Arınç, TRT Genel Müdürlüğü lokalinde, televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya geldi.
"Türk bayrağının gönderden indirilmesi ve terör örgütünün hangi sınıra kadar yaptığı eylemlere müsamaha gösterilebildiğine" ilişkin bir soru üzerine Arınç, bayrak direğine çıkan ve bayrağı indiren kişinin eyleminin suç ve bunun ötesinde fevkalade çirkin, yakışıksız, bir ülkenin egemenlik alameti bayrağa karşı saygısızlık olduğunu vurguladı.
Bunun, sivil bir alanda, başıboş bir yerde, emsalinin yüzlerce, binlerce olduğu belki tenha bir yerde bayrak direğinden indirilmesinden farkının, olayın askeri bölgede cereyan etmesi olduğunu belirten Arınç, şöyle konuştu:
"Buraya bir defa dışarıdan bir insanın girmesi hem doğru değildir hem mümkün değildir, bunun kuralları vardır. İkincisi yukarıya çıkmış, bayrağı indirmek üzere, müdahale edeceksiniz, müdahale onun bizzat kendisine bu işi yapmamasını temin etmektir. Üçüncüsü, almış bayrağı indirmiş, koşacaksınız, yakalayacaksınız, kendisini bir şekilde adalete teslim edeceksiniz. Bunlar niçin yapılmamıştır? Bunlar o bölgede güvenliği sağlamakla görevli, bayrak nöbeti mi olacaktır, yoksa kule nöbeti mi olacaktır, yoksa içeride polis gücü mü asker gücü mü ne varsa onların sorumluluğu altında olan bir iştir. Meseleye bu açıdan baktığımızda iş kolay, bir, neden buna izin ve imkan verildi, niçin bu adam yakalanmadı? Sorumluları o sırada görevliler kimse onlardır, onlardan bu ihmalleri veya kasıtları varsa hesabı sorulacaktır."
-"İdam mahkumunu asamamış insanlar, alnının çatısından vurmaktan bahsediyor"
"Sayın Bahçeli, 'O adamı oradan alnının çatısından vurarak indirmek, haktır, hukuktur, helaldir bilmem nedir' diyor. Helalliğine falan bir şey demem, karışmam ama 'hukuktur' dersen yanlış olur. Sen hukuku bilmiyorsun, hukuk bu değildir" ifadesini kullanan Arınç, hukuk devletinde her suç işleyenin karşılığının bağımsız mahkemelerde verildiğine işaret etti.
Türkiye'de idam cezasının kalktığını, adam öldürmenin cezasının da belli olduğunu dile getiren Arınç, şöyle devam etti:
"Bayrak indirmenin cezası da silahla hedef almak ve alnının çatısından vurmak değildir. BBP Genel Başkanı, o da bu işe katılıyor. O da 'Tabii, onu indirmek lazımdı orada, halletmek lazımdı' diyor. Yanında da Kılıçdaroğlu var. Gazeteciler soruyor, halletmekten neyi kast ettiniz?' 'Tabii canım, vurup geberteceksin' diyor. İkisi anlaştılar, peki Kılıçdaroğlu ne diyor, çok terbiyesizce, çok saygısızca şunu söylüyor, 'Bülent Arınç, gayet net açıkladı, biz askere talimat verdik, asker kurşun atmayacak, asker kimseye bir şey yapmayacak, isterse garnizon işgal edilsin.' O akşam pek çok arkadaşımız Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün (BYEGM) toplantısında vardı, böyle bir şey söyledim mi? Hayır. Kılıçdaroğlu burada diyor ki 'Askere talimat verdi, asker kurşun atmayacak.' Yani o da alnının çatısından o adamı direkten indirmesini istiyor. Üçü anlaştılar. Bozkurt işareti verip seçim öncesi gezmenin olumlu sonuçları bunlar. Bahçeli 'Alnının çatısından vuralım' diyor, Destici 'Tabii onu gebertmek lazım' diyor. Kılıçdaroğlu da ikisinin yanında 'Tabii askere talimat verdi bunlar, onun için asker silah atmadı' diyor. Hangi ülkede yaşıyoruz? Bunlar Türkiye'yi idare ederse bizim halimiz ne olur Allah aşkına? Her böyle halt işleyeni biz alnının çatısından vurmaya kalksak cesetlerden geçilmez Türkiye. Elindeki idam mahkumunu asamamış insanlar, alnının çatısından vurmaktan bahsediyor. Adam öldürmenin cezası bile müebbet hapis veya ağırlaştırılmış müebbet."
Böylesine söylemlerin gerçek milliyetçilik olmadığını belirten Arınç, "Maalesef CHP gibi sosyal demokrat olduklarını söyledikleri bir parti de 'Niye vurmadı asker' diye bizden hesap soruyor" diye konuştu.
Bu meselenin artık bitmesi gerektiğini dile getiren Arınç, "Elbette bayrak indirme konusu hem çözüm süreciyle ilgili bir konudur hem o kişinin kullanılmasıyla ilgili bir konudur, yaşını söz konusu etmiyorum. Ama kadınların ve çocukların ön plana getirilmesinin, onların kanı üzerinden yeni siyaset üretmeye yönelik olduğunu da hepimiz bilelim" dedi.
