AA muhabirinin Bakanlık yetkililerinden aldığı bilgiye göre, kentsel dönüşüm kapsamında malikler, riskli binanın yıkılıp yıkılmaması konusunda kendi aralarında anlaşıyor. Kentsel dönüşümün uygulama yönetmeliğine göre ise bütün maliklerce oy birliğiyle karar verilmemesi durumunda ise riskli yapının değeri, SPK'ya kayıtlı faaliyet gösteren lisanslı değerleme kuruluşuna tespit ettiriliyor.
Ayrıca Kamulaştırma Kanunu'nun "Taşınmazın değeri, taşınmaz değerleme konusundaki uzman kişi kurum ve kuruluşlardan bilgi alınarak ve mahalli emlak alım satım bürolarından alınacak bilgilerden faydalanılarak tespit edilir" maddesi, kentsel dönüşümde uygulanıyor.
-Konunun il müdürlüğüne taşınması
Maliklerden anlaşmaya varan üçte iki çoğunluk, diğer üçte birlik kısımla anlaşamadığında önce Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne yazı yazıyor. Yazıda, "lisanslı değerleme kuruluşuna gayrimenkulün değerinin tespit ettirildiği, yapılan görüşmeler sonucu üçte ikinin sağlandığı, anlaşma şartları, anlaşamayanların durumu" gibi bilgiler yer alıyor.
İl müdürlüğü ekipleri ise malikler arasında toplantı düzenlenip düzenlenmediği, değerleme kuruluşunun tespiti gibi kontrolleri yaptıktan sonra, mahalle emlakçılarını dolaşarak, üçte birlik kısımdaki vatandaşın mülkünün değerini tespit etmek için fiyat araştırıyor.
Fiyat araştırmasından sonra anlaşan ve anlaşamayan tüm malikler müdürlüğe çağrılarak, satış toplantısı gerçekleştiriliyor. Gayrimenkul, il müdürlüğü ekiplerinin piyasada yaptığı araştırma üzerinden, açık artırmayla anlaşan maliklere satılıyor.
Kentsel dönüşüm kapsamında şimdiye kadar vatandaşlarca yıktırılmak istenen binaların yüzde birinden daha az kısmında anlaşma sağlanamayan malike ait gayrimenkul satışı yapıldı.
-Şerefiye değeriyle ilgili eleştiriler
Bakanlık yetkilileri, kentsel dönüşümde "şerefiye değeri (aynı çatı altındaki dairelerde cephe, manzara, kat durumu gibi kriterler nedeniyle oluşan değer farkı) dikkate alınmadan üçte iki çoğunluğun istediğinin olduğu" yönünde eleştirilerin yapıldığını anımsattı.
Lisanslı değerleme kuruluşunun tespitinin "şerefiye içermediğini" söylemenin mümkün olmayacağına işaret eden yetkililer, "Kuruluşun yaptığı yalın haliyle beton, demir hesabı değildir. Zemindekinin, dördüncü kattaki daire, denizi gören ile görmeyen, istinat duvarına bakan ile bakmayan arasında elbetteki fark oluyor. Yani zaten değer üzerinden çalışılıyor. Alandaki uygulamalar da değer üzerinden yapılıyor" diye konuştu.
Mahalli emlak alım satım bürolarından fiyat almanın da şerefiyeyi içerdiğini anlatan yetkililer, "Yani kanunun özünde zaten bu var. Kanuna, yönetmeliğe mutlaka 'şerefiye' diye yazmak gerekmiyor" açıklamasında bulundu.
Anlaşamayan üçte birlik kesimin mağdur olduğu iddialarına da değinen yetkililer, şunları kaydetti:
"Asıl olarak kendi arasında anlaşıp, belirli çoğunluğa ulaşarak uygulamaya geçemeyen vatandaş mağdur oluyor. Yüzde 99 anlaşıyorlar ancak bir kişinin aşırı talepleri üzerine uygulamaya geçilemiyor. Kendisiyle anlaşılamadığı için sürekli rakamı artırabiliyor, 'sona kaldım' anlayışıyla 'bir yerine üç isterim' diye piyasayı artırmaya çalışabiliyor. Yani aslında mağduriyet varsa, anlaşıp da binasını yıkmak isteyen çoğunluğun mağduriyeti var."