'Hamas, özgürlük yolunda pusulasını asla şaşırmamıştır'
İslamî Direniş Hareketi (Hamas) Siyasi Birim üyesi Muhammed Nezzal, üç Siyonist askerin kimler tarafından kaçırıldığıyla ilgili hareketin bilgi sahibi olmadığını belirterek, üç askerin kaçırılmasından sonra hiçbir tarafın üstlenmemesinin ise direnişin düşünce sisteminde büyük bir gelişmenin işareti olduğunu, üç askerin kaybolmasının ardından Abbas yönetiminin düşmanla sürdürdüğü işbirliğinin ise utanç tablosu olduğunu söyledi.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-07-12 11:30:45
Hamas’ın yaşadığı krizi inkâr etmediklerini belirten Hamas lideri, ancak krizlere ve sıkıntılara alışık hareketin her seferinde daha güçlü çıktığını, özgürlük yolunda Hamas hareketinin asla pusulasını şaşırmayacağını ifade etti.
Filistin’de sağlanan uzlaşıya da değinen Nezzal “daha büyük hedefler ve amaçlar için uzlaşı yoluyla bazı tavizlerin verilmesi asla ayıp ve kusur değildir. Ancak Abbas ve takımı bunu Hamas’ı dışlamak veya onu siyasi arenadan uzaklaştırmak için kullanmak isterse bu onlar için arzu olmaktan öteye geçmeyecektir” dedi.
Hamas Siyasi Birim üyesi Muhammed Nezzal ile yaptığımız röportajı sunuyoruz:
Üç Siyonist askerin kaybolmasından birkaç gün sonra yaptığınız açıklamada bunun bir esir alma operasyonu olduğunu söylediniz. Bunu söylerken bir bilgiye dayanarak mı söylediniz, yoksa sadece bir analiz miydi?
Açıkça söylüyorum. Operasyonu yapan tarafla ilgili elimizde hiçbir bilgi yok. Ancak Siyonist işgal rejiminin üç kişinin kaybolduğunu ve kendileriyle iletişimin kesildiğini duyurmasından sonra bunun gerçek bir esir alma operasyonu olduğunu düşündüm.
Üç kişi kayboluyor, ardından isimleri, resim ve bilgileri yayınlanıyor. Çok geçmeden bunların kaçırılmasından sorumlu tutulan Hamas’a karşı operasyonlar yapılıyor. Onlarca Hamas lideri ve mensubu tutuklanıyor.
Bazı yazarlar yaptığınız açıklamalarla Hamas’ın susma kararını deldiğinizi düşünüyor. Ne diyorsunuz?
Bu konuda Hamas’ın aldığı bir karar yok. Böyle bir karar olsaydı, ben buna uyanların başında gelecektim. Eylemi üstlenmekle eyleme yorum yapmak ayrı şeylerdir. Eylemi üstlenmek Kassam Tugayları’nın görevidir. Yapmışsa onu üstlenir. Yorum yapmak ise harekette herkesin hakkıdır.
Askerleri esir alma işini yapan taraf neden eylemi üstlenmiyor? İki hafta geçmesine rağmen eylemle ilgili sis perdesi henüz aralanmış değil?
Kanaatimce bu eylemi yapanların takdir ve tedbirlerine bağlı bir şey. Onları kaçıranların eylemi üstlenmemeleri direnişin geçmişten ders çıkardığının göstergesidir. Eylem askeri, siyasi ve güvenlik uzmanlarının gözlemlerine göre başarılıdır.
Acaba bu eylem Filistin Yönetimiyle uzlaşı ortağınız olan Fetih hareketini zora sokmadı mı ve bununla uzlaşı tabutuna ilk çivi çakılmış olunmadı mı?
Askeri operasyonların hiçbir taraf için sıkıntı yaratmaması ve onu zora sokmaması gerekir. Aksine bunun üzerine bir şeyler bina etmek, bunun üzerinden işgal rejimine baskı kurma yoluna gitmek gerekir. Bununla herkesin talebi olan esirler kurtarılmak isteniyor.
