Uzmanlara göre, Türk Ceza Yasası'nda kısa süre önce yapılan düzenleme, bireylerin kendi inisiyatifiyle özel yerlerde yaptırdığı testler için sağlıkçıların yükümlülüğünü artırdı.
Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. İ. Hamit Hancı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son günlerde "Bonzai" denilen uyuşturucu maddenin gündeme gelmesiyle uyarıcı/uyuşturucu maddelerin saptanmasındaki sorunların, tükrük, kan ve idrarda analiz yapan özel ya da üniversite laboratuvarlarının tartışılmaya başlandığını söyledi.
Bu laboratuvarların teknik altyapısıyla ilgili bir veri olmadığı için analiz standartlarıyla ilgili yorumda bulunulamayacağını ancak beyanlar doğrultusunda usulüne uygun analizler yaptıklarının kabul edildiğini belirten Hancı, asıl sorunun, bu analizler ve sonrasındaki hukuki süreç noktasında ortaya çıktığına işaret etti.
-Tükrük tarama testi
"Okullarda tükrük tarama testleri yapılması" önerisini değerlendiren Prof. Dr. Hancı, CMK'nın yürürlükteki ilgili maddelerine göre, kişinin rızası olmadan uyuşturucu tespiti ve muayenesi, daha da önemlisi tarama testi yapılmasının mümkün olmadığını dile getirdi.
CMK'nın 75/1. maddesi uyarınca, şüpheli veya sanık üzerinde iç beden muayenesi yapılabilmesi, saç, tükürük, tırnak, kan veya biyolojik örnek alınabilmesinin, cumhuriyet savcısı veya mağdurun istemi ya da re'sen hakim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise cumhuriyet savcısının kararıyla mümkün olabildiğini anımsatan Hancı, Anayasa'ya göre de tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağını, rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamayacağını, hiç kimsenin kendisini ve yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamayacağını bildirdi.
Tıp Meslekleri Uygulamalarına Dair Yasa'ya göre de hekimlerin yapacakları işlemler için hasta veya yakınının rızasının gerekli olduğunu kaydeden Hancı, bu hükümler çerçevesinde, kişilerin tükrükte uyuşturucu testi için aktif bir katılımda bulunmaya zorlanamayacağını bildirdi.
Prof. Dr. Hancı, tarama testlerinde, yanlış pozitif ya da yanlış negatif sonuç oranlarının da söz konusu olabileceğini, pozitiflik halinde doğrulama testleri yapılması gerektiğini belirtti.
-Endişeli aileler
Zaman zaman bazı ailelerin çocuklarının kan, idrar ya da saçlarını uyarıcı/uyuşturucu tetkiki amacıyla laboratuvarlarda analiz ettirdiğini anlatan Hancı, "Bu tip özel incelemeler Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Kriminal Laboratuvarları ya da Adli Tıp Kurumunda zaten yapılmaz. Bu laboratuvarlar sadece mahkemelerin gönderdiği resmi numuneler üzerinde inceleme yapar" bilgisini aktardı.
Özel başvuruları üniversitelerle özel laboratuvarların kabul ettiğine dikkati çeken Hancı, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu durumda da ihbar yükümlülüğüyle ilgili sorunlar ortaya çıkar. Uyarıcı/uyuşturucu madde tarama testi yapılan hastada aranan madde bulunduğunda pozitif sonuç halinde kişinin o maddeyi kullandığı kabul edilir. Bu durumda akla, sonucu öğrenen sağlıkçı ya da laboratuvar sorumlusunun ne yapması gerektiği sorusu gelir."
-"Bir yıla kadar hapis cezası"
"Bu görevlilerin suç duyurusu yapma zorunluluğu bulunup bulunmadığı" sorusunu yanıtlayan Hancı, Türk Ceza Yasası'nın 280. maddesinin, sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi suçunu düzenlediğini anımsattı.
Buna göre, görevini yaptığı sırada suçun işlendiği yönünde belirtiyle karşılaşmasına rağmen durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren sağlık mesleği mensubunun, bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırıldığını bildiren Hancı, bu kapsama tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer kişilerin girdiğini vurguladı.
Hancı, suçun oluşabilmesi için sağlık mesleği mensubunun görevini yaptığı sırada suç belirtisiyle karşılaşmasına rağmen bunu bildirmemesi ya da gecikme göstermesinin yeterli olduğunu bildirdi.
-Uyuşturucu kullanmak suç mu?
"Uyuşturucu kullanmanın suç olup olmadığı" sorulan Hancı, Türk Ceza Yasası'nın 191. maddesinde, kullanım amaçlı uyuşturucu suçlarının düzenlendiğini söyledi.
Prof. Dr. Hancı, kısa bir süre öncesine kadar bu maddelerin satışı ve bulundurulması durumunda ceza öngörüldüğünü, sadece kullanım halinde ise ceza uygulanmadığını vurgulayarak, şu bilgileri verdi:
"Kullanmak suç olmadığı için laboratuvar tetkiklerinde saptanması halinde ihbar edilmeyebilirdi. 18 Haziran 2014 tarihli 6545 sayılı torba yasayla Türk Ceza Yasası'nın 191. maddesi değişti. Yeni düzenlemeyle uyuşturucu madde kullanmak suç kapsamına alındı. Ceza da 2 yıldan 5 yıla kadar hapis olarak belirlendi. Buna göre kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Uyuşturucu madde kullanmak da artık suç olduğundan, çeşitli testlerde ortaya çıkması durumunda, suç belirtisi kabul edileceği için kişinin ihbar edilmesi gerekir."
Bu düzenlemeye göre analizde uyarıcı/uyuşturucu, yani yasak madde saptayan sağlık mensubunun, bu durumu adli makamlara bildirmekle yükümlü olduğunu bildiren Hancı, pratikte bunun bazı sorunlara yol açabileceğini söyledi.
Prof. Dr. Hancı, kişilerin, pozitif sonuç çıkması durumunda ihbar edileceklerini bildiği için özel ya da üniversite laboratuvarlarına bireysel başvurudan kaçınmalarının söz konusu olacağını belirtti.