İhsanoğlu'ndan huzur vurgusu
Cumhurbaşkanı adayı İhsanoğlu, 'Biz toplumumuzun tekrar huzur içerisinde yaşamasını istiyoruz. Biz, halkımızdan huzur, güvenlik içerisinde yaşamasını, gerginlikten, korkudan kurtulmasını istiyoruz' dedi.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-08-02 21:54:57
AA'da yer alan bilgiye göre; İhsanoğlu, Hatay Büyükşehir Belediyesi Hat-Mek Sosyal Tesisleri'nde sivil toplum örgütleri ve muhtarlarla bir araya geldiği toplantıda, Hatay'a gelmekten çok mutlu olduğunu söyledi.
Hatay'ın birkaç yıldan bu yana huzursuzluk içerisinde yaşadığını ifade eden İhsanoğlu, kentin, Türkiye'nin komşularıyla en güzel ilişkiyi kuran, hem coğrafi konumu, tarihi kökleri, demografik yapısı, ticareti, kültürü açısından komşularıyla en güzel münasebeti gerçekleştiren bir vilayet olduğunu kaydetti.
Bugün Halep'e, Şam'a gidilemediğini belirten İhsanoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sınırları kaldırdık ama yerine kevgir gibi bir şey yaptık. Sınırlar kevgir haline dönüştü. Sınırdan insanlar, ticaret, hizmet gitmiyor, teröristler gidip geliyor. Onların kullanımında. Böyle bir duruma düşmek ne kadar acı bir şey. Niye bu noktaya geldik biz. Hangi dahiyane siyasetin eseridir bu. Biz bu komşularımızla asırlar boyu yaşadık. Bu komşularla ilelebet yaşayacağız. Niye bu hale geldik, kim bu hataların ve felaketin sorumlusu? Sizler misiniz, Suriye halkı mı? Hayır, yanlış siyasettir. Biz artık bunların sona ermesini istiyoruz. Sınırların toplumları dağıtan, düşman yapan değil. Biz toplumumuzun tekrar huzur içerisinde yaşamasını istiyoruz. Biz, halkımızdan huzur, güvenlik içerisinde yaşamasını, gerginlikten, korkudan kurtulmasını istiyoruz. Bunu bütün halkımız istiyor."
İhsanoğlu, Türkiye'de ekmeği büyütmek istediklerini ifade ederek, şunları söyledi:
"Bu şerefli yolculuğa çıkarken biz dedik ki sevgi, saygı, birlik ve dirlik ekmek için yola çıkıyoruz. Biz de diyoruz ki bu ekmek bizim refahımızın, huzurumuzun, birliğimizin, dirliğimizin sembolüdür, onu büyütmemiz, yüceltmemiz lazım. Onu paylaşmaya hazırız. Biz o ekmeği büyüttük mü daha çok paylaşırız. Sırf kendi aramızda paylaşarak değil, komşularımızla dostlarımızla paylaşırız ama biz bu ekmeği paylaşırken toprağımızı asla paylaşmayız, kimseyle paylaşamayız. Biz her şeyden önce vatanımızın birliğini, beraberliğini korumamız lazım. Bu ötekileştirme, gruplaşma, cepheleştirme, başkalarıyla alay etme huyumuzdan vazgeçmeliyiz. Nerede görülmüş ki bir iktidar, bir siyasi anlayış kendine oy verenler vatanperver, oy vermeyenler hain. Böyle bir şey olur mu? Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey olmuş değildir. Böyle ülkeyi ikiye bölmek. 1970'li yıllarda bazı gençler arasındaki sağ sol kavgasını yaşamış bir nesil olarak şimdi görüyoruz ki Türkiye'de tehlike daha büyük. Çünkü kutuplaşma gençler arasında değil. Sağcı, solcu, komünist, faşist gibi değil, çok daha tehlikeli. Bütün vatanı dolaşıyoruz. Millet gerilmiş. Nereye gideceğimizi, ne olacağımızı bilmiyorlar. Onun için şurada diyeceğiz ki yeter artık kutuplaşmaya. Biz bir ve beraber olmak istiyoruz. Türkiye topyekun yaşamak istiyor, eskisi gibi yaşamak istiyor. Yeter artık diyor Türkiye, yeter artık."
