İhsanoğlu, seçim çalışmaları için geldiği Kayseri'de bir otelde düzenlediği toplantıda basın mensuplarının sorularını cevapladı.
Bir gazetecinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisiyle ilgili, "Benden ödenek istedi" yönündeki açıklamasını hatırlatması üzerine İhsanoğlu, Sayın Başbakan'ın bütün söylemlerini takip etme gibi bir imkanının olmadığını söyledi.
Sayın Başbakan'ın üslubuna katılma imkanının da olmadığını ifade eden İhsanoğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı'na Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin adayı olarak ortaya çıktığını ve kazandığını belirtti.
Karşısında Suudi Arabistan, Pakistan, İran, Malezya, Bangladeş ve Mısır gibi birçok devletin olduğunu dile getiren İhsanoğlu, bu seçimi nasıl kazanacağını devlet ricaline söyledikten sonra seçime girdiğini ve mükemmel bir şekilde kazanarak bu şerefli görevi devletine, milletine kazandırdığını vurguladı.
İkinci dönemde ise uzatma teklifinin kendisine karşı çıkan diğer devletlerden geldiğini vurgulayan İhsanoğlu, şunları kaydetti:
"Ne kendim istedim ne devletim istedi. Suudi Arabistan istedi. Ben bunları ilk defa söyledim, bunlara burada girmek istemezdim. Uluslararası siyasetin kendine göre nazik bir üslubu vardır. Onu korumak lazım. Devletler arası münasebetler böyle bizdeki gibi iç politika kavgalarına benzemez. Onun daha ince bir üslubu olmalı. Ben göreve gelirken and içtim, bu andıma, yeminime son güne kadar sadık kaldım. Bu görevde minnet borcu yoktur. Siz devlet adına bir hizmet yapıyorsanız minnet borcu bekleyemezsiniz. Ama ben bu 9 sene içinde iki şeyi gözettim. Birincisi 57 ülkenin karşısında içtiğim anda sadık kalmak, bir de kendi milletimin menfaatlerine hizmet etmekti. Ben bunları layıkıyla yaptığımı sanıyorum. Görevimin sonunda sayın Abdullah Gül çok güzel bir teşekkür mektubu yazdı. 57 ülkeden oluşan bir teşkilatın bütçesi, o ülkelerden ödenir. Bu ödenen paralar iki türlüdür. Birisi yıllık aidat, bir de bağışlar vardır. Ben doğrusu başka ülkelerin aidatlarının üzerine bağışlar yaptığına göre benim ülkemin de bağış yapması gerektiğini söyledim. Herhalde Sayın Başbakan oradan hatırlamıştır."
- Kadir Gecesi mesajı
İhsanoğlu, başka bir gazetecinin, "Bir yanınızda CHP'li, bir yanınızda MHP'li vekiller var, bu gayet doğal. Çünkü sizi onlar aday gösterdi. Fakat siz partiler üstü olduğunuzu söylüyorsunuz, hem partililer üstü olduğunuzu söyleyip hem de partililer ile aynı hizada bulunmanız doğru mu? Bir de Kadir Gecesi'nde vatandaşların cep telefonuna Kadir Gecesi tebriği mesajı geldi sizin adınıza. Vatandaşlar şunu söylüyor, 'bizim hiç ilgimiz olmamasına rağmen telefonumuzu nereden aldıysa bize de mesaj gelmiş' gibi vatandaşlardan da tepkiler var" şeklindeki sorusuna, gülümseyerek "Kandillerini tebrik ettiğim için mi tepki var? Bu güzeldi, hoş oldu, teşekkür ederim" şeklinde cevap verdi.
Gazetecinin, "Mesajı dini bir vecibe olarak değil siyasi olarak yazdığınızı düşünüyorlar" şeklinde konuşması üzerine İhsanoğlu'nun, "Ben kandilinizi tebrik ettim. İslam alemine, memleketimize hayırlı olmasını diledim. Bana oy verin demedim ki" sözleri salonda bulunanlar tarafından alkışlandı.
Salonda iki partinin milletvekilleri olduğuna dikkati çeken İhsanoğlu, "Her gittiğimiz her yerde 10 partinin il başkanı var. Bugün Büyük Birlik Partisinin genel başkan yardımcısı, partilerin il başkanlarının hepsi buradadır" diye konuştu.
- Yüzde 60 oy hedefi
İhsanoğlu, "Zorlu bir seçim süreci çok da hızlı geçiyor, hedeflediğiniz bir rakam var mı" yönündeki bir soruya ise "Yüzde 60" şeklinde cevap verdi.
