Dolar

34,8685

Euro

36,6398

Altın

3.021,13

Bist

10.048,55

Başbakan Yardımcısı Arınç: (1)

Başbakan Yardımcısı Arınç: (1)

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-07-25 20:53:35

Başbakan Yardımcısı Arınç: (1)
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, emniyetteki 'Paralel yapı' operasyonuyla ilgili, "Adı belli, ikametgahı belli, iddia ve ithamları belli insanların adeta 3-5 kişiyi doğramış, öldürmüş bir cinayet zanlısı gibi ellerinden, üstelik arkadan kelepçelenip küçük düşürülmesi veya onlara fena muamele yapılması doğrusu benim hoşuma gitmedi" dedi.

Arınç, NTV'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.

Emniyetteki paralel yapı operasyonuyla ilgili, "Bir sözünüzün yorumlanmış tarzını size aktaracağım, 'nedamet getirirlerse daha rahat bir barış olur' sözünüz, 'soruşturma başka türlü mü olacaktı' biçiminde bir takım eleştirilere yol açtı. Ne dersiniz?" denilmesi ve genel değerlendirmesinin sorulması üzerine Arınç, 300 binden fazla emniyet mensubu olan Türkiye'de bazı kişilerin böyle bir ithamla karşı karşıya gelmesinin emniyet teşkilatını hiçbir zaman küçültmeyeceğini ve lekelemeyeceğini söyledi.

Emniyet müdürlüğü veya polis şefliği yapmış kişilerin evlerinden alındıktan sonra ellerine kelepçe takılmasının dikkatini çektiğini ifade eden Arınç, şöyle konuştu:

"Bu insani değil, bu hoş bir şey değil. Sabaha karşı alınmış olması, haberli habersiz alınmış olması geçmişte bazı operasyonlarda da eleştirilmişti. Esasen bunlar beklediklerini, günlerden beri hazır olduklarını da ifade ediyorlar. Onun için geç erken tartışmasına gerek yok. Ama adı belli, ikametgahı belli, iddia ve ithamları belli insanların adeta 3-5 kişiyi doğramış, öldürmüş bir cinayet zanlısı gibi ellerinden, üstelik arkadan kelepçelenip küçük düşürülmesi veya onlara fena muamele yapılması doğrusu benim hoşuma gitmedi. Bunu eleştirdim."

Bunun ciddi bir iddia olduğunun altını çizen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"17 Aralık veya 25 Aralık biraz öncesinden ama sonrasında genişleyen bir soruşturmanın sonucudur. Başka bir suçlamayla başkaları da karşı karşıya kalacak mı, onlarla ilgili bir adli süreç başlayacak mı, doğrusu olabilir diye düşünüyorum. Çünkü bu kapsamlı bir işe benziyor. Sadece bir kaç kişinin, binlerce insanı başka isimlerle süresiz dinlemesi ve bunlardan zaman zaman istifade etmesi, devletin güvenliğiyle ilgili olanlar bir tarafta özel kişilerin özel hayatına mahremiyetine giren konuların belli amaçlarla elde edilmiş olması doğru veya yanlıştır ama ciddi bir iddiadır. Tek dileğimiz adil bir yargılama ve biran evvel sonuçlanması. Yani Balyoz'da, Kafes'de veya başkasında olduğu gibi 5 seneyi geçerek tutukluluktan tahliyelerin başlamış olması değil. Belki çok kısa sürede delillerin takdir edilmesidir."

"Hizmet hareketi"ne gönül vermiş binlerce insan bulunduğunu, hepsinin suçlu olduğunun düşünülemeyeceğini ifade eden Arınç, bu konuyu kendi aralarında da görüştüklerini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da önceleri gerçekten bu konuda ayrıma gittiğini aktardı. Arınç, "O kitle ve o kitlenin başı ve önderi olan şahıslardan bu yaramazlık yaptığını bildikleri ve duydukları kişilerle ilgili eleştiri gelmeyince hatta özellikle medyada onların desteklendiği de görülünce Sayın Başbakanımız hepsini içine alacak söylemlerde bulunmaya başladı" dedi.

"Ben vicdanen birşeyler yapmaya çalıştım. Nasıl cumhurbaşkanımız bir şeyler yapmaya çalıştı ve bir mektup teatisi olduysa" diyen Arınç, cemaate yönelik "Hükümeti bitirmeye çalışıyorsanız hükümet bitmez, hükümet siyasi bir organizasyondur, siz bitersiniz. Biz varsak siz de varsınız, siz yoksanız, biz de yokuz. Bütün özgürlükleri hükümetimiz döneminde kazandınız. Türkiye demokratikleştikçe, özgürleştikçe siz de dini hayatınızda özgürce yaşamaya başladınız biz de bundan memnun olduk" söylemlerinde bulunduğunu ifade etti.

