Bozdağ, Kırşehir'de ilk olarak Vali Özdemir Çakacak'la makamında görüştü.
Daha sonra esnaf ziyareti yapan Bozdağ, Kırşehir Belediyesinde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin emniyetteki "paralel yapı" operasyonu ve açığa alınan polislerle ilgili sorusu üzerine Bozdağ, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu söyledi.
"Hukuk devletinde görev yapanların hepsi hem hukuka herkesten daha fazla uyarlar hem de hukuku doğru bir şekilde uygularlar" diyen Bozdağ, şöyle konuştu:
"Bizim anayasamız, yasalarımız ve diğer mevzuatımız, bütün kamu görevleri için bağlayıcıdır. Kamu görevlileri, görevlerini bu kurallara göre yerine getirirler. Eğer herhangi bir kamu görevlisi görevini yaparken hukukun dışına çıkarsa veya kanunen suç olan işleri görevinin sağladığı kolaylıklardan istifade ederek yaparsa elbette bunun hukukta bir karşılığı olur. Hukukta suçsa bunun soruşturulması, yargılanması, cezalandırılması gerekir. Eğer disiplini gerektiren bir husussa, disiplin hukukunun uygulanması gerekir."
Bozdağ, Türkiye'de 77 milyon insanın içerisinde kamuda hizmet eden milyonlarca kişinin olduğuna dikkati çekerek, bu milyonlarca kişinin aynı düşüncede olmasının beklenmediğini dile getirdi.
Farklı düşüncelere sahip insanların ülkenin gücü, zenginliği olduğunu belirten Bozdağ, "Ancak farklı düşüncelere sahip kamu görevlileri eğer yasalar ve mevzuat dışı bir takım dayanışmalarla hareket etmeye başlarsa orada hukuk devleti zarar görür ve hukuk devletinin yerine başka anlayışlar ikame edilir. Hiçbir hukuk devleti de kamu görevlilerinin anayasa ve yasalar dışındaki bir takım kurallara uymasına izin vermez. Yetkili yasal amirler dışında başka mercilerin emriyle hareket etmesine asla izin vermez. Ancak tabi Türkiye'de hukukun dışına çıktıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma yapılan veya bir takım disiplin işlemleri yürütülen kişilerle ilgili değerlendirme yaparken, neden bu soruşturmaların yürütüldüğüne, neden disiplin işlemleri yapıldığına da bakmakta fayda vardır" diye konuştu.
- Soruşturma itibarsızlaştırmak isteniyor
Bozdağ, Türkiye'de bazı medya çevrelerinin, bazı siyasilerin işin bu yönüne bakmaktansa bir algı yönetimi çerçevesinde, soruşturmaların veya yürüyen disiplin işlemlerinin itibarsızlaştırılması, hukuk dışı ilan edilmesi gayreti içinde olduğunu kaydetti.
Bu durumun fevkalade yanlış olduğunu vurgulayan Bozdağ, büyük bir karalama kampanyasını, büyük bir yalan rüzgarını, büyük bir çarpıtma kampanyasını bu süreç içerisinde gördüklerini söyledi.
Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İddia edilen hususlara herkesin bakması lazım. Ne diye haklarında soruşturma yapılıyor. Hukuk kullanılarak, hukuk dışı dinlemelerle ilgili bir takım iddialar var ve bunlarla ilgili bir takım kanunun suç saydığı hususlar olduğuna dair savcılar tarafından yürütülen soruşturmalar çerçevesinde kamuya yansıyan bilgilerden görüyoruz ki ciddi bulgular var. Bunlar üzerinden yürüyen bir soruşturma var. Kimse görevini yaptı diye soruşturulmuyor. Kimse görevinin gereklerini anayasa ve yasalara uygun yerine getirdi diye soruşturulmuyor. Eğer bir ülkede ülkenin ileri gelenleri dahil herkesi TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, siyasi partilerin temsilcileri, sanatçılar, iş adamları bir takım uyduruk gerekçelerle, sahte isimlerle, rumuzlarla veya açık isimlerle dinlenmişse o zaman bir hukuk devletinde bunun nasıl yapıldığının, hangi cesaretle yapıldığının elbette soruşturulması lazım. Hukukun dışına çıkanlar varsa onlar hakkında hukukun gereklerinin yerine getirilmesi lazım."