Başka bir gazetecinin, "Yüzde 60 rakamı öngörünüz, beklentiniz mi, yoksa anket çalışması sonucu ortaya çıkan rakam mı?" şeklindeki sorusu üzerine ise İhsanoğlu, şunları kaydetti:
"Şimdi iki partinin toplam yekunü ve 10-11 partinin küçümsenmeyecek potansiyeli, artı bu seçimlerde farklı bir şey olacak. O bence çok mühim. Bunun altını çizmek lazım. İçinden geçtiğimiz dönem siyasi ve sosyolojik haritada değişim sürecidir. Cumhuriyeti kuran CHP, Türk milliyetçiliğinin temsilcisi MHP. Bu iki parti çok farklı dünya görüşleri, felsefeleri olduğu halde bugün 2014 Türkiyesinde toplumsal ve siyasi yozlaşmanın varlığını, zaruretini hissedip bu siyasi, yani tavandaki anlaşmayı, mutabakatı yapmışlardır. Bu mutabakat iki genel başkanın düşüncesi olabilir ama o düşüncenin altında sosyolojik bir olay."
- "Türkiye'nin ticaretini İsrail üzerinden yapma mecburiyeti oluştu"
Bir gazetecinin, "İsrail'in Gazze'ye uyguladığı zulümle ilgili hem sayın Başbakan'dan hem de hükümetten çok sert açıklamalar geliyor. Fakat bir taraftan da iki önemli iddia var, hükümetin İsrail'e jet yakıtı sattığı ve diğeri de Sayın Başbakan'ın oğlunun gemileri vasıtasıyla İsrail'e ticaret yaptığı iddiaları. Bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?" yönündeki sorusunu İhsanoğlu, şöyle yanıtladı:
"Bu iddialar, karşısında benim bir lafım yok. Çünkü iddialar delile muhtaçtır her zaman. Bizim hakkımızdaki iddialar hiç delili yokken her gün tekrarlanınca gerçek oluyor. Benim temennim odur ki herhangi bir iddianın sahibi, delilini ortaya koysun. Ben onlara bir şey demeyeceğim. Fakat şunu söyleyeyim, Türkiye'den İsrail'e ticaret çok artmıştır. Türkiye'nin ticaretini İsrail üzerinden yapma mecburiyeti oluştu. Çünkü bütün Ortadoğu'ya giden yollar kapanmıştır. Suriye, Irak kapanmıştır. Mısır'la aramızdaki durum bellidir. Onun için Ortadoğu'ya yapabildiğimiz ticaret İsrail üzerinden karayoluyla, deniz yoluyla yürüyor. Bu büyük bir maliyet getiriyor. Bu ticaret, ekonomi uzmanları tarafından yakından takip ediliyor ve biliniyor. Büyük kayıplar var. Ama bunların çoğunun da İsrail'in lehine olduğu muhakkaktır."
İhsanoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak'ın hiçbir adaya destek vermeyecekleri yönündeki açıklamasının hatırlatılması üzerine, "Türkiye'de açıktan fikir beyan etmek eskisi gibi kolay değil. Türkiye'de bir takım sıkıntılar, gerginlikler, çekilmeler var. Yolda gelirken yanımda eşim oturuyordu, birşey için kalktı o arada birkaç kişi yanıma geldi. Genç hanımlardan, beylerden birkaç kişi. 'Efendim biz sizi tanıyoruz, seviyoruz oyumuz size' diyorlar, birisi gelince hemen kalkıp gidiyorlar. Neden bu halde anlamıyorum. Bunlar yolcu. Böyle bir korku var milletin içinde" ifadelerini kullandı.
İhsanoğlu, "Demokrasi mücadelesi sırf hamasi sözlerle yeni düşmanlar yaratarak, milleti arkamıza almakla olmaz. Biraz daha rahat olalım. İster seçilelim seçilmeyelim mesele değil. Memleketin daha iyi noktaya gelmesi toplumun gerginlikten kurtulması hedefimizin bu olması gerekiyor" dedi.
- "Çözüm Süreci" ve "Paralel Yapı"
"Çözüm süreci ve paralel yapı" konusundaki düşünceleri sorulan İhsanoğlu, elbetteki barıştan yana olduklarını, savaştan yana olmadıklarını söyledi.
Çözüm Süreci'nin aleyhinde olamayacaklarını dile getiren İhsanoğlu, "Türkiye'de büyük meseleler büyük mutabakatla, Meclis'in mutabakatıyla olur. Onun için bu husustaki fikirlerimi net olarak söylüyorum. Öbür mesele, polislerin polisleri kelepçelemesi, savcıların savcıları hapse atması meselesi Türk adaletinin adalet tarihine bir kara leke olarak girecektir. Çünkü, yargının ve kolluk kuvvetlerinin siyasileştirilmesi korkunç bir hadisedir. O zaman bu ülkede biz kolluk güçlerine, mahkemelere, hakimlere, savcılara güvenimizi kaybedersek bu ülke çöker. Çünkü bizim mahkemelerimizdeki asılı levhada 'adalet mülkün temelidir' yazar. Mülk demek, devlet millet demektir. O devletin, milletin temeli çöker, çürürse o devlet o millet çöker. O nedenle bu şekilde olan hadiseler şaşırtıcıdır. Biz biliyoruz işte daha önce tutulanların bir kısmı serbest bırakıldı. Allah'tan ki yine kanunu uygulamak isteyen, Allah'tan korkan hakimlerimiz var. Onlara da bir şey olsa hepimiz tehlikedeyiz."
(bitti)