BDP Diyarbakır İl Başkanlığında basın toplantısı düzenleyen Hatip Dicle, gücünü halkın desteğinden ve kadirşinaslığından aldığını ifade etti.
Her türlü baskıya, zulme rağmen uzun yıllardır hakka ve halka karşı dürüst olmaya çalıştıklarını belirten Dicle, "Kürt siyasetçilerinin, Kürt halkının siyasi öncülerinin Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğundan beri siyasi soykırıma maruz kaldığını" iddia etti.
Dicle, Şeyh Sait hareketinin başladığı dönemde Kürt halkının öncülerinin, siyasetçilerinin büyük zulme uğradığını acılı hikayelerden bildiklerini belirterek, "Diyarbakır İstiklal Mahkemesi Savcısı Süreyya Bey ki bu mahkemelerin hakim savcılarının çoğu hukukçu bile değil. İnönü'ye mektup yazar ve der ki 'Kürdistan mücadelesini sona erdirmek için Kürdistan'da baş olabilecek herkesin bir şekilde hal edilmesi gerekir' yani darağaçlarına çekilme olarak anlayın. Hiçbir suç bulunamayanlara da suçlar yarattılar" diye konuştu.
Kürtlerin 90'lı yıllarda da faili meçhullerle soykırıma maruz kaldığını savunan Dicle, şöyle devam etti:
"Öldürülen 17 bin insanın tümü Kürt halkının o dönemki siyasi öncüleri. Birisinde dar ağacına çekme, ötekinde kafasına kurşun sıkarak öldürme. Yıllar geçti, sene 2009, bu sefer kendini ileri demokrasi vaadiyle Kürtlere tanıtan bir iktidar ve onun koalisyon ortakları tarafından yeni bir soykırım süreci, bu kez cezaevlerine atma şeklinde başladı. Hatta bazı bakanlar şunu dediler, 'aslında bize teşekkür etmeniz lazım. Biz sizi kuyulara atmadık. Cezaevlerine dolduruyoruz.' Dikkat edin bu üç dönemde öz aynı değişmiyor. Kürt halkının öncü siyaset güçlerini budamak imha etmek. Ama başarılı olamıyorlar... Cezaevinden çıkarken buruk çıktım. Arkadaşlarımızı bıraktım. Dilerim onlar da en kısa zamanda çıkacaklardır. Barışın mimarı sayın Öcalan'ın da en kısa zamanda halkımızın mücadelesiyle aramızda göreceğimize inancım tamdır."
Bir gazetecinin AK Parti Milletvekili Oya Eronat'ın meclise girmesiyle ilgili bir kırgınlığının olup olmadığını sorması üzerine Dicle, şu yanıtı verdi:
"Aslında 2011'de yapılan haksızlık benden ziyade iradelerini öyle tecelli ettiren halkımıza yapılan bir haksızlıktı. Seçmen iradesine olan bir müdahaleydi. Aslında bir bütün olarak AK Parti'yi sorumlu tutmak gerekir. İlk günden itibaren Oya hanımın günah keçisi yapılmasını doğru bulmadım. Sonuçta o projeyi uygulayan o oyunu tezgahlayan bir parti, bir güç vardı arkasında. Bunu böyle değerlendirmek yeterli."