Filistin uzlaşısına gelince bu tamamıyla Filistin içi bir meseledir, bunun Siyonistlerin öfkesi veya tepkisine bağlanmaması gerekir.
Filistin Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas El-Halil eylemini kınadı ve Fetih liderlerinden Muhammed El-Medeni’yi kaçırılan Siyonistlerin ailelerine onları teskin etmek için gönderdi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mahmut Abbas ile bazı Fetih liderlerinin yaptığı utanç vericidir. Bunlar işgalciyi topraklarından çıkarmak isteyen direniş hareketlerinin tarihinde görülmemiş sahnelerdir. Bunu yapanlar öncelikle halk nezdinde kınanırlar.
Güçlü bir müttefiki olan Mursi’nin düşürülmesi ve direniş ekseni olarak bilinen çevreden çıkmasının ardından halen süren kuşatmanın gölgesinde yaşayan Hamas hareketinin ciddi bir çıkmaza girdiğini söyleyenler var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İster Filistinli olsun ister olmasın direniş hareketlerinin benzer örneklikler göstermeleri, sürekli aynı rotada yürümeleri, önü açık bir yolda ilerlemeleri mümkün olmamıştır. Kuruluşundan beri Hamas sürekli sıkıntı, engel ve baskılarla karşı karşıya kaldı. Ama her seferinde engelleri ve krizleri aştı; karşılaştığı darbeler ve sıkıntılar kendisini daha güçlü hale getirdi.
Hareketin karşılaştığı çıkmazı inkâr etmiyoruz. Bu ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır. Hamas çıkmaz ve krizlere alışıktır. Ama bu krizlerden her seferinde daha güçlü çıkmıştır.
O nedenle bizim yaşadığımız sıkıntıları dört gözle bekleyen, bunu kendisine baskı aracı kılmak ve metodunu değiştirmek isteyenlere karşı açık olmamız gerekir. Mesajımız çok açık ve nettir. Hamas asla metodunu değiştirmeyecek, pusulasını şaşırmayacak. Özgürlüğe doğru giden yolda ilerlemeye devam edecektir.
Fakat onlara göre, siz daha önce şartlar öne sürerken, bu çıkmaz sizi Gazze’de Eş-Şati anlaşmasını şartsız imzalamaya zorladı. Bu suçlamalar ne kadar doğru?
Mayıs 2011’de Kahire’de ve Şubat 2012’de Doha’da imzalanan anlaşmalara bakanlar uzlaşıya varmak için taviz veren tarafın yine Hamas olduğunu görecektir. Hamas, Mahmut Abbas ile Fetih’e taraflı davranan Mübarek’in düşürülmesini fırsat bilip taleplerini artırabilir ve diretebilirdi. Ancak bunun yerine taleplerinde hiçbir değişikliğe gitmeden Mübarek’in düşmesinden üç ay sonra anlaşmayı imzaladı. Kahire Anlaşması’ndan sonra yapılan görüşmelerde Hamas birçok konuda esneklik gösterdi ve başbakanlık için birçok isim önerdi. Ama Abbas Selam Feyyad’da ısrar etti.
Hamas’ın Feyyad’ın başbakan kalması konusunda birçok çekinceleri vardı. Abbas’ın Feyyad’da ısrar etmesi uzlaşının dokuz ay askıda kalmasına neden oldu. Nihayet Katar Emiri Abbas ile Meşal’i Şubat 2014’te bir araya getirdi. Hamas lideri Meşal görüşmede yine kolaylık sağladı ve “Feyyad’ın kalması Amerika ve işgal rejiminin talebidir” dediği Feyyad sıkıntısını aşmak için Abbas’a uzlaşı hükümetine başbakanlık yapmasını teklif etti.
Tuhaf olan şudur. Bütün bu kolaylık ve esnekliğe rağmen Abbas beklenen hükümeti kurmadı ve değişik bahanelerle işi ağırdan almaya başladı. Düşmanla görüşmeleri bahane ederek işi erteledi. Filistin uzlaşısı hesabına Siyonistlerle müzakereleri önceledi.
