Arınç, Çekirge Polisevi'nde düzenlediği basın toplantısında, ​12 Eylül 2010 referandumuyla anayasada önemli bir değişiklik yapıldığını ve herkese bireysel başvuru hakkının tanındığını hatırlattı.
Türkiye'de yargı süreci tükendiği zaman insanların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) gidip haklarını orada arayabildiklerini, ancak bunun çok uzun ve masraflı bir yol olduğunu anlatan Arınç, AK Parti hükümeti olarak bu hakkın Türkiye yargısı içerisinde vatandaşlara tanınması imkanını getirdiklerini ifade etti.
Arınç, bireysel başvuru yoluyla hiçbir zahmete, masrafa katlanmadan insanların haklarını Anayasa Mahkemesinde arayabildiklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Hemen hemen iki yıla yaklaştı uygulaması. Bu uygulama içerisinde de özellikle son yıllarda veya son aylarda insanların hak ve özgürlüklerini tehdit eden birtakım gelişmeler karşısında başvurucuların taleplerini Anayasa Mahkemesi kabul etti. Bunların içerisinde gayrimenkul hukukuna dayananlarla, kendi şahsi hürriyetini bağlayıcı cezalarla ilgili olanlarla ve onlarla birlikte de dün veya birkaç gün evveli Balyoz davası diye bilinen ve 300'e yakın insanın yargılanmasıyla cezaları verilen, sonra bu cezalarda Yargıtay tarafından tasdik edilen insanlar Anayasa Mahkemesine başvurdular. 'Benim haklarım ihlal edildi' dediler. Anayasa Mahkemesi de birkaç önce bir kararıyla 'Doğrudur, inceledik. Bu işte bir hak ihlali var' denildi. Tabii Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 311'inci maddesine göre özellikle iki sebep üzerinde durdular. Bir tanesi bazı şahitlerin ki karara veya davaya etkili olabileceği düşünülen Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman gibi sanıkların talebine rağmen mahkemede dinlenmemiş olmasını bir savunma eksikliği olarak gördü. Bir hak ihlali olarak gördü. İkincisi de mahkumiyet kararına önemli etkisi bulunan bir dijital kaydın üzerinde bazı bilirkişi raporları olmasına rağmen gerçekliği konusunda yeterince araştırma yapılmamış olmasını öngördü. Bu iki hak ihlalini yeniden yargılama konusunda yeterli buldu ve sanıkların yeniden yargılanması gerektiğine hükmetti."
- "Başbakanımızı veya hükümeti suçlamaya kalkanlar"
Anayasa Mahkemesi'nin adete bir temyiz mahkemesi gibi hareket ettiğini belirten Arınç, Balyoz davasında bu iki konu üzerinde yargılamanın yenilenmesi kararı verdiğine dikkati çekti. Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dün de bildiğiniz gibi mahkemeler tüm sanıklar için tahliye kararı verdiler. Kimisi 5, kimisi 3 yıl sonra kimisi 2 yıl sonra kaldı ki her biri 20 yıl veya 18 yıla mahkum edilmişken, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararıyla ve ilgili mahkemelerin de tahliye kararı vermesiyle davada tutuklu sanık kalmadı. Bu son yıllarda yaşanan önemli olaylardan, belki de çok önemli sonuçlar doğurabilecek olaylardan bir tanesidir. Kim karar verdi? Anayasa Mahkemesi. Ona bu yetkiyi kim vermiştir? 12 Eylül 2010'da referandumu yapılan anayasa değişikliği. Kim karşı çıkmıştı buna? CHP, MHP ve diğerleri. Bunu kim savunmuştu? AK Parti. Tarihin garip bir tecellisine bakın ki o gün 'Hayır' diyenler 'Ah ne iyiymiş, Allah senden razı olsun Anayasa Mahkemesi, sen olmasan halimiz ne olacaktı?' diye sevinç çığlıkları atıyorlar. Demek ki özgürlük, demokratikleşme böyle bir şey. O yüzden diktatörlüktü, demokraside geriye gidişti filan deyip, Başbakanımızı veya hükümeti suçlamaya kalkanlar Anayasa Mahkemesinin bu kararıyla ne kadar mahcup olsalar yeridir. İyi bir şey yapmışız. Vatandaşımızın haklarını korumaya yönelik, önemli bir anayasa değişikliği yapmışız. Millet bunu tasdik etmiş. Milletimize ve AK Parti'ye kim ne kadar teşekkür etse azdır."
- "Kararlar Türk yargısı, siyaseti ve TSK için önemlidir"
Arınç, tutukluluk halinin istisna olması gerektiğini yıllardır söylediklerini, bu kapsamda da 6-7 ay öncesine kadar uzun tutukluluk sebebiyle de hak ihlali yapıldığını dile getirdiklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Anayasa Mahkemesi, bildiğiniz gibi İlker Başbuğ başta olmak üzere bazı sanıkların da tahliyesine karar vermişti. Bunların içerisinde de 6 veya 7 tane milletvekili bulunmaktaydı. CHP'den 2 milletvekili ve BDP'den de 5 milletvekili olmak üzere MHP'den seçilen bir milletvekili de bu kapsamda dün tahliye edilmiş bulunuyor. Şüphesiz 12 Eylül Davası ve Balyoz davası diye bilinen davalarda verilen kararlar Türk yargısı, siyaseti ve TSK için önemlidir. Türkiye'de yargılamanın hangi koşullarda yapılması gerektiğini tekrar göz önüne almamız gerekiyor ve yargıda eğer devlete paralel bir yapılanma belli maksatlarla hareket etmiş ve bu kararları önümüze getirmişse o yapıyla da mücadele etmenin ne kadar doğru ne kadar haklı olduğunu gösteren bence önemli bir göstergedir."
(Bitti)