Zorunlu göç işadamı yaptı
1990'larda köyleri boşaltılan binlerce insan Güneydoğu Anadolu'dan batıya göç etti. Zorunlu göçün mağdurlarından biri de Ali İhsan Dinçer. Diyarbakır'dan kaçarak beş parasız geldiği İstanbul'da, şimdi yıllık 9 milyon dolar cirolu iki imalat firmasının sahibi.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-07-04 11:34:07
“Ekmek parası bulamadığımız zamanlarımız oldu. Çalıştığımız tekstil atölyesinde yaşıyorduk. Bir taraftan da aranıyordum. 10 yıl boyunca kahveye gitmedim, sosyal etkinliklere katılmadım, özel araca binmedim.”
Ali İhsan Dinçer ailesiyle göç etmek zorunda kaldığı İstanbul’da yaşadıklarını bu sözlerle özetliyor.
Zorunlu göç mağduru Dinçer, yoksulluk içinde geçen günlerin ardından şimdi 250 kişinin çalıştığı, yıllık 9 milyon dolar cirolu iki imalat firmasının sahibi.
Güneydoğu Anadolu’da 1990’larda yaşanan köy boşaltmaları sonrası binlerce aile batı illerine göç etti. Mağdurlar bir yandan yeni hayatlarına alışmaya çalışırken, diğer yandan yoksullukla mücadele etti. Birçoğu hâlâ göçün yarattığı mağduriyetin travmasını yaşarken, bazı aileler aradan sıyrılmayı başardı, ticarete atıldı, kendi işlerini kurdu. Çözüm süreciyle birlikte de yatırımlarını Güneydoğu’ya kaydırdı. Bu ailelerden biri de Dinçer ailesi.
İşkence gördü
Sekiz çocuklu Dinçer ailesinin öyküsü Diyarbakır’ın Silvan ilçes’nde başladı. Baba Ali İhsan Dinçer terzi, anne Saibe ev hanımıydı. 1988'de çatışmalar giderek Güneydoğu’nun her yerine yayılıyordu. Mardin’de bir çatışmada öldürülen PKK’lıların üzerinde çıkan notta adresinin olduğu iddiasıyla gözaltına alınarak Diyarbakır Terörle Mücadele Şubesi’ne götürülen Dinçer, burada 28 gün boyunca işkence gördüğünü söylüyor:
“Önce kaba dayakla başladılar. Onların ‘helikopter’ dedikleri bir işkence yöntemleri vardı. Çarmıha benzer bir tahtaya sizi bağlayıp saatlerce ayakta bekletirlerdi. Cinsel organınıza, ayak ve parmak uçlarınızdan elektrik verirlerdi. Bir araba tekerleğinin içine yerleştirip bekletirlerdi. Defalarca silah dayayıp ölümle tehdit ettiler.”
Dinçer PKK’ya yardım ve yataklık ettiği gerekçesiyle 2.5 yıl ceza aldı. Cezaevinden çıktıktan sonra Silvan’a, ailesinin yanına döndü. 21 Aralık 1991’de Dinçer ailesinin evi ve terzi dükkânları kundaklandı
İstanbul'a kaçtılar
Dinçer ailesi Silvan'da tütün üreticiliğine başladı. Ama burada da huzuru bulamadılar. Mart 1994’te Kürt Ulusal Meclisi'nin (KUM) üyesi olduğu iddiasıyla Dinçer hakkında arama kararı çıkarıldı, bu kez çareyi İstanbul’a kaçmakta buldular.
Polis tarafından aranan baba Dinçer, bir arkadaşıyla “Fagis Tekstil” adıyla beş makinenin olduğu tekstil dikim atölyesi açtı. Aile atölyeyi ev olarak da kullanıyordu. Baba Dinçer o günleri, “Çocuklar daha küçüktü. Çalışmazsak aç kalacağız. Bayramlarda bile çalışıyorduk” sözleriyle anıyor. Eşiyse atölyede tozların içinde yaşamalarının hayatının en zor günleri olduğunu dile getiriyor. Büyüyen çocuklar aynı sektörde çalışmaya başlayınca aile rahat bir nefes almaya başladı.
Küçük atölyeden 9 milyon dolar ciroya
Firmanın işleri yıllar içinde büyüyünce, küçük atölye dar gelmeye başladı. Zeytinburnu’nda yeni bir yer kiralayan Dinçer, üretilen malları Laleli’deki pazardan Kafkas ülkelerine ihraç etmeye başladı.
Dinçer çözüm süreciyle birlikte iki yıl önce Mardin’in Nusaybin ilçesinde bir arkadaşıyla yeni bir firma açtı. İki firmanın toplam çalışanı şu an 250. İstanbul’da daha çok tasarım ve pazarlama bölümü çalışanları var. 230 işçiyse Nusaybin’deki dikim atölyesinde çalışıyor. Firmaların yıllık cirosu ortalama 9 milyon dolar.
10 yıllık firar yılları
Ali İhsan Dinçe, başarı öyküsünü anlatırken bir yandan da eski günleri anarak hüzünleniyor:
“Bir misafir geldiğinde çok zorlanıyorduk. Kimseden borç para da alamıyordunuz. Çevrenizdekilerin de durumu sizden farklı değil. Ekmek parası bulamadığımız zamanlarımız oldu. Ev birbirinden uzaktı. Minibüs parası olmadığında yürüdüğüm çok günlerim oldu. Bu günlerde oturup ağlıyordum. Bir yandan da polise yakalanma korkusu vardı. 10 yıl boyunca hiç kahveye gitmedim. Sosyal aktivitelere katılmadım. Özel araçlara binmedim. Toplu taşıma araçlarını kullandım. Firma adıma değildi. 2004’te kayıtlarımı yaptırdım. Bankadaki işlemlerim için çağrılınca gözaltına alındım. İfade sonrası davam düştü. Bu gözaltında yaşadıklarımla geçmiş yıllarda yaşadıklarım arasında o kadar çok fark vardı ki. Düşünün, günlerce gözleriniz kapalı işkence görüyorsunuz. Bu seferse gözleriniz açık, tek tokat bile yemiyorsunuz. Son gözaltımda yaşadıklarım aynı zamanda Türkiye’nin değiştiğinin de göstergesinin kanıtıydı.”
Ali İhsan Dinçer başarılarında, eşi Saibe, çocukları Cemil (soldaki) Berivan ve Yekta'nın büyük katkıları olduğunu söylüyor.
Anne ve çocuklar dönmek istemiyor
Dinçer ailesi memleketlerine dönüp dönmeme konusunda farklı düşünüyorlar. Baba dönmekten yana ama eşi Saibe ve işlerini devrettiği oğlu Yekta aynı düşüncede değil. Anne “Çok acı çektik, zor günler yaşadık. Köye dönmek istemem. Burada yaşamak istiyorum” derken, Yekta Dinçer ise daha çok işadamı kaygısıyla yaklaşıyor:
“Güneydoğu’da yatırım yapanların bir ayağı İstanbul’da. Bizim de işimiz burada. Dönmek çok zor. Ayrıca buraya alıştık.”
Sekiz çocuğun altısını okutamayan Dinçer ailesinin en küçük kızları Bahar, Fransa’da sosyoloji bölümünde yüksek lisans yapıyor, en küçük oğulları Hebun ise Bilgi Üniversitesi’nde hukuk okuyor.
Burhan Ekinci / Al Jazeera
SON VİDEO HABER
Haber Ara