Kararda, seçmen kütükleri kesinleştikten sonra, kütükte kaydı bulunmayan seçmenlerin oy kullanamayacakları göz önüne alındığında, kesinleşen seçmen kütüklerinde kaydı bulunmayan taksirli suçlardan hükümlüler ve tutukluların, tutuklu seçmen listesine kayıtlarının yapılmasının bu kişiler lehine bir durum ortaya çıkaracağı ifade edildi.
Bu itibarla 8 Ağustos 2014'e kadar tutuklanıp cezaevine konulan tutuklular ile taksirli suçlardan hükümlülerin daha önce herhangi bir seçmen kütüğünde kayıtlı olmamaları durumunda listeye dahil edilemeyeceği ve oy kullandırılamayacağı bildirildi.
Seçmen kütüğüne kayıtlı olup olmamanın belgelendirilmesinin taksirli suçlardan hükümlü ile tutuklu seçmene ait olduğu belirtilen kararda, şöyle denildi:
"Kesinleşen seçmen kütüğünde kayıtlı olup da ceza ve tutukevinde bulunan taksirli suçlardan hükümlü ile tutuklu seçmenler, ceza ve tutukevi yönetimi aracılığıyla ilgili ilçe seçim kurulu başkanlığından, seçmen kütüğüne kayıtlı olduğuna ilişkin aldığı belgeyi veya seçmen bilgi kağıdını vermeleri halinde, tutuklu seçmen listesine kaydını yaptırabilecektir. Kuşkusuz bu seçmen oy kullanacağı ceza ve tutukevleri seçmen listelerinde kayıtlı ise kendisinden ayrıca belge istenmesine gerek yoktur. Öte yandan, 20 Temmuz 2014 tarihinden sonra yeni kurulan ceza ve tutukevleri için de yukarıda açıklanan koşullar çerçevesinde tutuklu seçmen listelerinin oluşturulması zorunludur."
Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasında, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bunlar hakkında Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınacağına işaret edilen kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) Ek Protokolü'nün "Serbest seçim hakkı" kenar başlıklı 3. maddesine atıfta bulunuldu.
AİHS ve Ek Protokol, kanun hükümlerine göre bir üst norm olduğundan, hukuki düzenlemelerde yer verilip korunan temel hak ve özgürlüklerin kanunlarla daraltılması durumunda, doğrudan Anayasa'da yer alan düzenleme veya Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrası hükmü dikkate alınmak suretiyle milletlerarası antlaşma hükümlerinin uygulanması gerekeceği vurgulanan kararda, şunlar kaydedildi:
"Her ne kadar 5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin birinci fıkrası hükmü, madde gerekçesi ve doktrinde ileri sürülen görüşler dikkate alındığında, kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış kişiler hakkındaki mahkumiyet hükümleri hariç olmak üzere, kişilerin kasten işlediği suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak uygulanması gereken hak yoksunluklarının bu kapsamda da seçme ehliyetinin, mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden başlayarak, hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, diğer bir ifadeyle hak ederek salıverilmesine kadar devam etmesi gerekmekte ise de Anayasa, yasa, AİHS hükümleri, AİHM kararları birlikte değerlendirildiğinde seçme ehliyetinden yoksun kılma yönündeki hak yoksunluğunun kişinin sadece ceza ve infaz kurumunda bulunduğu dönemde kullanılmasına engel olabileceği, diğer bir ifadeyle hakkındaki hapis cezasını gerektiren mahkumiyet kararının kesinleşmesinden sonra ancak bu cezanın infazı için ceza ve infaz kurumuna alınmasıyla başlayıp ceza infaz kurumundan koşullu olarak salıverilmesi ya da denetimli serbestlik hükümlerinden yararlanarak tahliye edilmesi suretiyle birlikte sona erecektir."
Kararda, sadece kasıtlı suçtan dolayı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin oy kullanamayacağının, buna mukabil hakkındaki mahkumiyet hükmü kesinleşmiş olup da henüz cezaevine alınmayanlarla ceza infaz kurumlarından koşullu salıverilen ya da denetimli serbestlik hükümlerinden yararlanarak tahliye edilen ancak hak ederek tahliye edileceği süreyi daha doldurmayan ve mahkemesince uzun süreli cezasının ertelenmesine karar verilen hükümlülerin cezaevinde bulunmamaları nedeniyle bu süre içinde yapılacak seçimlerde seçmen olabileceklerinin, oy kullanabileceklerinin kabulünün gerektiği belirtildi.
YSK'nın iki üyesi çoğunluk görüşüne katılmadı. İki üyenin karşı oy gerekçesinde, "Yasa koyucu isteseydi kasıtlı suçtan dolayı verilen mahkumiyet kararı nedeniyle kesinleşme-infaza başlama ya da infaza başlama-koşullu salıverilme tarihleri arasında hak yoksunluğunun uygulanmayacağına işaret ederdi. Nitekim cezası erteli olanlar ile koşullu olarak salıverilenler açısından istisna getirilmek suretiyle Türk Ceza Yasası'nın 53/1-c madde fıkrasındaki velayet, vesayet ve kayyımlığa ilişkin hak yoksunluğunun uygulanamayacağı kuralı getirilmiştir" ifadesine yer verildi.