IŞİD tehlikesi
İhsanoğlu, başörtüsü meselesine de değinerek, bu kavganın çok şükür bittiğini eskiden kızlara "Sıkma baş", şimdi de bazı gençlere "Çapulcu" denildiğini, ne kızlara "Sıkma baş", ne de gençlere "Çapulcu" denilmemesi gerektiğini kaydetti.
Türkiye'nin içeride huzuru yakalamak isterken çok büyük bir tehlike karşısında olduğunu vurgulayan İhsanoğlu, "Terörist çeteler kol geziyor. Bize halk 'Biz geceleri IŞİD tehlikesinden korkuyoruz' diyor. Biz de diyoruz ki 'korkmayın'. Bu vatanın savunucusu olan ordumuz var, kolluk güçlerimiz var. Bunlar bizi koruyacaktır fakat vatandaşın gönlüne bir şüphe düştü. Başka yerde bayraklar indiriliyor, kimse bir şey yapmıyor. Birçok terörist hadisesinin üstü örtülüyor. Ne olduğu, kim yaptığı belli değil. Türkiye'nin buna tahammülü yok kardeşlerim" diye konuştu.
Türkiye'deki Suriyeliler
Hatay'da çok büyük bir sıkıntının olduğunu, bunu da bildiğini belirten İhsanoğlu, kentte 100 binin üzerinde Suriyeli'nin mülteci, göçmen ve ziyaretçi halinde olduğunu ifade etti.
İhsanoğlu, Suriye'yi tanıdığını ve Suriyelilerin Arap dünyasında bize en yakın insanlar olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Hem düşünce, kültür, sosyal anlayış bakımından. Şimdi bunlardan Türkiye'ye sığınan 1 milyon insan var. Bu insanlara gelin dendi, bunlar geldiler. Bir kısmı zorlandı geldi, sonra bizim yetkililerimiz, büyüklerimiz 'Gelin tüm Suriye gelsin', peki bu da güzel. Peki sen hazırlığını yaptın mı? Hatay'da benim bildiğim kadarıyla 4 çadır kent, bir konteyner kent var. Bunlar huzur içerisinde yaşıyor. Çünkü ben Kilis'teki benzer konteyner kenti gezdim. Sokaklarda Hatay'da 100 bin, tüm Türkiye'de 1 milyon var. Bu insanlar ne yapsın. Bir de kendimizi onların yerine koyalım. Ben onlara çok acıyorum. Onlar bazen kanunsuzluk yapıyorlar, kabul edilmez bir şey ama mazur görün. Kabahat bunlarda değil, onları buraya getirenlerde, bunları sokakta bırakanlarda. Bunların bir an önce ülkelerine, çadır kentlere, onurlu bir hayata gitmesi lazım. Bu devletin birinci görevi. Bunlara gelin gelin diyenlerin sorumluluğu altındadır."
Dış politikayı eleştiren İhsanoğlu, bunun çevrilmesi için Ortadoğu'da güven ve işbirliği anlayışının tesis edilmesi gerektiğini, bunun bir anda olmayacağını ama bir yerden başlamak gerektiğini, tekrar güven ortamının sağlanması, yaraların sarılması ve problemleri çözmek gerektiğini söyledi.
İhsanoğlu, Türkiye'nin artık 10 Ağustos'ta "dur demesi", oyunu bu işleri çözecek birisine vermesi gerektiğini, göreve kendisinin talip olduğunu ve destek beklediğini kaydetti.
"Bütün partilere eşit mesafede, bir aile reisine ihtiyaç var"
Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, "Bütün partilere eşit mesafede, bütün siyasi görüşlere saygılı, 76 milyon insanı kucaklayan ve sen Sünni'sin, Alevi'sin demeyen birisi olmalı. Bir aile reisine ihtiyaç var. Dünyanın her yerinde bu böyle" dedi.
