İstasyon Meydanı'ndaki mitingde, 3 Kasım'da göreve gelirken "Yeter söz de milletin, karar da milletin, yetki de milletin" dediklerini anlatan Erdoğan, cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle sözü, kararı, yetkiyi tamamen millete bırakmış olduklarını söyledi.
Erdoğan, "Sizin ferasetinize, sizin basiretinize güveniyoruz. Siz ne derseniz en güzeli odur. Siz neyi tercih ederseniz en iyisi odur. Çünkü siz bin yıllardır devam eden bir yürüyüşün ve o kutlu yürüyüşün yolcularısınız varislerisiniz. Sizler tarihi bin yıllar öncesine dayanan bir milletin büyük ve zengin bir medeniyetin mensuplarısınız. Anadolu ve Trakya her meseleyi vicdan terazisinde tartacak, her meselede hakkın yanında duracak eşsiz bir birikime sahiptir. İyiyle kötüyü en doğru şekilde sizler birbirinden ayırırsınız" diye konuştu.
Milletin ferasetine, basiretine yıllar boyu inanılmadığını, itimat edilmediğini, "millet seçemez, millet anlamaz, millet beceremez, başaramaz, devlet idaresinden, siyasetten millet anlamaz, bunlara aklı ermez" denildiğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Merhum Adnan Menderes işte bu zihniyete isyan ederek iş başına geldi. Milletin sevgilisi oldu. Merhum Turgut Özal, milleti tahkir eden bu zihniyete karşı geldi, milletin sevgilisi oldu. Millet neyi seçtiyse bu CHP bu darbeci zihniyet onun karşısında oldu. Millet neyi sevdiyse neyi beğendiyse Bu CHP bu darbeci zihniyet onun karşısında oldu. 2007 yılında bizim cumhurbaşkanımızı engellemek isteyen kim? CHP ve yandaşları... Biz cumhurbaşkanını halk seçsin dediğimizde buna itiraz eden kim? CHP ve yandaşları. Şu anda darbeleri, vesayeti savunan kim? CHP ve yandaşları... Bu CHP cumhurbaşkanını Meclis'in seçmesini engelledi, halkın seçmesine 'hayır' dedi. Şimdi utanmadan sıkılmadan halkın karşısına çıkıyor ve halktan oy istiyor."
-"Bunlar bu defa sandıkta bambaşka bir ders almalıdır"-
Miting alanındakilere "10 Ağustos'ta sandıkta bunlara gereken dersi vermeye var mıyız" diye seslenen Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal'in Kurtuluş mücadelesine Samsun'dan başladığını, Erzurum'dan önce Samsun'da bulunduğuna değinerek "Samsun'un sizlere selamı var. Samsun'dan Canik'e geçtim. Canik'te bir miting, selamları var. Tekkeköy'e geçtim. Oradan size çok çok selamları var" diye konuştu.
İstiklal mücadelesinin, istikbal mücadelesinin en önemli ayağı Erzurum'da olduklarını söyleyen Erdoğan, şunları belirtti:
"Sizin tarihi misyonunuz ne emrediyorsa ben inanıyorum ki sizler 10 Ağustos'ta onu yapacaksınız. Bunlara prim vermeyeceksiniz. Bunlar bu defa sandıkta bambaşka bir ders almalıdır. Pensilvanya'ya da en güzel cevabı siz vereceksiniz. Beraber çalışıyorlar biliyorsunuz. Gerekli olan dersi alacaklar. Niye? Milli güvenliğimize ihanet edenlere bu sandık en güzel ders yeridir."
"CHP ve MHP arasında fark kaldı mı" diye soran Erdoğan, şöyle devam etti:
"MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 1999-2002 arasında MHP'yi aldı. O dönemdeki ANAP ve DSP'nin oyuncağı haline getirdi. 5 yıllığına seçildi, duramadı 3,5 yıl sonunda kaçtı gitti. Sakarya depreminin altında kaldı, Gölcük depreminin altında kaldılar, Kocaeli depreminin altında kaldılar. Başaramadılar. Biz Bingöl depreminde Bingöl'ü yeniden kurduk, Simav depreminde Simav'ı yeniden kurduk, Van depreminde Van'ı yeniden kurduk. Niye? İnanıyorduk. Onun için üstündük ve bunu başardık. Bunlar bir irade koyamadılar. Ortaya bir siyaset koyamadılar. Bu MHP'nin başındaki zat, aynen CHP'nin başındaki zat gibi Erdoğan'a küfretmekle oy alacağını zannediyor. Ama bizlerden kötü söz sadır olmaz. Bizim lügatimizde bizim kitabımızda o yok. Onun için CHP'ye gönül verenlere de sesleniyorum, MHP'ye gönül verenlere de sesleniyorum: Sizler, 'kem söz sahibinindir', bunu biliyorsunuz. Bunların peşinde mi olacaksınız, yoksa bu ülkeye hizmet edenlerin peşinde mi olacaksınız?