Arınç, "Ne kadar doğru diyecekleri yerde bunlara kızdılar. Özellikle internette yuvalanmış bazıları, ekipler, medya organları, televizyonları ve gazeteleriyle birlikte ve belki de hoca efendiyi kontrol etmeye çalışan bir ekip ben buna bir üst akıl diyorum, onlar bu serzenişlerimizi veya bu yakarışlarımızı duymazdan geldiler" diye konuştu.

Kötü işleri yapanların belli olduğunu ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"En önemli kişilerine haber gönderdim. Şunu yaparsanız, camiayı temiz tutarsınız dedim. O da nedir, siz deyin ki isim vermenize de gerek yok, 'bize mensup olduklarını iddia eden bazı kişiler eğer siyasi amaçlarla yanlış işler yapmışlarsa ki yaptıklarını söylüyorsunuz onlar bizden değildir, onları reddediyoruz, kabul etmiyoruz' hiç olmazsa kendinizi temizleyin onları ortada bırakın ki biz bütün gayretimizle bu yanlışları yapanları ortaya çıkarmaya çalışalım. Bu kadar masum bir isteği bile kabul etmediler. Arkadan onların tarafından da bu taraftan da bazıları durumdan vazife çıkardılar. Dediler ki eğer dini açıdan da bu konuyu görüşmek gerekirse sizden 3 kişi, bizden de 3 kişi gelsin bir arada bu meselenin nereden başladığını, nereye kadar gittiğini görelim, yazık oluyor inananlar birbirine hasım duruma geliyorlar. Önce evet denildi toplantıdan bir kaç saat önce kusura bakmayın biz bu işten vazgeçtik dediler. Anladım ki kendi içlerinde yanlış yapanları biliyorlar ama onları reddetmiyorlar. Onlarla kendi aralarındaki bağı kesmiyorlar. Şimdi iş büyüdü ve bir barış olacak mı diye soran gazeteciye şu anda öyle bir şey görünmüyor dedim. Barışmak yargı süreciyle ilgili değil, bir büyük camianın milyonlarca sempatizanıyla hükümetimiz arasındaki dostluğu yeniden sağlamak."

-"40 defa dünyaya gelseydim düşünemezdim"

Yerel seçimlerde daha kötüsünü yaptıklarını belirten Arınç, kızgınlıkları nedeniyle oy vermemeyi tercih etmek yerine rakip partileri desteklediklerini söyledi.

Arınç, "MHP ve CHP'ye şüphesiz oy verebileceklerini, serbest tercih imkanları içerisinde bunu yapabileceklerini de düşünüyordum ama hiçbir zaman her gün bomba yedikleri, her gün insanların kaçırıldığı, her gün yurtlarının, dershanelerinin tehdit altında tutulduğu bir siyasi örgüte, sırf AK Parti kazanmasın diye oy verebileceklerini 40 defa dünyaya gelseydim düşünemezdim" ifadesini kullandı.

"Halihazırda sulh görünüyor mu, görünmüyor" diyen Arınç, bunun için yargı süreci süratle derinleştirilerek yapılanmanın ortaya çıkarılması gerektiğini dile getirdi.

Arınç, "Bunun dışında camiayla bir kucaklaşma tekrar olabilir mi derseniz ben bunu gönlümle hissederim, söylerim ama bunun için de baştaki noktaya dönmemiz lazım. 'Bizim içimizden bize mensubiyet iddia eden ama çok yanlış işler yapan insanlar vardır. Bizim onlarla ilgimiz yoktur, en azından şu andan itibaren ilgi ve irtibatımız yoktur' diye, buna nedamet demişler, bir başka şey demişler ben bu maksatla söyledim. Bunu söylerlerse bu geleceğe yönelik bir iyi zemin olabilir ama bunu da söyleyemeceklerse mevcut durum bence daha da kopuklaşmaya daha da birbirimize karşı hasım durumuna gelmeye devam edecektir" değerlendirmesinde bulundu.

-"Hocaefendide gördüğüm buydu"

Elazığ'daki konuşmasına gelen karşılıkları gördüğünü belirten Arınç, bunların o camiaya mensup olamayacaklarını, çünkü o camiada bir tevazu, ihlas, samimiyet, dini hizmet ve gayret olduğunu dile getirdi.