- Yasa dışı dinlemeler
Türkiye'de Başbakan'ın ikametine ve çalışma ofisine böcek konulduğunu belirten Bozdağ, bakanların kriptolu diye bildiği ve güvenli olarak kabul ettiği hatların dinlenebildiğini dile getirdi.
Bozdağ, "Dışişleri Bakanlığı'ndaki çok önemli ulusal güvenliğimizle ilgili fevkalade gizli kalması gereken bilgiler müzakereler dinleniyor ve servis yapılıyor ve pek çok komutan, pek çok kişi dinleniyor ve bunlarla ilgili birtakım işler yapılıyor. Türkiye'nin savunma sanayisinde görev yapan mühendisler, görevliler vesaire dinleniyor. Peki hangi gerekçe ile bunlar dinleniyor. Bunlarla ilgili bu bilgileri kim ne yapacak. Bir suç soruşturması kapsamı içerisinde biz bunların dinlendiğini görüyoruz" dedi.
Adli tahkikat çerçevesinde bunların yapıldığını anlatan Bozdağ, bu konularla ilgili hususların araştırılması, işin gerçeğinin ortaya çıkarılması gerektiğini vurguladı.
Bozdağ, hakim, savcı, polis kim olursa olsun elindeki hukuku gereklerine uygun kullanması gerektiğini ifade ederek, "Elindeki kanunu kendi mensup olduğu cemaatin, grubun veya bir farklı mensubiyetin menfaatleri doğrultusunda kullanmaya kalkarsa bu bir suçtur. Hukuk devletinin gereğini ihlaldir. Kanunları kullanarak devletin içerisinde farklı saiklerle hareket etmektir. Bu asla kabul edilemez" diye konuştu.
-"Adalet Bakanlığının soruşturmalara müdahalesi söz konusu değildir"
Bozdağ, hukuk devletinin gereklerinin ülkede mutlaka yürüyeceğini, bu gereklere aykırı hareket edenlerin, hukukun üstünlüğünü mutlaka göreceğini belirtti.
Bozdağ, şöyle devam etti:
"Bundan kimsenin endişesi olmasın. Yürüyen soruşturmalar usül kanunu çerçevesinde yapılıyor. Adalet Bakanlığının soruşturmalara müdahalesi söz konusu değildir. Söz konusu olamaz. Çünkü soruşturma hem gizlidir hem de onun usulü bellidir. Bu usüle herhangi bir aykırılık iddiası varsa bunun itirazı söz konusuysa itiraza gidilebilir. Bunun hukuk içerisinde düzeltilmesi için yasanın tayin ettiği usülleri kullanılabilir. Ama bu usuller içerisinde Adalet Bakanı'nın müdahalesi diye herhangi bir usül yoktur."
- Cumhurbaşkanı seçimi
Bozdağ, cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun yüzde 60 oy alacağı iddiasına ilişkin, cumhurbaşkanının kim olacağına milletin karar vereceğini söyledi.
İhsanoğlu'nun ülkenin nabzını iyi tutması gerektiğini anlatan Bozdağ, şunları söyledi:
"İhsanoğlu, Kılıçdaroğlu'na güvenerek bu lafı söylüyorsa o başbakan olacaktı, olamadı hala. Kaç seçimdir söylüyor bir türlü olamadı. Yok Bahçeli'nin üçgenine, dörtgenine, beşgenine ve matematik hesaplarına güveniyorsa onun hesapları hep yanlış çıktı, daha belki 40 sene beklemesi lazım. Yok kendisini Türkiye'ye pazarlayanlara güveniyorsa onlar oy vermiyor zaten. Yani Türk vatandaşları oy veriyor. O nedenle millete dayanan birisi milletin cumhurbaşkanı olabilir. Gördüğüm kadarıyla Türk milleti birinci turda Başbakanımız ve Genel Başkanımızı milletin içinden çıkan birisi olarak kendi iradesiyle cumhurbaşkanı seçecektir."