Şasa kaderin tarifidir
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-06-27 18:06:17
Geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz mütefekkir yazar Ayşe Şasa, ESKADER’in düzenlediği Bâbıâli Sohbetleri’nde anıldı. Yakın dostları, sevenleri ve talebesi olan gençler, Şasa’nın manevi dünyasının güzelliğini vurguladılar.
Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)’nin her hafta Timaş Kitapkahve’de düzenlediği Bâbıâli Sohbetleri’nde yakın zamanda aramızdan ayrılan mütefekkir yazar Ayşe Şasa anıldı. Takdimini sinema yazarı İhsan Kabil’in yaptığı ve yakın dostlarından yazar Üstün İnanç’ın konuşmacı olduğu akşamda, toplantı mekânı Ayşe Şasa’yı sevenlerle doldu. Şasa’nın hayatındaki önemli kırılma noktalarının ve dünyasını değiştiren mühim olayların hâtıralarla aktarıldığı programda, Ayşe Şasa’nın yetiştiği ortam ve çevre faktörüne rağmen kendi zamanının sesi olabildiği ve sanat düşüncesine sunduğu orijinal katkılar anlatıldı.
BİR ANMA KİTABI HAZIRLANMALI
Açılış konuşmasını ESKADER’in kurucularından araştırmacı yazar Mehmet Nuri Yardım yaparken, Ayşe Şasa’nın zamanını aydınlatan bir yazar, mütefekkir ve sanatkâr olduğunu dile getirdi. “Çevresinde yüzlerce genç vardı ve fikirlerinden istifade ediyordu.” diyen Yardım, bilhassa Bir Ruh Macerası adlı kitabının bir aydın dramı olduğunu belirtti. Şasa’nın aydınlara yol gösterdiğini, sürekli bir arayış içinde olduğunu ifade eden Mehmet Nuri Yardım, bu sebeple aydın kelimesinin içini doldurabilen bir düşünce insanı olduğunu ve bu anlamda entelektüellerimize öncülük ettiğini kaydetti. Yardım son olarak yakın dostu olan yazarların, gazetecilerin ve talebelerinin yazılarından meydana gelen bir anma kitabı hazırlanması gerektiğine vurgu yaptı.
GENİŞ BİR YÜREK AĞI KURDU
Takdimi gerçekleştiren sinema yazarı ve eleştirmen İhsan Kabil, Ayşe Şasa’nın kendi hayatında bir sürpriz olduğunu ifade ederek, Şasa kadar derin olmasa da kendi hayatında da inanç noktasında kırılma yaşadığını ve bu sebeple Şasa’yı anlayabildiğini belirtti. Ayşe Şasa’nın ruh dünyasına çok uzak, Batılılaşma motivasyonu ile gayri müslim mürebbiyelerin eliyle ruhunda birçok yara açıldığını ve sonraki devrede bu yaraları kapatmaya uğraştığını dile getiren İhsan Kabil, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Resmî ideolojiyi taşıyan bir aileden olması onun fikirlerini rahatça ifade edebilmesini imkân vermemiş olabilir. Hayatının zemini çok farklı bir yerdeyken Yeşilçam’ı bir nefes alma sahası olarak düşünmüş olmalı. Huzursuzluk onda hep vardı. Yaşilçam’daki varlığı düşünce boyutuyla bir katkı sunmasıdır. Onun sinemada yaptıkları bana göre halk sinemasını besleyen ve yansıtan çalışmalardır. Yeşilçam’da gösterdiği çabalar, yaşadığı arayışın bir bölümüydü. Modern tıp yaşadığı rahatsızlığa şizofreni dedi. Onunki tam bir kopuş, tam bir paralize oluştu aslında. İbn Arabî ile buluşması, aslında kendisiyle, öz benliğiyle buluşması demekti. Bu yolla şifa bulmuştu. Böylece tasavvufî âleme bilfiil adım atmış oldu. Ayşe Hanım eski çevresine, sonrakilerle birlikte etrafındaki hiç kimseye hiçbir zaman kapılarını kapatmadı Bu sebeple son derece yoğun bir telefon trafiği olurdu. Ayrıca evine gelenler de oldukça fazlaydı. Evi bir uğrak yeriydi. Çok geniş bir yürek ağı kurdu. Bir hissiyat ve ruh insanıydı. Adına bir sinema ödülü ihdas etmek gerekiyor.”
ŞASA KADERİN TARİFİDİR
Ayşe Şasa ile 50 yıllık bir dostluğu bulunduğunu anlatan Üstün İnanç, sinemayı keşfetmek adına Beyoğlu’na yaptığı bir ziyaret esnasında Şasa’yı tanıma imkânı bulduğunu belirtti. Tanıştıklarından itibaren birbirlerini farklı dünyalardan da olsa anlayabildiklerini ifade eden İnanç, hâtıralarıyla zenginleştirdiği konuşmasına şöyle devam etti:
“O benim Müslümanlığımı, ben onun inançsız oluşunu umursamamıştık. Onu tanıdığım yıllarda dinsizdi. Onu inançlı yapan tarafı, sorgulayıcı olmasıdır. Şizofreni de zaten kontrolünü kaybetmiş ileri zekâ vakasıdır. Çok soru sorardı ve çok zekiydi. Soru içinde soruları vardı. Ayşe Şasa kaderin tarifinin tıpkısıdır. Kolejde hümanist eğitim alanların İslâm’a yönelmesi çok zordur. Ayşe Şasa’nın dünyasının başkalığı onu bu noktaya taşıdı. Sinema merakı soyutlama tavrından gelir. Mümkün olabilseydi postmodern sinema yapacaktı. Ona ilk tebliği yapan kişi olduğumu kendi kitabında da belirtmiştir. ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde beyin takımında yer aldı. Yeşilçam’daki bu yaklaşım bazı kişilerin görünmezliğine yol açtığından Şasa, filmin senaristi olarak yazılmamıştır.”
Program sonunda bazı dinleyiciler Ayşa Şasa ile ilgili katkıda bulundular ve konuşmacılara sorular yönelttiler. Ahmet Yüter, aşr-ı şerifin ardından Ayşe Şasa için yazdığı manzum duayı okudu ve sonrasında hâtıra fotoğrafları çekildi. Büyük ilgi gören toplantının sona ermesinden sonra bir çok dinleyici Ayşe Şasa’nın Timaş Yayınları arasında çıkan Bir Ruh Macerası, Şebek Romanı ve Delilik Ülkesinden Notlar isimli kitaplarını aldılar.
SON VİDEO HABER
Haber Ara