İhsanoğlu, Hatay Büyükşehir Belediyesi Hat-Mek Sosyal Tesisleri'nde sivil toplum örgütü temsilcileriyle ve muhtarlarla bir araya geldiği toplantının ardından basın mensuplarının sorunlarını yanıtladı.
Bir gazetecinin, konuşmalarını kısık sesle yapmasının bir tercih mi yoksa bir teknolojik sorundan mı kaynaklandığıyla ilgili soruyu İhsanoğlu, Kur'an-ı Kerim'den örnekler vererek, şöyle yanıtladı:
"Bu yarışa başlarken dedim ki, Cumhurbaşkanlığı makamına ulaşmak için yapılan bir yarıştır. Peki Cumhurbaşkanı seçilecek olan insanlar birbirlerine nasıl hitap etmelidir? Yani devletimizin, milletimizin en yüksek makamına gidecek olan insanlar nasıl konuşmalıdır? Böyle mahalle kavgası yapar gibi mi konuşmalıdır? Bu Türk terbiyesine, örf ve adetlerine, devlet geleneklerine yakışan bir şey midir? Peki diyelim ki Türklük frekansı bazıları için rahatsızlık sebebi oluyor. Ben size Hucurat suresini hatırlatırım. Surede, 'Cenab-ı Allah hiçbir kişi veya zümre bir diğer kişi ve zümreyi alaya alıp hor görmesinler. Belki diğerleri berikilerden daha değerli olabilir. Başkalarını hor görmeyin, alay etmeyin' diyor. 'Asla birbirimizin itibarını düşürmeyiniz. Düşürmek için karalamayınız ve kötü lakaplar takmayınız, bu tür alışkanlıklarından vazgeçmeyenler ise zalim olanlardır' diyor. Bunu Cenab-ı Allah söylüyor. Bunu kime söylüyor, iman edenlere. Biz de Allah'a şükür iman ediyoruz. Cenab-ı Allah'ın bu sözlerine karşılık bana birileri lakap takmış. Hani biz çok dindardık? Hani biz dini imanı kimseye bırakmıyorduk? Çok ayıp ya, çok ayıp. Bu yarışı bütün dünya takip ediyor. Bu bir mahalle kavgası değil. Böyle bir ikinci örnek var mı? Cumhurbaşkanı adayı birilerine lakap takıyor. Her gün bir şey uyduruyor, çok tuhaf. Dün de 'çarkçı' demiş bana. Bütün çarkçı kardeşlerime saygım sonsuzdur. Ben çarkçılık nedir fazla bilmem çünkü gemim yok gemicilikte yapmadım, yapmıyorum ama şu memlekette şu dünyada çarkçılık yapan birçok insan var ve onlar helal para kazanıyorlar. Haram para değil. Helal para kazanan insanlara, çarkçı da olsa saygılı olmak lazım."
İhsanoğlu, seçim çalışmaları kapsamında miting yapmamasıyla ilgili soruya ise "Biz şimdi mitingden geldik. Yarın da mitinglerimiz var. Şimdi Samandağ'daydık. 10 binin üzerinde insan vardı. Yani bundan daha daha iyi miting olabilir mi ama bizim insanları mitinglere davet edeceğimiz otobüslerimiz yok. Biz buraya halkımızın verdiği 9 bin lira ile geliyoruz. Sonra onlar mazlum oluyorlar, biz gaddar oluyoruz. Onlar masum oluyor, biz zalim oluyoruz ama ben size zalimin ne olduğunu Hucurat suresinde okudum. Herhalde bu yeterlidir" diye yanıtladı.