Terörü önlemenin yolunun her olayda silah kullanmak olmadığını vurgulayan Arınç, çözüm süreci önündeki engellerin bir şekilde kaldırılıp, bu işin silahların, şiddetin durduğu bir noktaya evrilmesini istediklerini bildirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "indirmekten bahsettiğini, alnının çatısından vurmaktan bahsetmediğini" ifade eden Arınç, "Başbakanımıza karşı çok iyi duygular içinde olmayabilirsiniz ama indirmek fiili onu bayrak direğinden indirmek anlamındadır, yoksa kafasına kurşun sıkmak anlamında değildir" diye konuştu.
-"Sıvışalım gidelim. Böyle bir şey olsaydı Türkiye ne hale gelirdi"
Arınç, "Musul Konsolosluğunun olay öncesi neden boşaltılmadığına" ilişkin bir soru üzerine de "Şimdi bir örgüt silahlı gücüyle ilerliyor, Musul'a girmek üzere. Musul'daki merkezi hükümete bağlı askerler silahlarını, üniformalarını bırakıp kaçıyorlar. Musul dediğiniz yer 300 haneli bir köy değil, yüz binlerce insanı içinde barındıran bir yer" ifadesini kullandı.
Bir ay kadar önce Katar'da El-Cezire Forumu'na katıldığını anımsatan Arınç, şöyle devam etti:
"Ne tesadüf ki Nuceyfi ile aynı masada yemek yedik. Bugünkü Irak'taki Meclis Başkanı Nuceyfi'nin kardeşi, Musul Valisi Nuceyfi'den bahsediyorum. Son Irak seçimlerini değerlendirdik. Bir tarafımızda da Tarık Haşimi vardı. Yani Maliki'nin idama mahkum ettirdiği ve şu anda bazen Türkiye'de bazen başka ülkelerde hayatını geçiren insan. Orta Doğu'yu, Irak'ı konuştuk. Şimdi ilerliyorlar, Konsolosluğumuzu hedef aldıklarını da az çok biliyoruz. Nerede duracaklar, asker ne yapacak, önlerine hangi engeller çıkacak, bizim bunu takip etmemiz lazım. Yoksa 100 kilometre öteden yürümeye başladılar, biz Konsolosluğu boşaltalım, bayrağımızı da indirelim, sıvışalım gidelim. Böyle bir şey olsaydı Türkiye ne hale gelirdi? O zaman siz bize ne söylerdiniz Allah aşkına? Biz son noktasına kadar olayları takip edip, içeride bulunan insanlarımızın da hayatlarının endişesini taşıyarak bence en doğru kararı zamanında verdiğimizi düşünüyorum."
Arınç, "tır şoförlerinin farklı örgütlerin elinde" olduğuna ilişkin ifadelerinin sorulması üzerine de bölgede bir başıboşluğun söz konusu olduğunu söyledi.
"Bazen aşiretler, bazen ismini sanını duymadığımız silahlı güçler veya başkaları da bu tür eylemler yapıp, bazen siyasi güç bazen de maddi çıkar sağlamak açısından bir şeyler yapmaya gayret ediyorlar" diyen Arınç, "Önemli olan bizim bunlarla irtibatımızın olması ve onları elinde bulunduranlara 'Bir an önce serbest bırakın, Türkiye olarak talep ediyoruz, bunun takipçisiyiz' dememizdir. Orada olumlu bir noktada olduğumuzu düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
-"Maliki başarılı bir insan değil"
Arınç, "Musul konusunda Bağdat yönetiminin askerlerini çekip, yurt dışından yardım istemesine" ilişkin soruyu yanıtlarken, bu tür örgütlerin Orta Doğu'da, genelde Suriye, Irak ve çevresindeki bazı ülkelerde yaygın bulunmaları ve güç kazanmalarının geçmişteki birkaç olaya dayandığını belirtti.
Hem 1991'deki Körfez Harbi hem 2003'ten itibaren ABD'nin bir şekilde TBMM'nin izin vermemesi nedeniyle başka yollardan Irak'a girerek, Saddam rejimine son vermesinden sonraki gelişmelerin dikkate alınması gerektiğini dile getiren Arınç, "ABD, şu hatayı yaptı, Saddam'ı devirdiniz, Saddam rejimine son verdiniz ama burada kurulu bir ordu, polis gücü var, kurulu bir bürokrasi var. Bunların hepsini bir tarafa atarsanız, yeni bir şey kurmaya kalkarsanız bu çok büyük çatışmalara yol açacaktır" dedi.
Ayrıca halkla yakınlaşılması gerektiğini dile getiren Arınç, "Çünkü bu bölgede etnik kökeni farklı olan çok insan yaşıyor, mezhep ayrımcılığı içinde veya farklılığı içinde çok insan yaşıyor. Bunların bir arada tutulması lazım" diye konuştu.
