Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde partisinin İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, partinin eski genel başkanı Deniz Baykal'a ait olduğu öne sürülen ve internette yayımlanan görüntülere ilişkin yerel seçimler öncesinde dile getirdiği iddialara değindi.
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"27 Mart tarihinde, seçimlere sadece 3 gün kala, CHP'nin Genel Müdürü, Pensilvanya örgütünün bir kanalına çıktı, izlemişsinizdir belki bilemiyorum. Orada, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal ile ilgili çirkin görüntülere dair şahsıma çok ağır iftiralar attı. Güya bir dizüstü bilgisayardan ben bu çirkin görüntüleri izlemişim. Bilgisayar kamerasından çekilmiş anlamsız bir iki saniyelik bir görüntü varmış. Hiçbir şekilde anlaşılmayan hışırtılar var. Ana muhalefet partisinin başındaki zat, çıkıyor bu anlamsız görüntüleri, bu anlamsız hışırtıları delil göstererek şahsıma çok ağır bir iftirada bulunuyor. 'Siz bu görüntüleri ne zaman izlediniz?' diye soruyorlar, cevap yok. 'Nerede izlediniz?' diye soruyorlar, cevap yok. 'Senin eline bu görüntüler nereden geçti?' diyorlar, cevap yok. Pensilvanya örgütü, bu zırcahil Genel Müdüre bir talimat vermiş, nasıl konuşacağını, ne söyleyeceğini talimatla bildirmiş, kendi kanallarında mikrofon uzatmış. Bu Genel Müdür de utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan, elinde hiçbir delil yokken çıkıyor bu aşağılık iftirayı atıyor. Bilgisayarla gizlice çekilmiş, hiçbir mana taşımayan görüntüyü CHP Genel Müdürünün eline verdiler. Yanında bir de hışırtıdan başka bir şey olmayan ses kaydı verdiler. 'Git, Başbakana şöyle şöyle iftira at' dediler. Ey Genel Müdür, bak ben sana bir şey söyleyeyim. Bu, bizim anayasa ile ilgili parlamentoda müzakereleri yaptığımız bir dönemde olmuştur. Bu, bilgisayarlara düştüğü zaman, anında o zamanki Ulaştırma Haberleşme Bakanım Binali Yıldırım Bey'e, 'Hemen bu işe müdahale et, lütfen TİB bunu yayımdan süratle kaldırsın', demişimdir."
Görüntülerin kendisinin müdahalesiyle yarım saat içinde yayımdan kaldırıldığını dile getiren Erdoğan, "Buna müdahale eden insan ben olmuşum. Ben bunu hiç duymayabilir, görmeyebilir, 'varsın devam etsin' diyebilirdim ama mesele omurga meselesi. Mesele, dürüstlük meselesi. Bunlarda bu yok. Pensilvanya'dan talimatı aldı, boynunu eğdi, ne söylendiyse harfiyen onu yaptı. CHP Genel Müdürünün iradesi yok. Asla kendi başına karar veremez. Kararlarını, CHP'nin kurullarında da alamaz. Pensilvanya emreder, CHP Genel Müdürü yapar. Kendisi kasetle geldi ya, kaset komplosuyla o koltuğa oturdu ya, oradan bir kuyruk acısı var. İnanın bir insanda zerre kadar edep olsa, ahlak olsa, böyle bir iftirayı atmaz, böyle bir iftiranın aracısı olmaz, kuklası olmaz. İşte Pensilvanya'nın da CHP Genel Müdürünün de nasıl bir ahlaki yapıya sahip olduklarının en bariz delili, bu iftiradır" ifadelerini kullandı.
- "CHP seçmeni, 30 Mart'ta zaten bu Genel Müdüre 'git' mesajını verdi"
CHP'nin 91 yıllık bir parti olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"CHP gibi, '91 yaşındayım, parti olarak' diyen bir partinin başında böyle bir genel müdürü normalde hiç kimse tutmaz. O koltukta oturmasına da müsaade etmez. CHP seçmeni, 30 Mart'ta zaten bu Genel Müdüre 'git' mesajını verdi. Yaptıkları bunca ahlak dışılığa, bu kadar kirli işbirliğine rağmen ancak ortalama yüzde 28 oy alabildi. Seçmen ona ne dedi? 'Artık bırak, git' dedi ama mesele ar damarı meselesi. Ben meydanlarda bas bas bağırdım; 'Eğer birinci parti olmazsak ben bırakır giderim' dedim. 'Ey Kılıçdaroğlu sen olamazsan ne yapacaksın?' dedim. 'Ey Bahçeli, sen olamazsan ne yapacaksın?' dedim. Hiçbirisi kalkıp da 'Biz de bırakırız' diyemedi. Bahçeli, kendine göre, onun matematik kabiliyeti çok fazladır, o, 'AK Parti yüzde 50'nin üzerinde oy alması gerekir, almadığı takdirde bırakması gerekir' dedi. Anlamak mümkün değil. Bunlar siyasette de çırak kaldılar, çırak. Yetişemediler. "
- "CHP'nin izzeti de ayaklar altına alınıyor"
Erdoğan, 91 yıllık CHP tarihinde en kötü, en kimliksiz ve en ilkesiz dönemin Kılıçdaroğlu yönetimindeki dönemde olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, "CHP, eskiden seçim kaybediyordu ama en azından hakikaten bir mücadele neticesinde bir seçim kaybediyordu. Bu Genel Müdür yönetiminde sadece seçim değil, CHP'nin izzeti de ayaklar altına alınıyor. Bu sadece bir örnek. 17 Aralık'tan sonra buna benzer nice maalesef alçakça saldırı yaptılar. Nice iftirayı attılar. Nice yalanı söylediler. Sadece bana saldırmadılar, aileme, çalışma arkadaşlarıma, bu kadar pervasızca saldırdılar ki bunların içinde küfürler var. Sosyal medyada dolaşan küfürler var. Başbakanlık ofisimin karşısında duvarlara, bunlar küfürler yazdılar. Bunlar bu kadar alçaldılar. Bu kadar adileştiler. Siyaset böyle yapılmaz. Eğer yüreğiniz varsa, eğer fikriniz varsa, düşünceniz varsa anlatırsınız, meydanlarda konuşursunuz, sandıkta neticesini beklersiniz ama bunlarda bu yok" değerlendirmesinde bulundu.
