydın, Türkiye'de belli değerlerin, inancın ve dindarlaşmanın dünyevileşme ve mutluluk bağlamındaki ilişkisini algılamak ve anlamak amacıyla "Değerler, dindarlık, dünyevileşme ve yaşam memnuniyeti araştırması" adıyla araştırma yürüttü.
Araştırma TÜBİTAK'ın desteğiyle Kasım 2013'te İstanbul'un sosyolojik ve ekonomik açıdan değişkenlik gösteren farklı bölgelerinde yaşayan 878 kişiye anket yöntemi kullanılarak yapıldı. Yüzde 45'i kadın ve yüzde 55'i erkek olan katılımcıların tamamının 18 yaşının üzerinde olduğu kaydedildi.
Her üç kişiden birinin pahalı ve lüks tüketim alışkanlığına sahip olduğu belirlenen ankette katılımcıların yaklaşık 3'te 1'i pahalı dahi olsa marka tercih ettiğini, yüzde 40'ı ise çok para kazanmanın kendileri için önemli olduğunu kaydetti. Katılımcıların yüzde 62'si getirisi düşük olsa bile yüksek itibarlı işleri tercih ettiğini, 5'te 1'i ise modayı takip etmeyi önemli bulduğunu ifade etti.
Katılımcıların yüzde 61'i "mutlu bir kuş olmayı mutsuz bir insan olmaya" tercih ederken insanların 5'te 1'i ise hayatın gayesini "ye, iç, eğlen, çal, oyna" olarak tanımladı. Araştırmada toplumun yarıdan fazlasının müzik ve eğlence kanallarını takip ettiği de tespit edildi.
Ankete katılanların yarısı beyaz yalan söylemeyi masum gördüğünü, iki kişiden biri zararına dahi olsa verdiği sözü kesinlikle yerine getireceğini belirtti. Katılımcıların yaklaşık yarısı ise bir şekilde başkalarına yardım ettiğini söyledi.
- Marka tercih ediyoruz
Araştırma toplumun dini inançları ve tüketim alışkanlıkları arasındaki ilişkiye dair bazı sonuçları da ortaya koydu.
Katılımcıların yüzde 80'i Allah'a inandığını ve ispat edebileceğini söylerken, yüzde 38'i her zaman inançlarıyla uyum içerisinde yaşadığını dile getirdi. Yine katılımcıların yüzde 37'si beş vakit namaz kıldığını, yüzde 89'u da her gün dua ettiğini kaydetti.
Araştırmaya göre beş vakit namaz kılanların "imkanım olduğunda kalitesinin aynı olduğundan emin olduğum iki üründen pahalı dahi olsa markalı olanı alırdım" tablosunda yüzde 45,5'i "hiçbir zaman", yüzde 18,3'ü "nadiren", yüzde 11,2'si "bazen", yüzde 14,2'si "çoğu zaman" ve yüzde 10,8'i "her zaman" yanıtını verirken, "Benim için çok para kazanmak önemlidir" önermesine ise yüzde 28,5'i "kesinlikle katılmıyorum", yüzde 26,6'sı "katılmıyorum", yüzde 16,8'i "kararsızım", yüzde 19'u "katılıyorum" ve yüzde 9,1'i "kesinlikle katılıyorum" dedi.
Araştırmaya göre, toplumun yüzde 31'i yaşam koşullarını "mükemmel" buluyor.
Katılımcıların yüzde 12'si hayatından kesinlikle memnunken yüzde 39'u ise çoğunlukla memnun olduğunu ifade etti.
Ankette "Şimdiye kadar hayatta istediniz her şeyi elde ettiniz mi?" sorusuna katılımcıların yüzde 10'u "kesinlikle evet" yüzde 42'si de "evet" dedi. Katılanların yarısı ise yeniden yaşasalardı hayatlarında hiçbir şey değiştirmeyeceklerini kaydetti.
- "İnanç ile gündelik yaşam arasında tezata düşüyorlar"
Kral Suud üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necati Aydın AA muhabirine yaptığı açıklama, sonuçlara göre çok dindar olmanın dünyevileşmeye engel olmadığı belirterek, "Marka giyinme, lüks alışveriş yapma ve çok para kazanmaya büyük önem verme gibi soruların cevaplarına baktığımız zaman günde beş vakit namaz kılanlarda oran nispeten düşse bile günde birkaç vakit namaz kılanla hiç kılmayan arasında hemen hemen hiçbir farkın olmadığı ortaya çıktı" dedi.
Aydın, yaptıkları çalışmaların ileriye dönük meydana gelebilecek toplumsal sorunların neler olabileceğini ortaya çıkarttığını ve bu araştırmadan çıkan sonuçlara göre meydana gelebilecek sorunlar için önceden önlem alınabileceğini ifade etti.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülfettin Çelik de elde ettikleri sonuçlardan en ilginç olanının insanların inanç ile gündelik yaşamları arasında zaman zaman tezata düşmeleri olduğunu dile getirdi.
Ortaya çıkan sonuçların Türkiye genelinde insanları "acaba"ya götüren sonuçlar olduğunu vurgulayan Çelik, "Müslümanlık insanlarımız tarafından beş vakit namaz, oruç ve ibadet ile sınırlandırılmış. Ticari ve iktisadi hayat ise kendisine ait meşruiyetleri olan ayrı bir dünya gibi algılanmış. Bu araştırmayla Türkiye'deki mevcut sistemin, toplumun her manada ihtiyaç duyduğu gereksinimler karşısında yetersiz kaldığı ortaya çıktı. Araştırmamız toplumsal sistemdeki temel konuları gündeme taşıyarak ve yeni bir biçimde kurgulamaya götürerek teorik bağlamda bir kaynak olacaktır" diye konuştu.