Arınç, Star Televizyonunda katıldığı canlı yayında soruları yanıtladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçmişte bazı bakanların zafiyeti olduğuna ilişkin açıklamasının sorulması üzerine, Arınç, "Bakanları hedefe koyan bir konuşmasını hatırlamıyorum. İyi niyetli demek lazım. Çünkü karşılaştığımız olaylarda hepimiz saf olduğumuzu ifade ettik. Kandırılmış, aldatılmış veya saflığımıza verilmiş olduğunu düşündük. Çünkü biz hizmet hareketini, tamamen ihlasa dayalı ve Türkiye'nin içeride ve dışarıda en iyi temsiline dayalı, eğitimle ilgili olduğunu düşünerek, o grupla ilişkilerimizi safiyane iyi niyete dayalı düşünmüştük ama karşılaştığımız olayları gördükçe, emniyeti, yargıyı, TİB'i ve bir başkasını gördükçe ve yapılanlar birer birer ortaya çıktıkça 'iyi niyetimizin kurbanı olduk' demeye başladık. Başbakanımız belki bunu söylemiş olabilir. Yoksa bir bakan arkadaşlarımızı doğrudan suçlamak veya 'onun zafiyetinden istifade ettiler' demek anlamında düşünmüyorum" yanıtını verdi.
- "Yeni bir çağrı yapacak durumda değiliz"
Son operasyonlara ilişkin, 30 civarında gözaltı yapıldığını, usulsüz, kanun dışı dinlemelerin söz konusu olabileceğini beliren Arınç, 5-6 aydan beri, dinlemelerle ilgili kayıtlar ortaya çıktığında idari ve adli soruşturmalar yapıldığını belirtti.
Arınç, "Bu adli soruşturmanın bir sonucudur. Demek ki savcılar eldeki delillerle bu işte dahli bulunan asli veya feri fail durumundaki kişilere yönelik bir operasyon başlatmış. Bundan sonra sorguları yapılacak. Mahkemeye sevk edilecek ve elde yeterli delil olduğu anlaşılırsa dava açılacak, iddianame tanzim edilecek" diye konuştu.
"Yargı ve medya ayağı olabilir mi?" sorusuna ise Arınç, Başbakan'ın daha önce "Olabilir, takip edeceğiz" dediğini hatırlatarak, şunları söyledi:
"17 Aralık'tan bu yana yaşadığımız olaylarda, bir yargı bağlantısının da destek verici bir tutum içinde olduğu ve görevlerini açıkça suistimal ettikleri, kötüye kullandıkları şeklinde bir delil varsa, şüphesiz ama onlar kendi kanunlarına da tabi. Hakimler ve savcılarla ilgil bir yargılamanın veya göz altına alınmanın doğrudan mümkün olmadığını bilmeliyiz. Haklarında bir ihbar bulunursa ilgili kurumlar kendi içesirinde bir soruşturmayı da yapabilecektir. Hakimlerle savcılar teminat altında oldukları için yargılama usülleri de farklıdır."
Bülent Arınç, TİB ve TÜBİTAK üzerinde durulması gerektiğini de belirterek, "Oralarda bu tür suçlara maddi manevi destek sağlayanlar varsa, bizim ceza kanunu anlamında bir suç işledikleri kanaati varsa, oralarda da şüphesiz bir yargısal süreç başlayabilir" ifadesini kullandı.
Fethullah Gülen'in son açıklamalarının ardından yeni bir çağrı yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine ise Arınç, "Yeni bir çağrı yapacak durumda değiliz. Bu konuyu çok fazla konuştuk bugüne kadar. Artık bununla ilgili bütün bu meselelerin içerisinde hükümete veya devlete karşı birtakım suçların işlendiği şahıslara karşı ortaya çıkabilmişse, bununla ilgili deliller varsa bir yargı süreci başlamıştır, yargı sürecine şu veya bu şekilde müdahil olmak istemeyiz. Yargı bağımsızdır" diye konuştu.
- "Başbakanlık görevi üzerimizde kalırsa, buna kimse itiraz etmez"
Başbakan Yardımcısı Arınç, cumhurbaşkanı seçimi sonrası 29 Ağustos'ta başbakanlık koltuğuna kimin oturacağının ilişkin, "Henüz başbakanımızın kim olacağı konusunda kesinleşmiş, somutlaşmış, bizim bildiğimiz veya bu kanuda bir istişare yapıllmışsa, henüz bir istişare yapıldığına dair bir bilgimiz yok. Şu an sadece cumhurbaşkanı seçimine odaklandık. 10 Ağustos'ta birinci turda inşallah kazanacaktır Sayın Başbakanımız. Ondan sonra buna yönelik bir çalışma yapılacaktır" görüşünü bildirdi.
