Canikli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının soykırım denilebilecek aşamaya geldiğini söyledi.
"İsrail'in Gazze'ye, Filistin'e yönelik bu insanlık dışı, yıkıcı, hiçbir ahlaka, kurala sığmayan saldırıları yeni değil" diyen Canikli,şöyle devam etti:
"Uzun zamandır bu tür saldırıları gerçekleştiriyor. Burada İsrail'in ideolojik şekilde, amaçlı, hedefli hareket ettiğini düşünüyorum. Gerçek amaç, orada İsrail devletinin kurulması ve Filistinlilerin o topraklardan çıkarılması hedefleniyor. Çünkü yaptıklarını, katliamlarını başka türlü izah etmek mümkün değil. Aynı zamanda insanlık suçu. Bir savaş ortamında dahi tarafların uyması gereken kurallar vardır. Devletin o kurallara uyması istenir. Örneğin yaşlıların öldürülmemesi, kadınlar ve çocuklara dokunulmaması gibi. Aynı zamanda tüm dinler ve ahlak kuralları içeren öğretilerde de aynı kurallar mevcuttur. Kadına ve çocuğa dokunmayacaksınız, teslim olana dokunmayacaksınız. İsrail bunların hepsinin dışında, hiçbir ahlaka, öğretiye, inanca sığmayan ve yer almayan şekilde, insanlık dışı bir yaklaşımla Gazzelileri ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bu açıdan zulümdür, insanlık suçudur."
Zulmeden zalimlerin er ya da genç öbür tarafa kalmadan, burada cezasını mutlaka çekeceğini dile getiren Canikli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"En çok ilahi adaletin tesisini hızlandıran çağrı mazlumun feryadıdır. Bunun sayısız örnekleri tarihte doludur. İsrail bir taraftan da bu yaptıklarıyla kendi sonunu hazırlıyor. Yani insanlık alemi uzun süre böyle bir zulmü ve katliamı kesinlikle kaldıramaz. İsrail er ya da geç bu akıttığı kanların içerisinde boğulacaktır."
Nurettin Canikli, AK Parti iktidarı ile Türkiye'nin, Filistin ve bölgede etkin rol oynayan politikalarının hayata geçirildiğini, muhalefet partilerinin söylemlerinin aksine bu politikalarda da samimi olduklarını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Türkiye olarak özellikle AK Parti iktidarlarının iş başına gelmesinden sonra Filistin'e ve orada yaşayan kardeşlerimize yönelik çok farklı politika izlemeye ve gönül bağımızı pekiştirmeye gayret ediyoruz. O kardeşlerimizin haklarının korunması, savunulması ve haklarının alınması için ne gerekiyorsa yapıyor ve bunun için bedel de ödüyoruz. Türkiye dışında, Filistin'de yaşanan dramlar için çok güçlü bir ses çıkmıyor. Özellikle ateşkesin sağlanması ve orada kalıcı bir barışın tesisi için yapılan görüşmelerde Türkiye'nin aktif rolü dünyada bir kez daha otaya çıkıyor. Muhalefetin bu yöndeki eleştirileri haksız. Türkiye AK Parti dönemine kadar bu bölgelerde hiç bu kadar ağırlığa sahip olmadı. Oyun kurucu hüviyetine hiçbir zaman gelmedi. Öyle bir zihniyet, öyle bir algılama hiçbir zaman olmadı. CHP ve MHP dönemlerinde bu coğrafyaya ilgi en alt seviyeye inmiştir. Bu, yardımlardan tutun da diğer konulara kadar. İsrail'i ilk tanıyan devletlerden biri de CHP döneminde Türkiye olmuştur. Bu halen kara lekedir. Bizim için üzüntü verici bir hadisedir. Biz bu politikaların hepsi için samimiyiz. Yüreğimizi, kendimizi ortaya koyuyoruz. Yapabileceklerimiz, reel politikada ne varsa, olabilecek ne varsa yapıyoruz. Hem manevi hem de maddi destek olarak da bu coğrafyaya tarihinde görülmemiş katkılar sağlıyoruz. Yardımlar bile bizim samimiyetimizi gösteriyor. Bunlar öncü Türkiye'nin kuvvetli adımları. Bu adımları Allah'ın izniyle kimse engellemeyecek."