Arınç, "Ben o camiada şunu görmüştüm, ne kadar haksızlık da yapılsa ne kadar yalan yanlış şeyler de yapılsa bunun karşılığını siyasi güç olarak değil Allah'a havale etmekle yapardık. 'Biz böyle değiliz, yanlış tanıyorsunuz, biz bunları yapmadık, biz bunların içinde olmadık, biz bunları hiçbir zaman tasvip etmedik' demelerini beklerdim. Hocaefendide gördüğüm buydu, onun yakınındaki arkadaşlarımızda gördüğümüz buydu. İşin içerisine AK Parti girince AK Parti onların gözünde düşman haline geldi ve maalesef birileri bu iyileştirme, barıştırma, aramızdaki soğukluğu giderelim diyenler adeta kontrol altında" diye konuştu.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in bu cemaatin hizmetlerine olağanüstü destek verdiğini ancak seçimde bu kişilerce rakiplerine oy toplandığını anlatan Arınç, "O zaman Ankara'da bunların ileri gelenlerine sorduk. Vallahi Melih Bey'e oy verecektik, destekleyecektik onun hakkını inkar edemeyiz ama birileri biryerden geldiler kontrolü onlar ele aldılar, biz etkili olamadık dediler" ifadelerini kullandı.

Fethullah Gülen'i kastederek, hocaefendiyi kontrol eden bir üst akıl olduğu yönündeki sözlerine ilişkin soru üzerine Arınç, Hüseyin Yayman'ın Vatan gazetesinde dün veya bugün köşesinde kendi düşüncelerine benzer bir yazı yayımladığını söyledi.

-"Soruşturma var"

Bir soru üzerine kriptolu telefonların da dinlendiğine değinen Arınç, "Maalesef onların dinlenmiş olduğunu duyuyoruz, biliyoruz. Bu yeni de değil. Belki bu son yargısal operasyon biraz da buna dayalı olarak yapıldı. Onların bile dinlenmiş olduğunu bir kenara koyalım, Dışişleri Bakanlığındaki bakan odasında, yani en gizli odada kalması gereken konular bile deşifre edildi. Dışarılarda konuşuldu" dedi.

"O zaman bu konuda da bir soruşturma geliyor" denilmesi üzerine Arınç, "Var, var, belki bunun içinde belki buna bağlı olarak" karşılığını verdi.

"Sayın Başbakan da başka alanlara da sıçrayabilir demişti" denilmesine karşılık Arınç, "Bir ayak mutlaka TİB'dir. TİB şimdi değişti. Burada maalesef süresiz olarak dinlenildiği, başka isimler verilerek telefonların o isimler üzerinden dinlendiği ve dinlenen kişinin bazen gizli örgüt veya örgüt yaftasıyla senelerce dinlendiği ortaya çıktı. Sayın Başbakanımız da istihbari konuların dinlenmesini ve diğer istihbarat örgütlerinin birlikteliğini MİT yaptığına göre farklı bir yapılanmanın her zaman söz konusu olabileceği bir kurumdan alıp istihbari dinlemeleri kanuna uygun yapılmasını Sayın Başbakanımız bir ara ham düşünce olarak ortaya koydu. Henüz bu konuda yasal bir noktaya gelmiş değiliz" diye konuştu.

Mart ayında yapılan kanun değişikliği hakkında bilgi veren Arınç, yasal dinlemelerin sınırlandırıldığını, bunun sonucunda da geçen yıl mart ayında 51 bin olan dinleme sayısının bu yıl 5 binin altına düştüğünü bildirdi.

TİB'de devletin güvenliğini ilgilendiren tüm dinlemelerin toplandığı merkez olduğunu belirten Arınç, "TİB hem binası hem de teknolojisi itibarıyla böylesine önemli bilgileri koruyacak ve güvenini sağlayabilecek altyapıdan yoksun. Bu olaylar bize gösterdi ki TİB'in yaptığı dinlemeler veya onların muhafazası çok büyük sakıncaları taşıyor. Acaba buradan alarak devletin istihbarat örgütünde bu dinlemelerin yine kanun içinde yapılıp saklanması mümkün olabilir mi?" görüşünü dile getirdi.

"Bu konuda eleştiriler, Türkiye muhaberat devleti oluyor biçimindeydi" denilmesi üzerine Arınç, "Değil. MİT de bir kanuna bağlı, TİB'in faaliyetleri de kanuna bağlı. TİB'deki dinlemeler bütün gizli istihbari dinlemeleri içinde topluyorsa bir sivil merkezse o sivil merkezde şu andan geriye doğru gittiğimizde bu işin suistimal edildiği ortaya çıkmışsa, güvenlik amacıyla bunun daha güvenlikli bir kurumda yapılması ve toplanması düşünülmüş olabilir. Bu kanunla olacaksa zaten Meclis'e gelecektir, tartışılacaktır. Bildiğiniz gibi MİT kanununda değişiklik yapıldı ve Anayasa Mahkemesi de bunu anayasaya aykırı görmedi şu ana kadar bildiğimiz kadarıyla" ifadelerini kullandı.

(Sürecek)

Haber Ara