CHP ve MHP'nin cumhurbaşkanı adayı belirleme yöntemlerine de değinen Erdoğan, "Şimdi kalkmış ikisi de Genel Müdür ile Bahçeli, Türkiye'nin cumhurbaşkanında aranan vasıfları anlatıyorlar. Sizden daha güzel vasfa sahip olanlar olabilir mi... Bu ne demektir? Bizde bu vasıflar yok, oturduk, konuştuk, bizim vasıflarımızın üzerinde vasfa sahip olan böyle bir kişiyi bulduk. Yaptıkları iş bu. Bu ülkede kimin cumhurbaşkanı seçilebileceğinin vasıflarını en güzel millet belirler, millet" diye konuştu.
Erdoğan'ın bu sözleri salonda uzun süre alkışlandı.
- "Bitaraf olan bertaraf olur"
Akşam başka sabah başka konuşandan lider olamayacağını kaydeden Erdoğan, sadece AK Parti'ye, AK Parti hükümetine saldırılmadığını vurguladı.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Halkbank üzerinden, MİT tırları üzerinden, küresel projeler üzerinden Türkiye Cumhuriyeti devletine, bu ülkenin bağımsızlığına saldırdılar. Pensilvanya tıynetinin gereğini yaptı ve yapmaya devam ediyor. CHP ile MHP zihniyetlerinin gereğini yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar. Bir kısım medya, on yıllardır zaten biliyorsunuz alçaklığın tarihini yazıyorlar ve yazmaya da devam ediyorlar. AK Parti teşkilatı içinden de tıynetinin, zihniyetinin nankörlüğünün gereğini yapanlar çıktı. Aramıza tuzluklar sızmış. Onlar zaten içimizde barınamadılar, ait oldukları yere, ait oldukları bataklığa gittiler. Ancak üzülerek ifade ediyorum, Türkiye'de meselenin ciddiyetini hala kavrayamamış, yapılan saldırıların alçaklık derecesini hala idrak edememiş olanlar var. Bazıları son 1 yıldır yaşanan olaylarda ısrarla taraf olmaktan kaçındılar, ısrarla bugün de taraf olmaktan kaçınıyorlar. Haksızlık, adaletsizlik, zulüm karşısında tarafsız olduğunu söyleyen kişi, aslında tarafını seçmiştir. Bu şekilde hareket edenler, eninde sonunda, bir gün o zulme kendilerinin de maruz kalacaklarını unutmamalıdırlar. Yani bitaraf olan bertaraf olur. Türkiye'nin kazanımlarına, demokrasiye, milli iradeye, ekonomiye, kardeşliğimize en önemlisi de istiklalimize bu kadar ağır taarruz varken tarafsız kalmak, doğrudan doğruya saldırganların yani, ihanetin yanında saf tutmaktır."
Tarafsız olmanın ve tarafsız kalmanın hiç kimseyi görünmez yapmayacağını dile getiren Erdoğan, "Bizim nezdimizde de görünmez yapmaz. Milletin nezdinde de görünmez yapmaz. Biz burada bütün teşkilat olarak canımızı ortaya koyarak, bir mücadele vereceğiz ama birileri kenarda duracak, seyredecek, dengelere göre taraf belirleyecek... Böyle siyaset yapma tarzları vardı ama eskide kaldı, eski Türkiye'de kaldı. Her kılığa bürünen, her şekle giren, esen bir rüzgarın önünde eğilen, zor zamanlarda da görünmez olan siyasetçi modeli 3 Kasım 2002'de sandığa gömüldü. Kardeşlerim, eğer hala bu modele özenenler varsa bilsinler ki biz değil, artık millet bunlara pirim vermez, asla ve asla itibar etmez. Zor zamanlar, kritik süreçler, adeta bir turnusol kağıdıdır. Zor zamanlar, kimin aslında ne olduğunu tespit etme zamanlarıdır" diye konuştu.
(Sürecek)