İHH'nın Rojava yardımları sonrası Rojava gözlemleri
Kobani’ye giden yardım konvoyuna gözlemci olarak Özgür-Der’i temsilen katılan M. Hasip Yokuş, İHH'nın Rojava yardımları sonrası Rojava gözlemlerini yazdı.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-07-16 08:39:50
Rojava İzlenimlerini Özgür-Der adına gözlem heyetinde yer alan M.Hasip Yokuş kaleme aldı:
"İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım’ın Nisan ayında Diyarbakır ve Mardin’de IHH’nın yetimlerle alakalı etkinliklerinde: “Bize kapıları açsınlar Suriye Kürdistanı'na 100 tır yardım yapalım” şeklindeki çağrısına; muhatapların: “Kapılar açık buyurun gelin” şeklinde karşılık vermesiyle süreç başlamış oldu.
Suriye Kürdistanı'na yapılacak yardım ile muhatapların bu yardım çalışması sürecinde sağlayacağı destek ve imkânları gözlemleyecek bir heyet teşkil edildi. Bu gözlemci heyetinde bulunan kurumlardan biri de Özgür-Der idi.
Yapılacak olan bu yardım çalışması süresince tarafların beklenti ve taleplerini dile getirdiği müzakere toplantılarının sonunda 6 Temmuz Perşembe günü Diyarbakır/Bağlar Belediyesi Makine İkmal Garajından 27 yardım tırı düzenlenen törenle ve basının yoğun ilgisiyle Suriye Kürdistanı'na doğru yola çıktı. 13 tır Kobani'ye, 7 tır Afrin'e, 7 tır da Cezire'ye gönderildi. Kobani’ye giden yardım konvoyuna gözlemci olarak Özgür-Der’i temsilen katıldık.
Suriye Kürdistanı'na açılan kapılar gümrük kapıları niteliğinde değil de askeri nitelikli kapılar olduğu için yerel yetkililerin prosedür gereği İçişleri Bakanlığının iznini talep etmeleri, gerekli izinlerin ise gecikmeli olarak verilmesi (Cezire'ye gidecek yardım konvoyu sınırda tam bir hafta bekletildi.) heyetin karşılaştığı ilk şok olarak değerlendirilebilir.
Kobaniye giden heyet ise bir günlük gecikme sonunda Kobaniye ulaştı. Kobaniye vardığımızda oradaki idarecilerin büyük ilgisi ve misafirperverliğiyle karşılaştık.
Suriye Kürdistanı bilindiği gibi Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı, Haseke, Kamışlı, Amude, Kobani, Afrin ve Serekaniye il ve ilçelerinin bulunduğu Suriye’nin kuzey batısında bulunan bölgelere denilmektedir. Kürt ulusalcılar tarafından ise bu bölgeler Kürdistan coğrafyasının batısında bulunduğu için, batı anlamında Rojava diye isimlendirilmektedir.
Kobani’de Kanton Başkanı Enwer Müslim, Sosyal İşler, Eğitim, Sağlık, Kadın Meclisi Başkanı ve daha başka bazı üst düzey yönetici tarafından karşılandık. Kısa bir tanışma faslından sonra Kobani yöneticileri, yapılan bu yardım dolayısıyla memnuniyetlerini ve teşekkürlerini ifade ettiler. Konuşmalar oldukça samimi ve dostane mesajlar içeriyordu. Türkiye’ye yönelik beklenti ve talepler çok fazlaydı. Özellikle AK Parti ve Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik umut ve beklentiler bizleri de oldukça şaşırttı. Konuşmacılardan biri: "Erdoğan Kobani’de aday olursa oyların büyük bölümünü silip süpürür." dediğinde şaşkınlığımız büsbütün arttı. Gerçekten de kullanılan dil ve üslup burada onların hukukunu savunma adına hareket eden Kürt Ulusalcılarının dil ve üslubundan çok farklıydı.
Türkiye halkıyla dost ve kardeş olduklarını, kardeş Türk halkının yardımına ihtiyaç duyduklarını, aradaki sınır ve kapıların açılmasını umut ettiklerini, elektrik ve su başta olmak üzere birçok ihtiyaçlarının olduğunu dile getirdiler. Kadın Meclisini temsilen toplantıda hazır bulunan Remziye hanım ise; Kobani’de doğum sırasındaki komplikasyonlara bağlı olarak annelerin ölmesini engellemek için kadın doğum ünitesinin açılmasına katkı yapmamızı istedi.
IHH daha önce de o bölgelere yardım faaliyetleri yürütmüştü ancak bu çalışmalar sözünü ettiğim kesimler tarafından görmezden gelinmiş, Suriye’de insani yardım çalışmaları yürüten IHH ve Özgür-Der gibi kurumlar ısrarla Kürtlerin düşmanlarına lojistik sağlayan kurumlar olarak suçlamaya ve ithama maruz kalmışlardı. Azadiya Welat ve benzeri yayın organlarında, İslami yardım kurumlarına yönelik suçlayıcı dil ve düşmanca tutum, hedef gösterme boyutuna varmıştı. Dahası bu düşmanca tutum bu çevrelerle sınırlı kalmamış, İslamcı-Kürtçü karışımı melez çevreler de bu koroya katılmıştı. Bu hedef gösterme neticesinde bilindiği gibi Özgür-Der’in Van şubesi ile Diyarbakır/Bağlar temsilciliğine molotoflu ve silahlı saldırı düzenlenmişti.
