Köşe yazarları Erdoğan'ın adaylığını değerlendirdi
Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı sonrası köşe yazarları Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığını değerlendirdi.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-07-02 13:12:16
İşte o değerlendirmeler:
Haşmet Babaoğlu: Cumhursuz Cumhurbaşkanlığı bitiyor.
Cumhursuz Cumhurbaşkanlığı bitiyor.
Demos'suz demokrasi dönemi bitiyor. Millet demokrasi istemeyenlerin üzerine kapıyı üzerlerine kapayıp demokrasi yoluna gidecek.
Ali Bayramoğlu: Cumhurbaşkanlığı ilanı
Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı adaylığının ilanı, aslında cumhurbaşkanlığının ilanıdır. Umarız bu yeni safha, Türkiye'nin yeni yüzünün özellikle ilk cehpesini, normalleşme cephesini kalıcı şekilde baskın kılar.
Markar Eseyan: Karanlık bir dönem kapanıyor
Tarih CHP zihniyeti açısından da tekerrür ediyordu. Tıpkı bugünün çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun gösterilmesi gibi, DP iktidarının geldiğini gören İsmet İnönü Müderris İbrahim Edhem Efendi'nin İlahiyat Profesörü oğlu Şemsettin Günaltay'ı 1949'da CHP'nin başına geçirilmişti. Maksat 'dindar ve cahil' halkı kandırıp reform sürecini önlemekti.
Olmadı. Erdoğan Başgil gibi vazgeçmedi, Demirel gibi şapkasını alıp gitmedi, halk da 1950 yılında olduğu gibi 30 Mart'ta kendisini hor görenleri değil, saygı duyanları seçti.
Ali İhsan Karahasanoğlu: Türkiye bir ilki yaşayacak
O, bu ülkede ikinci sınıf vatandaş gibi kabul edilen, İmam Hatip Lisesi’nden mezun bir cumhurbaşkanı adayı..
Puanları çalınan.. Üniversiteye girişi engellenen.
Pensilvanyalılar tarafından bile sürekli fişlenen İmam Hatip..
Bu özelliği de, Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığına seçildiğinde, Türkiye Cumhuriyeti açısından, bir ilk olacak!
Reha Muhtar: O bir belagat ustası
İcraatının ve kendisinin tartışılmadığı bir kampanyada, Tayyip Erdoğan’ın en büyük avantajı olan belagatı büyüdükçe büyür... Belagat ustalığı karşısında, onun icraatlarını polemik konusu yapmamak, mitinglerle karşısına çıkmamak, onu ve Türkiye’yi polemiksiz bırakmak tek bir anlama gelir... Tayyip Erdoğan tek başına otobana çıkan bir pilot gibidir...
İstediği hızı yapacak, istediği an yavaşlayacak istediği an gaza kökten basacak, one man show’u istediği tarzda yönetecektir... Polemiksiz bir Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye’yi götüreceği yer, solo bir Erdoğan konseridir...
Konserin öyle bir one man show ki; konserin sonunda “star”ın düet yapmasına bile gerek kalmayacak...
Okay Gönensin: Vesayetin ölüm günü
Daha önce de “vesayet”in istemediği cumhurbaşkanları oldu. Celal Bayar hapse atıldı, idamdan zor kurtuldu. Turgut Özal’a suikast yapıldı.
Abdullah Gül de “vesayet”in karşı koymasına rağmen siyasetin sağlam durmasıyla seçildi, yedi yıllık görevine tartışmasız bir başarıyla imza attı.
Şimdi “vesayet”in hapse attığı, “muhtar bile olamaz” diye sevindiği bir kişi halkın oylarıyla cumhurbaşkanı olacak.
Bu “vesayet”in ölümüdür. Ölüm döşeğindeki “vesayet” belki son bir çılgınlık yapabilir ama 10 Ağustos kaçınılmaz ölüm günüdür.
Hüseyin Yayman: Milli irade, milli güç, hedef iki bin yirmi üç...
Erdoğan konuşurken arka fonda yer alan ‘Milli İrade, Milli Güç, Hedef İki bin Yirmi Üç’ sözü AK Partinin hedeflerini göstermesi bakımından önemli mesaj veriyor. Her ne kadar Başbakan ‘helallik’ istese de konuşmasının ana fikri ‘ben bir yere gitmiyorum, buradayım’dı.
ANAP’laşma ve dağılma iddialarına ‘Tayyip Erdoğan olmadan bu davanın olmayacağını düşünenler, bu davayı anlamamıştır’ diyerek cevap verdi.
Politik mücadelesiyle efsane yazan ‘uzun adam’, dünkü konuşmasıyla yeni bir tarih yazmaya soyundu.
Orhan Miroğlu: Anadolu ihtilali
Bir balkon konuşmasından fazlası vardı bu konuşmada. Herkesin kendini bulacağı, bir parçası olduğuna kolaylıkla inanacağı, siyasi ama bir o kadar da yürekten bir konuşma yaptı Başbakan. Diyarbakır cezaevi derken, orada can veren arkadaşlarımı, Kürtçe konuşan anneler derken, benimle o cezaevinde Kürtçe konuşamayan annemi hatırladım ve gözyaşlarımı tutamadım.
Ahmet Kekeç: İkinci Cumhuriyet diyordunuz
İkinci Cumhuriyet mottolarından biri de şuydu:
Eski Türkiye gömülmeli...
Eski Türkiye’nin yerinde yeller esiyor şimdi... 10 yıl önce hayal edilemeyecek gelişmeler yaşandı...
Üstelik Cumhurbaşkanı artık halk tarafından seçilecek. Çankaya vesayet girişimlerine kapalı olacak.
Bu sürece “İkinci Cumhuriyet” ismini verebilir miyiz?
Ben bir isim arama peşinde değilim... Erdoğan’ın adaylığını “başımıza gelmiş en kötü şey” olarak yorumlayan İkinci Cumhuriyet taifesine, “İstediğiniz bu değil miydi? Alın işte size İkinci Cumhuriyet” diyebilmek için gündeme getirdim bunları.
Gülay Göktürk: Yeni bir sayfa
Siyasetin normalleşmesine doğru bir adım daha atıyoruz.
Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor ve derin devletin derinliklerinde konuşlanmış güçlerin elleri kolları bağlı, sandık sonuçlarını beklemekten başka çaresi yok.
Zaten artık derinlikleri de yok...
Ne, bir zamanlar yaptıkları gibi adayları çağırıp kafasına silah dayayabilirler ne Meclis’in etrafını kuşatıp tehdit edebilir ne de Meclis localarında yan yana dizilip milletin vekillerine gözdağı verebilirler... Türkiye’nin dört bir yanına kurulacak 200 bin sandığı kontrol edemezler. O sandıklara gidecek 53 milyon insanı tehdit edemez, korkutamaz, onlara hiçbir siyasi mühendislik projesini dayatamazlar.
Vesayet rejiminin elindeki silahlardan biri daha çakaralmaza dönüşüyor. Yönetilenlerle yönetenler arasına kurulan barikatlardan biri daha kalkıyor. Siyaset, vesayeti en önemli mevzilerinden birinden daha kovup alanını daha da genişletiyor. Cumhurbaşkanlığı makamı, devletin siyaseti kontrol ettiği, frenlediği, ayar verdiği bir makam olmaktan çıkıp cumhurun doğrudan temsil edildiği bir makam haline geliyor.
SON VİDEO HABER
Haber Ara