Aksoy'un "zimmet" suçundan 12,5 yıl hapis cezasına çarptırıldığı davanın Yargıtay 7. Ceza Dairesinde yapılan temyiz duruşmasına, Aksoy'un da arasında bulunduğu bazı sanıklar ile avukatlar katıldı.
Aksoy'un avukatı Turgut Kazan, 6545 sayılı Yasa'nın Yargıtayın yapısında değişiklik öngördüğünü, dairelerin görev alanlarının, üyelerinin yeniden belirleneceğini anlattı.
Söz konusu değişikliklerin henüz hayata geçirilmediğini, duruşmaya bu şekilde devam edilmesinin adil yargılama hakkını etkileyeceğini savunan Kazan, bu nedenle duruşmanın ertelenmesini istedi.
Verilen aranın ardından ara karar okundu. Kazan'ın talebi, Dairenin görevinin devam ettiği, görev değişikliği söz konusu olsa bile duruşmanın yenilenebileceği gerekçesiyle reddedildi.
Ara kararın ardından dava dosyasıyla ilgili savunmasını yapan Kazan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının onama istemli tebliğnamesini eleştirdi.
Yerel mahkemenin hükmünü Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) raporlarına dayandırdığını savunan Kazan, TMSF'yi eleştirerek 2 yıl önce 400 milyon lira bedel biçilen müvekkiline ait televizyonun TMSF tarafından 92 milyon liraya ihalesiz şekilde satıldığını öne sürdü.
Kazan, bu kararın idare mahkemesince yürütmesinin durdurulduğunu söyledi.
Davanın zaman aşımı süresinin dolduğunu da öne süren Kazan, dava sürecindeki görevsizlik kararlarının zaman aşımı süresini kesintiye uğrattığı yönündeki yorumu eleştirdi.
Yasaya göre, müvekkiline isnat edilen bankacılıkta zimmet suçu hakkında dava açılması için BDDK ve TMSF'nin kurul kararıyla başvuruda bulunması gerektiğini anlatan Kazan, bunun ekonominin temelini oluşturan bankalarla ilgili olur olmaz dava açılmasının önüne geçmek için kuruma verilen bir yetki olduğunu kaydetti.
Sonradan çıkarılan bir yönetmelikle de bunun açıkça belirtildiğini dile getiren Kazan, bu nedenle düşme kararı verilmesi gerektiğini savundu.
-"İnanılmaz bir olaya tanık oldum"
Davayı görüşen İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Akın'ın mahkeme başkanı olmadan önce yazdığı kitabında müvekkilini kötülediğini bu nedenle reddihakim talebinde bulunduklarını anlatan Kazan, talebin reddedilmesi nedeniyle davanın Yargıtayca bozulduğunu hatırlattı.
Kazan, "Dava bozulup geri gelince, mahkeme başkanı bu duruma çok bozuldu, BDDK'ya üye oldu. Müdahil tarafın yöneticisi oldu. 52 yıllık meslek yaşamımda inanılmaz bir olaya tanık oldum" diye konuştu.
Kredilere ilişkin geri ödeme konusuna da değinen Kazan, her kredide risk unsuru bulunduğunu, verilen kredilerin bankacılık teamüllerine uygun olduğunu anlattı.
Kredi verilen şirketlerin başka bankalardan 60 milyon dolar kredi aldığını ifade eden Kazan, bunun bu şirketlerin kredibilitesinin olduğunu gösterdiğini kaydetti.
Kazan, TMSF'nin Aksoy'a ait televizyonlara el koymasıyla ilgili de "TMSF televizyonu daha iyi yöneteceğim diye aldı, akıl almaz yolsuzlukların önünü açtı" ifadesini kullandı.
TMSF tarafından göreve getirilen teknik koordinatör tarafından satın alınmamış mal ve hizmetlere "inanılmaz" ödemeler yapıldığını ileri süren Kazan, teknik koordinatörün mahkemede ödemeleri kendisine verilen talimatla yaptığını söylediğini ve bununla ilgili mahkemeye diskler verdiğini aktardı.
Boğazköy'deki taşınmazların tahsilatının da TMSF tarafından gizlendiğini iddia eden Kazan, 3. köprü ve 3. havalimanı arazisinin yakınındaki bu taşınmazın bedelinin altında yapılan satışının idare mahkemesince durdurulduğunu söyledi.
Kazan, şöyle konuştu:
"Türkiye'de 70 banka vardı İktisat Bankası piyasa yapıcı 17 bankadan biriydi. Bir sabah bir kriz patladı faizler bir gecede yüzde 70 arttı. Krizin nedeni de müvekkilim değildi. O günlerde 10 günlük resmi tatil vardı. Kemal Derviş yeni gelmişti. BDDK Başkanı Zekeriya Temizel ve Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel istifa etmişti. 10 günlük tatilin ardından 12 Mart sabahı bankanın önünde binlerce kişi 70 milyon liralık parasını çekmek istiyordu. 35 milyon lira banka mevduatından karşılandı. Banka merkez bankasında bulunan teminatlarının bir kısmını istedi ama başkan istifa ettiği için alamadı. Müvekkilimin bankası ve tüm mal varlığına el konuldu. Bu davanın her durumu bozma nedenidir."
-"49 milyon doları hesaplarda bırakmışım"-
Aksoy ise zimmetle suçlandığı şirketlerin kendisine iade edildiği bir işadamı olduğunu ifade ederek "Zimmetle suçlanan ben, şirketlerimde 49 milyon doları hesaplarda bırakmışım. Zimmet kastı bulunan bir kişinin 49 milyon doları bankasında bıraktığı düşünülemez" dedi.
Erol Aksoy, İktisat Bankasının hazinenin izniyle Fransa ve ABD'de bankacılık yapma izni alan bir banka olduğunu anlattı.
Yargılama sırasında lehlerine olan birçok belgenin, iç yazışmanın BDDK ve TMSF tarafından gizlendiğini de öne süren Aksoy, şunları belirtti:
"Bankamızın kredi verdikleri arasında bir tane paravan şirket, bir tane hizmetçi adına açılmış, bir tane şoför adına açılmış şirket yoktur. Hepsi 20 senedir çalışan şirkettir. Halen çalışmaktadırlar. Bu şirketlerin parayı ne yaptıklarına dair tek tek rapor sunduk. 50 bin dolara kadar her bir TL'nin nereden alınıp nereye harcandığını bankaya el konur konmaz beyan ettik.
İstanbul'da yargılanırken bilirkişilerden herhangi birinden parasal menfaat temin etsem ve tespit edilse ben bugün hapisteydim. Ancak TMSF maddi şekilde bilirkişilerle ilişkiye girmiştir ve bizden gizlemiştir. Ancak Danıştay 10. Dairesinin kararıyla bilirkişilerle olan ilişki itiraf edilmiştir."
Yerel mahkeme hükmünün bilirkişi raporlarından bile esinlenmediğini ileri süren Aksoy, "Bu raporların ne kadar çürük olduğunu heyet de biliyordu. Murakıp raporlarından alınmış hükümdür. Murakıplar bağımsız olmadığı için hükmün bozulmasını talep ediyorum" dedi.
Duruşma, karar verilmek üzere 15 Ekim'e tarihine ertelendi.