Bu konudaki şikayetimizi dile getirdiğimizde Kobani yöneticileri üzüntülerini dile getirerek kesinlikle durumdan haberdar olmadıklarını ifade ettiler. Dahası, İHH temsilcisi arkadaşımız bu bölgeye daha çok yardım yapmak istediklerini ancak yine bu çevrelerin engellemesiyle karşılaştıklarını dile getirdiğinde ise muhataplarımız oldukça mahcup oldular.
Kobani; halihazırda doğu, güney ve batı yönlerinden IŞİD tarafından kuşatılmış, kuzey de ise Şanlıurfa’nın Suruç ilçesiyle komşu olan, Suriye Kürdistanı’nın Afrin ve Cezire kantonları ile de herhangi bir bağlantısı bulunmayan bir adacık şeklinde. Sınırları; Kürtlerin yaşadığı köyler olarak belirlenmiş.
Kobani’de örgütlü güç olarak PYD’nin asayış ve askeri alanlarda belirgin bir hâkimiyeti söz konusu iken şehir yönetimi diğer parti ve gurupların eşit şekilde temsiliyle çoğulcu bir şekilde oluşturulmuş.
Üç taraftan IŞİD kuşatması altında bulunan Kobani’ye yine IŞİD tarafından sürekli olarak saldırılar düzenleniyor. IŞİD’e yönelik büyük bir öfke ve tedirginlik söz konusu. IŞİD’e dair anlatılanlar Moğol istilalarını andırır nitelikte korkunç ve ürkütücü. Bu ne biçim Müslümanlık? Bunlar bizden ne istiyor? Şeklinde öfke ve sitem dolu bir sitayiş var.
IŞİD hakkında ne düşündüklerini sorduğumuzda oldukça farklı cevaplar aldık. Kimisi bunun Esed ve Maliki projesi olduğunu ifade ederek Rakka ve Musul’un IŞİD’e teslim edilmesini, Esed rejimi ile IŞİD arasında ciddi bir çatışmanın olmamasını, IŞİD’in Suriye’de sadece direniş gruplarıyla çatışmasını, Rakka ve Deyrezzor petrollerinin IŞİD tarafından Esed rejimine gönderilmesini delil olarak öne sürdü.
Kobani Hükümet Başkanı Müsteşarı Nuri Ahmed ise; IŞİD’in Amerika ve Batı projesi olduğunu, Suriye Kürdistanı'nda tesis edilen demokratik ve çoğulcu yönetim şeklinin tüm Ortadoğu’ya ilham kaynağı olabileceğini, bunun ise Amerikan kuklası rejimlerin geleceğini tehdit ettiği için IŞİD’in batı tarafından bunu engellemek üzere kullanılan bir piyon olduğunu söyledi.
Bildiğiniz gibi Türkiye’deki Kürt ulusalcılar ise IŞİD’in AK Parti hükümetinin politikaları ve dolaylı destekleri neticesinde ortaya çıktığını, Kürtlerin Suriye Kürdistanı’ndaki kazanımlarını engellemek için taşeron olarak kullanıldığını ifade etmekte.
Hülasa; IŞİD hakkında ortaya atılan iddiaların ve öne sürülen teorilerin tamamı daha çok delile ve ispata ihtiyaç hissettiği için eksik kalıyor, resim bir türlü tamamlanamıyordu. Anlayacağınız buralarda da IŞİD hakkında kafalar hala çok karışık.
Şehirde elektrik yok. Su yok. Altyapı yok. Elektrik ve suları IŞİD tarafından kesilmiş. Suriye’nin Idlib, Halep, Humus, Hama gibi şehirlerinde görülen ağır bombardıman ve çatışma izleri pek görülmese de savaşın yıkıcı etkisinin oluşturduğu sefalet her yönüyle hissediliyor.
Dört taraftan muhasara altında bulunan Kobani halkına yapılan yardımların gerekliliği ve insani boyutuna ilaveten IŞİD saldırılarının yoğunlaştığı bir dönemde Kürt ulusalcısı çevrelerin her fırsatta IŞİD özelinde İslamı ve Müslümanları karalayıcı bir dil ve üslup kullanmaları zamanlaması açısından siyaseten de oldukça isabetli olmuştur. İhmal edilen bölgeler pek tabii olarak arzu etmediğimiz şekilde istismar edilebilmekte. Ufkumuz, tahayyülümüz ve ilgi alanlarımız Türkiye sınırları ile çevrili değil. Bölgedeki dinamizm ve hareketlilik bu hamurun daha çok su kaldıracağını gösteriyor. Gelecekte de buralara dair sözümüzün ve etkimizin olmasını istiyorsak adil ve hakkaniyete dayalı bir şahitlik ortaya koymalı, bu kardeşlerimizin zor zamanlarında yanlarında olduğumuzu sözümüzle de pratiğimizle de ispat etmeliyiz.
M. Hasip Yokuş / HAKSÖZ HABER"
SON VİDEO HABER
Haber Ara