Özel Öğretim Derneği (ÖZDER) Başkanı Ahmet Akca, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından özel okullara getirilecek standartlar yönergesiyle ilgili 26-30 Mayıs tarihleri arasında İstanbul'da bir çalıştay düzenlendiğini belirterek, çalıştaya eğitim derneklerinin de katıldığını ifade etti.
Özel okullara verilecek akreditasyon sisteminin bu çalıştaya katılan derneklerin tümünün katkısıyla hazırlandığını bildiren Akca, "Bu yapının çok sağlıklı bir yapı olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'de özel okulculuk istenen seviyede değil, hazırlanan yeni akreditasyon sisteminin, özel okulculuğun gelişmesi ve kalite standartlarının yükselmesi açısından rehberlik edeceğini düşünüyoruz" dedi.
Özel okullara getirilen akreditasyon sisteminin özel okul kurmayı kolaylaştırdığını ve yatırımcıyı cesaretlendirdiğini dile getiren Akca, şöyle konuştu:
"Bu sistem, yatırımcı özel okula yatırım yaptığı andan itibaren yol gösteriyor, onu yönlendiriyor ve rehberlik ediyor. Özel okulun kalitesinin yükselmesini teşvik ediyor. Dolayısıyla bu sistemin devlet okullarına da yansıtılmasını ve devlet okullarına da bir standart verilmesi açısından uygun olacağını düşünüyorum.
Özel okul standartları sayesinde veliler, çocuklarını nasıl bir özel okula göndereceklerini önceden bilecekler. Okulun fiziki şartlarını, tesisin durumunu ve eğitimin kalitesinin ve öğretmenlerinin eğitim durumu gibi pek çok konunun önceden tespiti konusunda önemli bir veri sağlanacak. Yeni standartlar yönergesinin yayımlanmasıyla birlikte veliler, özel okula ödedikleri ücretle aldıkları hizmeti net olarak görebilecekler. Dolayısıyla bir reklama ya da vaatlerin dışında somut veriler ellerinde olacak."
-Taşel: Kaliteyi artıracak
Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER) Başkanı İbrahim Taşel, okulların gruplandırılması özel okullarda kalitenin denetlenmesi ve artırılmasını amaçladığını belirterek, "İyi uygulanabilirse özel okulları gelişmeyecek kalitelerini artırmaya yönlendirecektir. Bu uygulamanın temelinde özel okullar için planlanan devlet teşvikleri programı var" şeklinde konuştu.
Okulların fiziki imkanlar, eğitim öğretim süreçleri, yönetim ve organizasyon, destek hizmetleri olarak ayrı ayrı gruplandırılacağını anımsatan Taşel, bir okulun, fiziki koşullara göre A grubundayken eğitim öğretim açısından B ya da C olabileceğini ifade etti.
Her unsurun kalitesinin ayrı değerlendirilmesinin de olumlu bir durum olduğunu belirten Taşel, eksikliklerini gideren ve kalitesini artırdığını düşünen okulların yeniden gruplanma talebinde bulunabileceğini aktardı.
Bu durumun da kaliteyi artıma çabası oluşturacağına işaret eden Taşel, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gruplamada iki maarif müfettişinin yanı sıra özel okulların üyesi bulunduğu derneklerden bir eğitimini de bulunacak. Böylece biz de bu sürece katkıda bulunacağız. Bakanlığımız bu hafta İstanbul'da birkaç okulda model çalışma yapıyor. Biz de katkıda bulunuyoruz. Hepimizin amacı okullarımızın başarısını ve hizmet kalitesini artırmak. Okulların da bunu doğru anlaması ve anlamlandırması gerekli. Bu verileri haksız rekabete yol açacak biçimde yanıltıcı reklam unsuru olarak kullanmaması gerekir. Ben bu uygulamanın devlet teşviklerinin daha adil dağıtılması ve okul kalitelerinin artması açısından yararlı olacağını düşünüyorum."
-Gülan: Her okulun parmak izi gibi farklı özellikleri var
Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Eş Başkanı Cem Gülan ise öncelikle konunun Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü tarafından Sivil Toplum Kuruluşlarıyla (STK ) paylaşılmasının ve görüşlerinin alınmasının çok olumlu bir adım olduğunu ifade etti.
Bazı basın kuruluşlarında konunun "otellere yıldız verilmesine" benzetilmesinin doğru bir yaklaşım olmadığını aktaran Gülan, okullar arasında pek çok alanda, pek çok kritere göre inanılmaz farklılıklar bulunduğunu söyledi.
Her okulun parmak izi gibi farklı özellikleri bulunduğunu dile getiren Gülan, ancak tüm okulların aynı yönetmelik ve standartlar yönergesiyle yönetildiğine dikkati çekti.
Şimdi bu yelpazeye bir de dershanelerden dönüşen okulların katılacağını anımsatan Gülan, dolayısıyla Genel Müdürlüğün kurumları bu farklılıklara göre sınıflandırma düşüncesiyle yola çıktığını ifade etti.
Okulların 4 ana alanda belirlenen kriterlere göre bir değerlendirmeye tabi tutulacağını anımsatan Gülan, şunları kaydetti:
"Bu değerlendirmeler yapılırken objektif olunması hatta STK'lardan gözlemci alınması gibi gayet yapıcı çalışmalarda var. Şimdi bildiğim kadarıyla pilot çalışmalar yapılarak belirlenen hususlarda deneniyor. Bir de konuyu sadece hassas noktaları ile masaya yatırmamak gerekir. Örneğin eskiden her okulda olması mecburi olan 'kurumun ibadetini yapmak isteyenlere ayrılacak alanı' yaklaşık 4 bin puan kriteri içinde sadece bu alanı bulunan okula 20 puan kazandırabilecek ve zorunlu olmayan bir kriterken bu konu öne çıkarılmamalı.
Görüldüğü gibi el birliği ile güzel bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. Dolayısı ile bunu okullar yıldız vermek gibi değerlendirmemek gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda özellikle sistem iyicene oturana kadar kurumlara verilen harfler MEB tarafından gizli tutulursa ve okulların bunu reklam aracı gibi kullanması yasaklanırsa geçiş dönemi sorunsuz atlatılabilir. Çalışmayı olumlu bulduğumu belirtmek isterim. Uzun vadede toplum olarak alışacağımız bu çalışmanın devlet yerine tüm dünyada kabul görecek bağımsız Türk akreditasyon kurumlarınca yapılması ve tek taraflı olmaması için resmi okullara da uygulanması en önemli önerimdir."