CHP, MHP, Pensilvanya ihanet şebekesi, oyuncak halinde beraber oldular ve bir vagon gibi CHP'nin peşine takıldılar gidiyorlar. Kendi iradeleri yok, kendi siyaseti yok, kendi adayları yok. MHP'ye talimat veriyorlar, 'aday bu olacak, siyasetimiz bu olacak, sloganımız şu olacak, müttefiklerimiz bu olacak'. Bu şekilde emir veriyorlar. Onlar da ikilemeden bu emirleri yerine getiriyorlar.
Dik duracağız, dikleşmeyeceğiz. Bunlar belediye başkanlığımda İstanbul'da aynı şeyi yaptılar, Başbaban olduk aynı şeyi yaptılar. Ne oldu? Dadaşlar, biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık. Bizler Selahaddin Eyyubiler, Tarık Bin Ziyadlar gibi bu yola çıktık. Biz heyecanımızı onlardan aldık, onların izinde bu yola böyle yürüyoruz, diğerleri gibi değil. Asla onlar gibi olmadık, olmayacağız. Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne Allah'ın izniyle çıkarıyoruz çıkaracağız."
Erdoğan, göreve geldiklerinde Türkiye'de eğitimin çökmüş bir halde olduğunu, çalışmaya girişerek, derslik sayısını neredeyse 250 bine ulaştırdıklarını anlattı. Daha da devam edeceklerini söyleyen Erdoğan, şunları belirtti:
"81 vilayette üniversitemiz var mı artık? Var. Harçlar kalktı mı? Kalktı. Burslar arttı mı? Arttı. Beslenme yardımı arttı mı? Arttı. Şimdi artık sınıflarda etkileşimli tahtaları yerleştiriyoruz, tablet bilgisayarları dağıtıyoruz. Modern dünya neye sahipse benim dadaşımın yavrusu da ona sahip olacak. Biz buna da 'hayır' dedik. Daha fazlası olacak. İnşallah şu anda önümüzde 10 milyon tablet bilgisayar ihalesi var. Bunu yapacağız. Artık tablet bilgisayarın girmediği ev kalmayacak."
Sağlıkta atılan adımlara da değinen Erdoğan, hastanelerin modern anlamda girmediği ilin kalmadığını, ilçelerdeki çalışmaların sürdüğünü, şehir hastanelerine başladıklarını, eğitim araştırma hastanelerinin devam ettiğini dile getirdi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"İlaç almak için ne çile çekiyordunuz değil mi? Alabiliyor muydunuz? Bu CHP'nin başındaki genel müdür, bir zamanlar SSK'nın genel müdürüydü. Onun genel müdürlüğünde bırakın ilaç almayı hastanelerde vatandaşımız rehine alınıyordu ve kuyrukta benim vatandaşım inim inim inletiliyordu. İlacın yarısını alıyorsun, yarısını alamıyorsun. Şimdi böyle bir dert var mı? Şimdi git istediğin eczaneden ilacını al. Değil mi? İnşallah şimdi şehir hastanelerimizi hızlı şekilde onları da bitireceğiz ve bu konuda Erzurum'un evladı Recep kardeşimin de çok büyük emekleri var. İnşallah şimdi onları da bitirdiğimizde artık Türkiye çok daha farklı bir konuma gelecek. Modern Türkiye böyle inşa edilecek. Bu kararlılık meselesidir. Bu inanç meselesidir. Fatih Sultan Mehmet'e karadan gemileri yürüten ruh neyse biz o ruhla yürüyoruz. Ecdadımız Fatih karadan yürüttü biz de denizin altından Marmaray'ı yürüttük, yürütüyoruz. Onlar bizim ilham kaynağımızdı"
(Sürecek)