En son Gazze’deki deklarasyona gelince, bu Abbas’ın Siyonistlerle yaptığı müzakerelerin çıkmaz sokağa girmesinin ardından aldığı bir karardı. Abbas Filistin uzlaşısına dönme kararı aldı. Bunun için FKÖ’den bir heyet oluşturdu ve heyeti Gazze’ye gönderdi. Heyet tavrı değişmeyen Hamas ile görüşmeler yaptı.
Onun için açıkça bilinmelidir ki süreç bazılarının iddia ettiği gibi Hamas’ın yaşadığı sıkıntı ve girdiği çıkmazdan dolayı değildir. Bu çıkmaz ve kriz Gazze’ye uygulanan ambargo nedeniyledir. Bu yeni bir şey değildir. Dokuz yıldır süren bir sıkıntı. Bu süreç içinde sıkıntılar bir arttı bir azaldı. Sisi zamanında bunun daha zor ve ağır olduğu bir gerçek. Ancak bu sıkıntılar daha önce de vardı.
Fakat Hamas’ın Eş-Şati’de varılan uzlaşıda hükümetin kurulması için verdiği tavizler çok fazla. Mesela daha önce şiddetle karşı çıktığı Riyad El-Maliki’nin Dışişleri Bakanı olmasına bile ses çıkarmadı. Yine bakanların çoğu Abbas ve Fetih’e yakın insanlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hamas’ın Filistin hükümetinin kurulması için çok taviz verdiği doğrudur. Başbakanlığı Fetih’ten El-Hamedallah için bırakmaktan tutun, bir çoğu Fetih’e mensup Abbas yakını insanın bakanlık yapmasına kadar bir çok noktada tavizler verdi.
Hamas daha büyük bir maslahat için verdiği bu tavizler konusunda ayıplanacak bir durum görmüyor. Biz uzlaşı treninin ilerlemesini istiyoruz. Daha ilk durakta arızalanıp durmasını arzu etmiyoruz. Aynı şekilde iyi niyetini göstermek istiyor hareket. Uzlaşıya varamama bahanelerini de ortadan kaldırmak istiyor. Bu geçici bir hükümettir. Önümüzdeki aşama daha önemli ve daha zordur.
Bütün bunları hesaba katan Hamas uzlaşı için gereken esnekliği gösterdi.
Ancak bu tavizler ve esneklikler karşı tarafta karşılık bulmadı. Onlar bu taviz ve esnekliği sizin yaşadığınız sıkıntı ve çıkmazın bir sonucu olduğunu düşünüyor. O nedenle Gazzeli memurlarının maaşlarıyla ilgili sürdürülen olumsuz tavrı görüyoruz. Sizin için oldukça sıkıntılı bir kriz olan bu denklemi aşmak için nasıl hareket edeceksiniz?
Abbas ve Fetih liderleri Hamas’ın gösterdiği bu esnekliği onun zaafına, yaşadığı çıkmaza ve acziyetine bağlamaları yanlıştır. Bu konuda ciddi bir hata işliyorlar. Hamas, Filistin halkının içerde ve dışarıda bulunduğu her yerde vardır. Büyük bir halk tabanına sahiptir. Elinde birçok etkin kart ve baskı aracı da vardır. Bu, onun siyasi arenadan dışlanmasına veya zayıflatılmasına karşı dimdik durmasını sağlıyor.
Şayet Abbas ve bazı Fetih liderleri süreci Hamas’ı tasfiye etmek veya onu siyasi sahadan uzaklaştırmak için fırsat olarak görüyorlarsa bu onlar için sadece bir umut olarak kalacaktır. Uzun bir süreç var önümüzde ve birçok raundumuz var. Hamas olmadan veya onunla ittifak kurmadan bunu aşmaları mümkün değildir.
O nedenle Fetih’in içindeki aklı başında olan insanlara sesleniyorum. Hesabınızı yeniden yapın. Uzlaşı ve anlayış mantığını esas alın. Zorba, baskı ve dışlama mantığını asla esas almayın.
