BM Gazze'ye neden 'müdahale' edemiyor?
Uzmanlar, ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'ndeki İsrail yanlısı tutumunun, daha önce benzer durumların yaşandığı Ruanda ve Kosova'da da yapılan BM müdahalesini imkansız hale getirdiğini söylüyor.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-07-15 11:20:56
İsrail'in Gazze'de çok sayıda sivilin ölümü ve yaralanmasıyla sonuçlanan saldırıları devam ederken Filistin yönetimi çareyi Birleşmiş Milletler (BM) müdahalesi için başvurmakta buldu. Ancak uzmanlar, ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'ndeki (BMGK) İsrail yanlısı tutumunun, daha önce benzer durumların yaşandığı Ruanda ve Kosova'da da yapılan BM müdahalesini imkansız hale getirdiğini söylüyor.
İsrail'in Gazze'ye karşı 7 Temmuz'da başlattığı ve aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu çok sayıda sivilin öldürüldüğü askeri harekat aralıksız devam ederken saldırıların nasıl durdurulacağı tartışılıyor.
Filistin yönetiminin, yıllardır İsrail kuşatması altında tutulan Gazze'de son saldırılarda çoğu sivillere ait binden fazla yerleşim yerini vuran İsrail devletine karşı, uluslararası koruma sağlanması arayışı devam ediyor.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, önceki gün, ülke topraklarının ve halkının korunması için BM sisteminin işletilmesi çağrısında bulunmuştu.
Filistin yönetiminin hareket noktası, BM'nin insani krizlerin yaşandığı ülkelere geçmişte askeri güç yerleştirmesi. Özellikle Ruanda ve Kosova'da yürütülen operasyonlar uzun süre gündemi meşgul etmişti.
Kosova ve Ruanda'daki insanlık dramı, BM müdahalesini getirmişti
Yugoslav güvenlik kuvvetlerinin 1998 sonlarına doğru Kosovalı Arnavutların bağımsızlık girişimlerine ciddi şekilde karşılık vermesiyle patlak veren çatışmalar, Kosova'nın adeta harabeye dönmesine neden olmuştu.
Yugoslavya'dan bağımsızlığını kazanmak için mücadeleye girilmesinin ardından savaşın ciddi zararlar verdiği Kosova'da BMGK, 10 Haziran 1999 tarihinde aldığı 1244 sayılı kararla uluslararası güvenlik ve sivil varlık oluşturulmasını ve BM’den de bölgede geçici yönetim kurmasını istemişti. Böylece bölgenin kendi kendini yönetebilmesi için gerekli kurumlar ve Kosova’nın nihai statüsünün belirlenmesini sağlayacak siyasi süreç başlatılmıştı. Bu şekilde Kosova halkı da nihai statü belirlenene kadar “kapsamlı otonomi” elde etmişti.
Ruanda'da ise Hutu hükümeti ile Uganda'da faaliyet gösteren Tutsi liderliğindeki Ruanda Vatansever Cephesi (RPF) arasında 1990 yılında patlak veren çatışma büyük acıları da beraberinde getirmişti. Her ne kadar taraflar arasında 1993 yılındaki barış anlaşması bir geçiş hükümeti kurulmasına yardımcı olmuş ve BM, Ruanda Destek Misyonu'nu (UNAMIR) kurma kararı almış olsa da Hutulardan oluşan askerler ve militanlar tarafından, Tutsiler ve ılımlı Hutuları hedef alan katliamlar yapıldı.
Bu katliamlarda, yaklaşık 7,9 milyon nüfusun 800 bini hayatını kaybederken, yaklaşık 2 milyon kişi başka ülkelere göç etmiş ve 2 milyon kadarı da ülke içinde evlerinden olmuştu.
UNAMIR'ın ateşkes imzalanması için gösterdiği çabalar sonuçsuz kalmış ve personeli saldırıya uğramıştı. Bazı ülkelerin destek güçlerini tek taraflı çekmeleri sonucunda Güvenlik Konseyi, UNAMIR güçlerini 2 bin 548'den 270'e indirmek zorunda kalmıştı.
"BMGK'dan müdahale kararı çıkması zor gözüküyor"
AA muhabirine konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beril Dedeoğlu, Filistin'e olası bir müdahalenin iki şekilde gerçekleştirilebileceğini söyledi. Bunlardan birincisinin, NATO gibi bir örgüt eliyle ya da bir uluslararası koalisyon kurularak yapılabileceğini belirten Dedeoğlu, "Ya da BM'nin Mavi Berelileri devreye girecek" dedi.
BM'nin yürüttüğü iki tür barış gücü harekatı bulunuyor. Bunlar, gözlem misyonları ve barış gücü. Gözlemciler silah taşıma yetkisine sahip değilken, barış gücü ise sadece savunma amaçlı kullanmak üzere hafif silahlar taşıyor. BM barış gücü personeli, üniformalarındaki BM işaretinden ve mavi berelerinden ayırt ediliyor.
Dedeoğlu, her durumda BMGK’nın onayının alınması gerektiğine dikkati çekerek "Tüm üyeler evet der mi? Benim çekincem var. BMGK'dan müdahale kararı çıkması zor gözüküyor" değerlendirmesinde bulundu.
Ancak BM'nin insani yardım kapsamında desteğinin olabileceğini belirten Dedeoğlu, bunun da ancak İsrail'in izin verdiği ölçüde gerçekleşebileceğinin altını çizdi.
BM barış gücü bünyesinde yapılacak olası bir müdahalede bile birliklerin çatışmanın ortasına girmelerinin kolay bir şey olmadığını söyleyen Dedeoğlu, Abbas'ın BM'ye başvurusunun sulandırılması düşünülmüyorsa anında karar da verilebileceğini ifade etti.
Dedeoğlu, "Eğer konunun BMGK'ya intikali geciktirilirse atı alan Üsküdar'ı geçmiş olur" uyarısında bulundu.
"BMGK üyesi ABD'nin İsrail yanlısı tutumu herkesçe malum"
Abant İzzet Baysal Üniversitesinden Doç. Dr. Mehmet Dalar da "artık topun BMGK'da olduğunu" belirterek "BMGK üyesi ABD'nin İsrail yanlısı tutumu herkesçe malum. ABD tarafından Filistin'e barış gücü gönderilmemesi yönünde bir oy çıkarsa Konsey'den bu karar geçmez" diye konuştu.
BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa'nın veto hakkı bulunuyor. Bu ülkelerden birinin olumsuz oy kullanması halinde Konsey'de karar alınamıyor.
BM barış gücünün operasyonel özelliği bulunmadığına da dikkati çeken Dalar, "Bu tür durumlarda barış gücünün esas fonksiyonu ateşkesi gözetleme üzerinde faaliyet yürütülmek" dedi.
Askeri gücü ya da uluslararası bir polis teşkilatı bulunmayan BM’nin barış koruma operasyonlarında yer alan ordular, üye devletlerin gönüllü askerlerinden oluşturuluyor. Görevlendirilen sivil personel de barış gücü operasyonlarında önemli rol üstleniyor.
SON VİDEO HABER
Haber Ara