Arınç, oy tahminine ilişkin ise anketlerin çok rahatlıkla yüzde 50'nin üzerini gösterdiğini söyledi.
"Başbakanlık teklifi gelse sıcak bakar mısınız?" sorusunu ise, Arınç, Meclis ve grup başkanlığı ile başbakan yardımcılığı yaptığını hatırlatarak, "Böyle bir özlemim, beklentim, buna ait bir planım, programım yok" şeklinde cevapladı.
Arınç, 30 Ağustos ile 2015 seçimleri arasında başbakanlık teklifi yapılırsa, "Biz bunu kendi aramızda konuşuruz. Ben kendi düşüncelerini ifade ederim. Bunu benden daha iyi yapacak olanların da mevcut olduğunu söylerim ama görev olarak üzerimizde kalırsa, buna da hiç kimse itiraz etmez" diye konuştu.
Başbakanlık konusunda farklı kriterlere de bakmak gerektiğini belirten Arınç, "Bana böyle bir teklif gelirse bu görev tevdi gibi olur. Ben de şartlara bakarım, bunu bir görev olarak bana verdiklerini düşünürsem, en azından 2015'e kadar, çünkü 2015'te ben üç dönem yasağına gireceğim. Üç dönem yasağı kalksa bile ben kendim artık bu iş bana yeter diyeceğim" değerlendirmesinde bulundu.
- "Keşke 20 tane Abdullah Gülümüz olsa"
Arınç, Abdullah Gül'ün AK Parti'nin başına gelmesinin bir seçenek olup olmadığı sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Elbette çok güçlü bir seçenektir. Tanımadığınız bir insan değil. Partiyi birlikte kurduk, bizim ilk başbakanımız ve bütün meziyetleriyle birlikte sevilen bir insan. Türkiye'de sevilen bir insan, halkta karşılığı olan bir insan. Onun olabileceğini söylüyorum. Keşke 20 tane Abdullah Gülümüz olsa, onlardan şu da olabilir diyebilsek ama o kendi şahsı, cumhurbaşkanlığındaki başarısı itibariyle en güzel örneklerden birisidir. O olmazsa dünyanın sonu değil. Abdullah Gül kadar veya en az onun kadar çalışabilecek başka arkadaşlarımız da olabilir. Fakat siz derseniz ki bu eşitler arasında kim daha öne çıkabilir, bazı meziyetleri sebebiyle ben şahsen Abdullah Gül diyorum. Bir başkası başka bir şey de söyleyebilir, bunlar istişare sonucunda verilecek kararlardır, bir de sayın Gül'ün bu işe talip olması lazım."
Arınç, "Başbakan olmadığı takdirde, Gül ayrı bir parti kurar mı?' sorusuna ise, "Bizim çizgimizde hiç kimse AK Parti'nin dışına çıkmaz. Ben şahsım olarak söylüyorum, ezilsem, sürülsem, hor görülsem, olmaz ama hiç bir zaman AK Parti'nin dışına çıkıp bir mücadele, yeni bir parti kurmak, bunlar saçmalıktır. Bizim inancımızda böyle bir şey yoktur. Biz bir kenara çekiliriz kendimizi feda ederiz ama AK Parti devam eder. Abdullah Gül Bey de AK Parti'yi zafiyete uğratacak hiçbir hareketin içinde olmaz" şeklinde cevap verdi.
- "İhsanoğlu'nun kabul etmemesi lazım"
Bülent Arınç, Ekmeleddin İhsanoğlu'nu 15 senedir tanıdığını söyleyerek, onun Erdoğan ve Gül'ün destekleriyle İKÖ genel sekreteri olduğunu belirtti.
Türkiye'nin desteğiyle Suudi Arabistan'ın Türkiye'nin adayını kabul ettiğini söyleyen Arınç, "Sonraki 5 yıllık dönem için de yine Türkiye onun devam etmesini istedi. Biz sürekli arkasında durduk. O da doğrusu o görevi yapmak için gayret etti. Hatta bir eylem planı hazırladı. Ben 2005 zirvesine katıldığımda, o eylem planı da orada konuşuldu ve kabul edildi. Dolasıyla prestij de kazandı. Sonradan ara bozuldu, görevden alınması istendi. Türkiye'nin ricalarıyla bugünlere geldik biz" diye konuştu.