Ayrıntılara girmeden şunu da sormak istiyorum. Filistin içinde ve dışında Hamas sempatizanlarının bölgedeki son gelişmelerin ardından Hamas’a ilişkin kaygıları var. Bu kaygıları gittikçe de artıyor. Hamas üç sene önce siyasi bürosunu ve birçok liderini misafir eden ev sahibini kaybetti. Ki bu kararı hareketin kendisi almıştı. O zaman da bazıları hareketin acele ettiğini ve yanlış bir karar aldığını söylediler. Artık kendisi de daha önce bilinen ve İran’ın liderliğini yaptığı Direniş Cehpesi içinde değil. Bu durum onun ekonomik durumunu fazlasıyla etkiledi. Hamas’ın dayandığı Mursi iktidarı da artık yok. Onun yerine gelen ise Hamas’a karşı hiç de iyi niyet beslemiyor. Bu tabloya göre Hamas sempatizanlarının realiteye uygun olarak duyduğu kaygıyı nasıl görüyorsunuz?
Şunu hatırlatmakta fayda var. Hamas liderleri önce uzun bir süre Ürdün’de kaldılar. Nihayet herkesin bildiği üzücü bir yolla ülkeden çıkarıldılar.
Ürdün’den sonra Hamas liderleri Suriye’ye geçtiler. Burada da on küsur yıl kalan Hamas liderleri Suriye’deki kriz nedeniyle çıktılar. Hamas’ın çıkma kararı zorunluydu. Bu karar ülkeyi güvensiz hale getiren krizden bir yıl sonra alındı. Bu aşamada Hamas’ın burada güven içinde çalışmalarını yapması adeta imkânsız hale gelmişti.
Bana göre alınan karar ne acele alınmış ne de yanlış bir karardı. Şartlar ona bunu dayattı. Bu bireysel bir karar değil, kurumsal bir karardı.
Suriye’den çıkan hareket bu kez birçok Arap ve İslam ülkesinde yer almaya ve çalışmalarını bu çerçevede sürdürmeye başladı.
Burada Kur’an’ın genel olarak mustazaflara yönelik hitabını iyi düşünmek gerekir. O şöyle diyor: “Hicret etmeniz için Allah’ın arzı geniş değil miydi?”. İşler ağırlaştığında, durumlar kötüleştiğinde ve hicret zorunlu hale geldiğinde hicret her zaman tanınan bir fırsat ve vesile olur. Hamas liderlerinin Ürdün’den Suriye’ye, oradan da Katar’a ve başka ülkelere hicretleri bu minval üzere gelişmiştir.
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Bir ülkeden başka bir ülkeye gitme işine eksiklik gözüyle bakmamak gerekir. Bununla hareketin önü açılabilir, yeni ufaklar belirebilir. Hareketin yaşadığı da budur.
“Direniş Cephesi”ne gelince, burada açık olmak istiyorum. Bizi bu eksene koyan aslında basındı. Daha önce olduğu gibi şimdi de çevre ve paktlardan uzak durduk. Ancak bir baktık ki biz bir Direniş Ekseninin içindeyiz. Bu kimsenin tekeline alamayacağı bir eksendir. Direnişi esas alan herkes bunun içindedir zaten.
Bizim söz konusu çevredeki bazı taraflarla siyasi ihtilafımız olmuşsa bu bizim direnişin içinde olmadığımızı göstermez.
Hamas genel anlamıyla ümmetin ve Filistin halkının atan kalbi olmaya devam edecektir. Onun pusulası açık olacaktır. Özgürlük, bağımsızlık ve işgalden kurtulma konusunda Filistin halkının seçeneklerinin sözcüsü olacaktır.
O nedenle işgale karşı durma hususunda direnişin öncüsü ve ön mevzide olmaya devam edecektir. Mensuplarımıza ve sempatizanlarımıza düşmanın bizi koymak istediği cam kavanozu aştığımızı ifade etmek istiyoruz. Özgürlüğe doğru yürüyüşümüz Allah’ın izniyle devam edecektir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara