Hacettepe Üniversitesinin Sıhhiye'deki Rektörlük Binasında düzenlenen toplantıya, bütün bölgeleri temsilen, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Galip Akhan, İstanbul Medipol Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sabahattin Aydın, Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe, Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer, Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat İnanç, Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Büyükberber, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca, Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Kibar, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Akan, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek katıldı.
Ortak basın açıklamasını okuyan Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tuncer, başta İsrail'deki akademisyen meslektaşları olmak üzere tüm dünyadaki akademisyenlere bu insanlık suçuna karşı çıkma çağrısı yaptıklarını ifade ederek, geçiçi ateşkesin kalıcı bir çözüme dönüştürülmesini diledi.
Tuncer, İsrail'in kadın ve çocuk ayrımı yapmaksızın Gazze'de bine yakın insanın öldüğü ve binlerce kişinin yaralandığı bir katliam yaptığını dile getirdi.
Asker sivil ayrımı yapılmadığı gibi sağlık kuruluşları, ibadethaneler ve okulların da bombaların hedefi olduğuna işaret eden Tuncer, bölgenin abluka altında tutulduğunu ve mağdurlara ulaştırılmak istenen insani yardımların engellendiğini anımsattı.
İsrail'in Gazze'de başta kadın ve çocuklar olmak üzere masum sivillerinin öldürmesinin asla kabul edilemez olduğunu vurgulayan Tuncer, bunun için hiçbir gerekçenin haklı gösterilemeyeceğini belirtti.
Sağlık hizmeti sunumunun engellenmesinin, yaralılara sağlık hizmeti sunmaya çalışan sağlık görevlilerinin hedef alınmasının ve sağlık merkezlerinin bombalanmasının savaş suçu olduğunu ifade eden Tuncer, İsrail'in savaş suçundan yargılanması gerektiğine işaret etti.
Günümüzde masum insanların her ne sebeple olursa olsun abluka altında tutulmasının, her türlü insani yardımın ulaştırılmasının engellenmesinin kabul edilemeyeceğinin altını çizen Tuncer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Birleşmiş Milletlerin koruması altındaki eğitim binalarına sığınan çocuk, kadın ve tüm sivillerin acımasızca bombalanarak katledilmesi insanlık suçu olup asla kabul edilemez. Kutsal mekanlara ve ibadethanelere sığınan insanların yaşamına son vermek ve bir inanışı hedef almak bir insanlık suçu olup, buna hiç kimse sessiz kalmamalıdır. Bu konuda rektörler olarak üniversitelerimiz girişimlerde bulunacak. Filistinli öğrencilere her konuda destek verilecek, yardım kampanyaları başlatılacak ve konuyu ülke ve dünya gündeminde tutabilmek ve unutturmamak için gerekli çalışmalar yapılacak. Başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi ülkeler olmak üzere İsrail devletinin işlediği böyle bir insanlık suçuna sessiz kalan herkes zulmün ortağıdır. "
-"Tüm üniversitelere gönderildi"
Bildirinin bütün üniversitelere gönderilip gönderilmediği sorusu üzerine Tuncer, bildirinin bütün üniversitelere gönderildiğini söyledi.
Prof. Dr. İnanç ise üniversiteler arası kurulun mail grubundan haberleştiklerini belirterek, kurulun her toplantısının bu mail grubu üzerinden geldiğini anlattı.
Bu program için de kurulun mail grubunu kullandıklarını ifade eden İnanç, "Hangi üniversiteye, hangi gün ve saatte, kaç tane mesaj gönderdiğimiz yazılıdır. Dolayısıyla maksimum katılımı hedefleyen böylesi bir organizasyon için bazı üniversitelere haber verilmemesi gibi bir durum elbette düşünülemez" dedi.
Bazı rektörler için "Mailime bakmadım, bakamadım" veya "O gün için gerekli hassasiyeti düşünemedim" şeklinde ifade tarzının daha doğru olduğunu düşündüğünü dile getiren İnanç, organizasyonu yürütenlerin böyle bir suçlamayı hak etmediğini söyledi.
İnanç, haber verilmemiş olsa bile diğer bazı üniversitelerin yaptığı gibi telefonla arayarak organizasyona katılabileceklerini belirtti.
Türkiye'de okuyan İsrailli öğrencilere yönelik yaptırım uygulanıp uygulanmayacağı yönündeki soruyu yanıtlayan Prof. Dr. Tuncer, "Biz tam tersi o arkadaşlarımızı bizle aynı fikirde olmaya davet ediyoruz. İtici değil, kucaklayıcı bir yaklaşımda bulunmak istiyoruz. Biz inanıyoruz ki akademik hayatta olan herkes bu insanlık suçuna bitaraf kalamaz. Mutlaka bizim yanımızda olacaktır. Asıl çağrımız da zaten İsrailli akademisyenlerimizedir, meslektaşlarımızadır. Onlar da bizim gibi bu konuda dik duracaklar ve karşı çıkacaklar. Biz bütün insanlığı kucaklayıcı bir davranış içindeyiz, dini inanışı, ırkı, etnik yapısı ne olursa olsun insanı insan olarak kabul ediyoruz. Bu insanlık suçuna karşı durmaya davet ediyoruz" dedi.