-Emniyetteki "paralel yapı" operasyonu
Canikli, emniyetteki "paralel yapı" iddialarına ilişkin yürütülen "casusluk" soruşturmasını da değerlendirdi.
Soruşturmayla "paralel yapı"nın varlığının delillendirildiğini söyleyen Canikli, şunları kaydetti:
"Paralel yapıya yönelik gerçekleştirilen soruşturma kapsamında yaşadığımız hadiseler, hepsinin gerçekten devletin hiyerarşi yapısının ötesinde, paralel yapıya bağlı olduklarının, oradan talimat aldıklarını, yönlendirilmiş olduklarını bu vesile ile görmüş, öğrenmiş olduk. Artık ihtiyatı da elden bırakmıştılar. Yani daha önce yalanlıyorlardı. 'Böyle bir yapımız yok, ekibiz söz konusu değil' diyorlardı ama son olaylar, paralel yapının temsilcileri tarafından ortaya konulan görüşler, çalışmalar, vesaireler bunların tam anlamıyla bir yapı olduğunu çok açık bir şekilde ispatlamıştır. Bu çok önemli bir durumdur. Adeta delillendirilmiştir, itiraf etmişlerdir.
Yargının denetimi ve gözetiminde bir soruşturma yürütülmektedir. Özellikel Balyoz ve Ergenekon davalarında birçok delillerin ustaca uydurulduğu ve bunların gayri yasal yöntemlerle legal delil olarak dosyalara monte edildiği ve bunlar üzerinden hükümler verdirildiği şeklinde iddialar ve bu iddialarla ilgili Anayasa Mahkesi'nden bu iddiaları doğrulayacak kararlar verildi. Balyoz ve Ergenekon davalarında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği ve oradaki tutukluların serbest kalmasına yol açan Anayasa Mahkemesi kararları da paralel yapının bu şekilde çalıştığının en büyük ispatlarından bir tanesidir. O kararlarda uydurma delillerden bahsedilmektedir. Deliller üretilerek suç ve suçlular oluşturulduğu, hayali ve onlar üzerinden kararlar verildiği."
İddilaların üzerine gidilmemesinin mümkün olmadığını ifade eden Canikli, "paralel yapı"nın gözaltına alınanların itiraflarda bulunmaması için psikolojik savaşla bu kişileri psikolojik baskı altına almaya çalıştığını öne sürdü.
Canikli, şu ifadelere yer verdi:
"Zaten soruşturmayı yapan da yargı. Yargının denetimi ve gözetiminde yapılıyor. Bunun ötesinde herhangi bir delil olmadığı taktirde onlar sonuç itibariyle serbest kalacaklardır. Onun için bu kadar bağırıp çağırmalarının, gürültü çıkarmalarının nedeni, bu operasyonlarda tutuklananların itiraflarda bulunmamaları için psikolojik bir harp, savaş yapılıyor. Baskı altına alarak kendilerinin hala güçlü olduğunu, yakın bir gelecekte kendilerinin yeniden tutuklar bir pozisyona geçeceklerini söyleyerek, karşı tarafı korkutmaya, kendi taraflarına ve tutuklananlara moral desteği vererek onların konuşmasını engellemeye çalışıyorlar ama şahsi kanaatim böyle bir yapının, Türkiye'nin gerçekten geleceğini, güvenini tehdit eden, çünkü hiçbir devlet resmi legal bir yapının dışında paralel yapılanmayı kesinlikle kabul etmez. Buna izin veremez, hangi devlet, kim olursa olsun. Bu Türkiye için de geçerlidir. Dolayısıyla böyle bir yapının ayakta kalması, Türkiye'nin yönetimine alternatif, paralel bir yapının oluşturulması söz konusu olmaz. Er veya geç legal yapı, anayasal meşru yapı, bu illegal, paralel yapıyı hukuk kuralları çerçevesinde ortadan kaldırır."