İhsanoğlu'nun beyefendi tabiatlı olduğunu belirten Arınç, adaylıktan sonra görüşmediklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Üzüldüm, böyle bir teklif edildiğinde, ben kendimi Ekmeleddin Bey'in yerine koydum ve kabul etmezdim dedim. Çünkü onu aday yapanlar, Kılıçdaroğlu sokakta görse tanımaz, ismini bile duymamıştır ki yeni alıştı daha. Bahçeli bilir ama o kadar tanımaz. Kendi memleketine bile yurt dışındaki görevleri sebebiyle 60 yaşına kadar iki defa gelebilmiş bir insan, Yozgatlı da tanımaz. Bunlar bir eksiklik değil. Hepimiz bu süreçten geçtik ama kendisine bunu teklif eden kim? Diyelim ki Kılıçdaroğlu. Neye karşı teklif ediyor? Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün adaylığına karşı. 'Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün adaylığına karşı sen ancak işimize yarayabilirsin, çünkü seni aday yaparsak CHP ve MHP'den alacağımız oy kadar AK Parti tabanından da başkalarından da oy alabileceğiz. Sen bizim kullanabileceğimiz birisisin' anlamında kabul ederim ben bunu. Döner kendime derim ki; 'Abdullah Bey, Tayyip Bey ömrüm boyunca benim arkamda durdular, desteklediler. Ben bu noktalara onun sayesinde geldim. Şimdi ona karşı beni aday yapmak istiyorsanız, bende nasıl bir ahlaki zaaf gördünüz? Bende nasıl bir eksiklik gördünüz, bu teklifi nasıl yapıyorsunuz?' diye sorardım diye düşündüm. Kabul etmemesi lazım. Fakat cumhurbaşkanlığı da herkesin reddedebileceği bir şey değil. Ekmeleddin Bey de herhalde emekliliğinde cumhurbaşkanlığını kendisine uygun görmüş olmalı. Nereye git derlerse oraya gidiyor, nasıl konuş derlerse onu konuşuyor. Fakat ben sayın başbakanımız karşısında adaylığının geçerliği olmadığını, kazanamayacağını düşünüyorum. Keşke İKÖ'den ayrıldıktan sonra konumuna uygun başka bir görevle hayatını sürdürebilseydi."
- "Burada eşitlik yok, burada adalet olacak"
Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın TRT'ye yönelik sözleri ile eşit ve adil yarışın olmadığı eleştirilerine yönelik ise Arınç, "Sayın Selahattin Demirtaş TRT'deki yasal konuşmasında niye mizahi bir anlayışla böyle söylemiş olsun. Ben hatta bu yalın ve düz cümlelerden TRT'yi övdüğü kanaatine varıyorum" ifadesini kullandı.
İhsanoğlu, Demirtaş ve Erdoğan'ın seçimlere ilişkin çekimlerinde iki YSK üyesinin süreyi hesaplayıp zabıt tuttuklarını, ne koşulduğuna baktıklarını kaydeden Arınç, "YSK, seçimin adaletli ve eşit olması konusunda tek yetkili organ. Bugüne kadar da YSK'dan biz bir iki uyarının dışında ciddi bir eleştiri, suçlama almadık" dedi.
Siyasilerin TRT'yi her zaman eleştirebileceğini söyleyen Arınç, şunları ifade etti:
"Dün akşan televizyonu açtım Selahattin Demirtaş'ın konuşmasını canlı veriyoruz sonuna kadar, Ekmeleddin'in Bey'in konuşmalarını canlı veriyoruz. Süre bakımından eşit olmayabilir. Burada eşitlik yok, burada adalet olacak. Eşitlik olabilir mi? Sen kimsin, o kim, bu kim? İyi ama bir tane adayımızın da 11 parti tarafından destenlendiği söylenmiyor mu? Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nun... Bu 11'in üçünü bile sayamadılar. Hangi partilerdir onlar, hangi tabelalardır, bilmiyorum. Fakat bunu düşünürsek, MHP genel başkanın sözlerini veriyoruz, Kemal Kılıçdaroğlu Beyefendi'nin sözlerini, bu desteklediği iddia edilen partiler veya sivil toplum kuruluşlarının açıklamalarını da veriyoruz. Ekmeleddin Bey ile onların konuşmalarını toplarsanız Tayyip Bey'in belki de önüne geçecek. Sadece Ekmeleddin İhsanoğlu'nun konuşmalarıyla bir eşitlik olmaz ki, burada adalet var. Sayın Selahettin Demirtaş'ın konuşmaları, HDP tarafından aday gösterilen bir cumhurbaşkanı adayı. Yani ne olacaktı? Bir başbakan, AK Parti genel başkanıyla eşit olarak mı konuşma olacaktı. Adaleti gözetiyoruz. Geçmişte az verilmiş olabilir, bunu kabul edeyim ama son YSK'nın da uyarısıyla onların da müracaatıyla daha çok konuşmalarını ve etkinliklerini vermeye başladık. Şu anda TRT konusunda 'eşitsiz, adaletsiz davranıyor' diye kimse söylemesin. Çünkü YSK yaptığımız her şeyi zaptu rapt altına alıyor ve bir taraftan da RTÜK'e talimat veriyor ki bu yayınlar izlensin ve denetlensin diye."
(Bitti)