İsrail üniversiteleriyle anlaşması olan üniversitelerin bunları sonlandırıp sonlandırmayacağı yönündeki soruya karşılık Tuncer, İsrail üniversiteleriyle Hacettepe Üniversitesinin anlaşması olmadığını, her üniversitenin kendi anlaşmalarını gözden geçireceğini söyledi.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Akhan ise "Hiçbir şekilde rektörler olarak İsrail'den gelen öğrencilere karşı cephe alma durumumuz yok. Sadece İsrail devletinin yaptığı zulme karşı sesimizi duyuruyoruz" dedi.
Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kurtcephe de Türk üniversitelerinin tepkisinin, İsrail devletine olduğunu vurguladı. Türk milletinin hoşgörünün engin kültürüne sahip olduğunu belirten Kurtcephe, şunları söyledi:
"Tarih boyunca İsrailoğullarına sıkıştıkları her zaman yardım elini uzatan millet olmuşuz. Anadolu'da Bizans onlara din değiştirmeye zorladığı, değiştirmeyenleri öldürmeye ktalkıştığı anda kucak açan Hazar Türkleri olmuştur. Yine biz İspanya'da müslümanlarla onları ayırt etmemişiz. İnsan oldukları için kurtarıcı olarak getirip vatanımızı, nimetimizi, ekmeğimizi paylaşmışız. Yine 2. Dünya savaşında Almanların yaptığı soykırım sırasında kapılarını açan, her türlü desteği veren ülke olmuşuz. Bizim tarihimizde antisemitizm kesinlikle yoktur. Tepkimiz, bu kadar zulme uğradığı bilinen bir milletin bugün kendisinin zalim olarak kadın, çocuk demeden zulme başvurmasıdır. Biz işte bu zalimlere karşı tepki gösteren bir davranışı paylaşmak için buradayız. Yoksa herhangi bir Musevi kökenli insanı asla hedef almıyoruz. Dolayısıyla İsrailli olması bizim öğrencimiz olarak bizde okuması hoşgörümüz altında onlara herhangi bir şey olmayacağnın teminatıdır. O konuda herkes müsterih olmalıdır."
Tepkilerinin insana acımasızca davranan, insanı kendi soydaşı değil adeta öldürülmesi gereken bir varlık olarak gören bir anlayışa karşı olduğunu belirten Kurtcehpe, "Dünyanın neresinde bir katliam işleniyorsa. Vicdanı olan, insanlığı olan herkesin buna 'dur' demesi gerektiğine inanıyoruz. Özgür düşüncenin ve insani değerlerin yaratıcısı ve nesillere aktarıcısı üniversiteler olarak da İsrail'in kadın, çoluk, çocuk demeden savunmasız, masum insanlara acımasıca bomba yağdırması, hastaneleri vurması. Yine BM'ye ait binalara sığınan o masum insanlara acımasızca silahla saldırıp büyük katliamlar yapması karşısında bütün insanlığın sesinin çıkması gerektiğine inanıyoruz. BM Güvenlik Konseyi üyelerinin bu gidişata, bu katliama 'dur' demesi için bütün kamuoyuna sesleniyoruz" ifadelerini kullandı.
Yaralıların tedavisine ilişkin girişimleri olup olmadığı sorusunu yanıtlayan Prof. Dr. Tuncer, aldıkları karara göre Gazze'den gelecek bütün yaralılara, üniversite hastanelerinin kapısının açık olduğunu, ellerinden gelen tüm yardımı yapacaklarını belirtti.
Tuncer, "Eğer, ülkemiz devlet olarak bize görev verirse oraya gitmek ve çalışmak konusunda en önde benim olacağımdan hiç kuşkunuz olmasın" dedi.
Bildiriye imza atan üniversiteler arasında ODTÜ'nün neden olmadığı yönündeki soru üzerine Tuncer, onları katılmadı olarak görmediğini, ODTÜ'nün ayrı bir bildiri yayınladığını, neden ayrı bildiri yayınladığının cevabını ODTÜ'nün verebileceğini kaydetti.
-"Filistinli öğrencilere kontenjan ayrılmalı"
Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Akan da üniversitelerin üye olduğu uluslararası birliklere bu bildirinin iletildiğini aktardı.
Gazze'ye yönelik bir sağlık organizasyonu olması durumunda tüm üniversitelerin buna katkı sağlayacağını da ifade eden Akhan, üniversitelerin açtığı yabancı öğrenci kontenjanlarından belli bir yüzdenin Filistin'den gelecek öğrencilere ayrılması, yabancı öğrencilere yönelik burslardan Filistinli öğrencilerin öncelikli faydalandırılması gerektiğini belirtti.
Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Büyükberber de her yıl tekrarlanan bu zulmü uluslararası literatüre geçirmek için yüksek lisans ve doktora öğrencilerine bu konuyu çalışmalarını özendireceklerini, bunun İsrail zulmünün tarihe not düşülmesi açısından çok önemli olduğunu bildirdi.