Cumhurbaşkanı adaylığı
"Bir dönem yol arkadaşı olduğunuz insanla şu anda rakipsiniz, sizi bu insanlardan ayıran şey neydi" yönündeki soruyu da İhsanoğlu, şöyle cevapladı:
"AK Parti yola çıktığı zaman Türkiye'de bir talep vardı. Türkiye'deki siyasi hayat sıkıntılar geçirmişti ve halkın yeni bir nefese ihtiyacı vardı. Türkiye'de her zaman oluşan koalisyonların bir tanesi de AK Parti'nin içerisinde oluştu. Orada dindar ve muhafazakar kesimin yanında milliyetçi liberal kesim de vardı. Laiklik hassasiyeti olan kesimler vardı ve farklı fikir ve düşünceye sahip insanlar vardı. Bu rahmetli Özal döneminde de oldu. Demokrat Parti kurulurken aynı şey oldu. Adalet Partisi kurulurken aynı şey oldu. AK Parti kurulurken de aynı şey oldu fakat 12 sene içerisinde AK Parti'nin kurucularının hiçbirisi kalmadı ki. Hepsi gitti. O koalisyonda bulunan insanların hepsi dağıldı ki bugünkü bu manzarayı görüyoruz. Bugünkü manzara milletin bölünmesine yol açan manzaradır. Nefret, kin ve kutuplaşma üzerine kurulu bir siyaset. Şimdi Türkiye Cumhurbaşkanı seçerken, yüzde 50 bana oy versin gerisi önemli değil, diyemez. Çünkü bir siyasi iktidarın başı değil, bu devletin başıdır. Devletin başının taraf olmaması lazım. Siyasi tercihi olmaması lazım. Siyasetin üzerinde olması lazım. Siyasi programla gelip biz şunu şunu uygulayacağız dememesi lazım. Bütün partilere eşit mesafede, bütün siyasi görüşlere saygılı, 76 milyon insanı kucaklayan ve 'Sen Sünnisin, Alevisin' demeyen birisi olmalı. Bir aile reisine ihtiyaç var. Dünyanın her yerinde bu böyle. Yani devlet başkanlarının illa bir siyasi parti içinden gelmeleri şart değildir. Belki Türkiye'nin bir dönemi bu şekilde oldu ama bundan sonra hele bu şartlarda o kadar nefret ve ayrıştırma sürecinden sonra Türkiye'nin bunu kaldıracağını zannetmiyorum."
Kendisinin Cumhurbaşkanlığı adaylığını kabul etmesini sağlayan şeyin iki partinin tarihi uzlaşması olduğunu belirten İhsanoğlu, "Yani CHP ve MHP uzlaşarak bir isim üzerinde anlaşmasalardı, ben elbette kabul etmezdim. İşin enteresan tarafı bu anlaşma 14 Haziran'da ilan edildikten sonra bu sayı 13 partiye yükseldi ama bu da birilerine göre proje oldu. Kimin projesi, bu halkın projesi. Evet bu bir proje ama milletin projesi" dedi.
Barış süreci
İhsanoğlu, barış sürecinin, Kürt sorununu çözüp çözemeyeceğiyle ilgili soru üzerine, "Elbette hepimiz barıştan yanayız. Biz bu konuda çok büyük sıkıntı çektik. Evlatlarımızı kaybettik. Böyle kapalı kapılar arkasında olmaz. Elbette böyle başlar ama sonunda meclise gelir. Meclisin kabul etmesi lazım, milli mutabakatın olması lazım. İki taraf arasında siyasi hesaplar, seçim hesapları 'Bana oy verin, ben size şunu vereyim' derseniz bu memleketi çok büyük tehlikeye sokar. Bu barış, istikrarlı, sürdürülebilir barış olmaz, dikiş atar. Bu hayır getirmez şer getirir. Onun için siyasi hesaplarla barış yapılmaz, yapılmaması lazım. Herkesin bu konuda dikkatli olması lazım" diye konuştu.
Toplantının ardından İhsanoğlu, kendisine sunulan Hatay'a özgü künefenin şerbetini kendisi döktü.
SON VİDEO HABER
Haber Ara