Türkiye'nin Irak için dış politika amaçlarını "toprak bütünlüğü esas olmalı, Irak'ın bölünmesine karşıyız" şeklinde belirlediklerini anlatan Arınç, "Çünkü o zamanlar konuşulanlar, Irak en az üç bölgeye zaman içerisinde bölünecektir, 'şu bölgesi, bu bölgesi, falan bölgesi' diye. Oysa Irak'ın bütünlüğü sağlanabilirse, bu güçlü bir Irak'ı yeniden meydana getirebilir" ifadesini kullandı.
"Irak'ın siyasi egemenliğinin de esas olması gerektiğini" söylediklerini belirten Arınç, "Saddam'ın çok hatalı olduğunu, zulmettiğini, bir diktatör olduğunu söyleyebilirsiniz ama o güne kadar Irak'ta bir bütünlüğü isteyerek veya istemeyerek sağlamışsa, siz bunu demokratik yollardan yapmalısınız. Yani orada herkes kendini ifade etme özgürlüğünü, imkanını bulmalı" dedi.
"Irak'ın çok zengin kaynakları var, bu kaynaklar şuna veya buna ait olmamalı, Irak halkına ait olmalı" dediklerini de anımsatan Arınç, 10 sene sonra yaşanan gelişmelerin tezlerinin doğru olduğunu ancak bunlara çok fazla kulak asılmadığını gösterdiğini kaydetti.
Irak merkezi hükümetinin 7-8 senedir Maliki'nin elinde olduğunu dile getiren Arınç, şöyle konuştu:
"Maliki başarılı bir insan değil ama başarısızlığının en büyük tarafı da maalesef mezhepçi bir tutum takınması. Bu tutum sebebiyle birliği dağıttı, mevcut olanları da dağıttı. Ülkeyi yönetemez hale geldi. Bugün Bağdat'ta, TRT büyüklüğündeki bir yeşil alanı düşünün, sadece burada insanlar korunabiliyor, buna yeşil hat mı diyelim, ne derseniz deyin, beton duvarlarla çevrilmiş bir bölgede can güvenliği var. Onun dışında her an arabalar patlayabiliyor, her an 50-60 kişi can verebiliyor. Başka yerlere gitmek de mümkün değil. Bu kadar sürede Irak merkezi hükümeti güçlü bir ordu kurmamış. Koskoca Musul, 300, 500 kişiyle zaten savunulmaz. Bunlara 'savunun' talimatı gitse bile, silahlarını bile bırakıp gittiler, çünkü karşılarına gelen güç onlardan daha kuvvetli. El Anbar'ı savunmaya kalktı ama Musul'a bir şekilde yanaşmadı. Siyasi çekişmeler var, üzücü olan budur. Mezhep çekişmeleri var, üzücü olan budur. Asurisi ile Keldanesi ile Sunnisi ile Şiisi ile o bölgede kadim bir milletin unsurlarını bir arada tutma başarısını gösteremedi, onların hepsini dışladı, kendi mezhebi açısından bir tekel kurmaya çalıştı. O yüzden kendi toprakları üzerinde başarılı bir yönetim sergilemeyen, biz ümit ediyorduk ki son seçimlerde de tek başına iktidara gelmedi ama ılımlı ve herkesin temsil edildiği bir hükümet kurabilecekti. Katar'daki konuşmalarımızın özünde de bu vardı. Ama umduğumuz gibi olmadı, hükümet bile kurmaya zaman kalmadan bu hadiseler yaşanır hale geldi."
-"Resmi ilan ve reklam pastamızı daha da artırmış ve dağıtmış olacağız"
Arınç, "RTÜK'ün frekans planlamasına" ilişkin soru üzerine, geçen yıl nisan, mayıs aylarında, tematik kalanlar, HD, standart ve yerel, bölgesel televizyonların sıralama ihalelerini yaptıklarını söyledi.
Bunlarla ilgili davalar açıldığını, davaların bir kısmının yürütmeyi durduğunu, daha sonra esastan iptal olduğunu anlatan Arınç, henüz sonuçlanmamış bir iki mahkeme daha olduğunu bildirdi.
Şimdi onları tekrar yeni bir ihale noktasına getirdiklerini belirten Arınç, "Şu anda plan bütçede konuşuldu veya bitmek üzere. Oraya bir madde ilave ettik. Oradan aldığımız destekle yeniden ihaleleri yapacağız. Ama bu bir zaman alacak şüphesiz" dedi.
Arınç, soru üzerine, uydu yayın lisanslarını RTÜK'ün verdiğini ifade ederek, "Biz 2011'de çıkardığımız kanunla ve yönetmelikle 5 yıl olan süreyi 10 yıla çıkarmıştık. 10 yıl için aldığımız para zannediyorum 200 bin lira civarındaydı. Onu da bir yıl içinde 6 taksitte alıyorduk. Yeni bir ihtiyaç duyduk, bazı yerel televizyonlar veya uyduya çıkan televizyonlar, bu ücretin yüksekliğinden şikayet ettiler veya bir yıl içinde ödenme mecburiyetinden. Biz onları da düşündük. Bu kanun o maddede giriyor, o girdiği takdirde 10 yıl eşit taksitle ödeme imkanı getireceğiz. Yani 200 bin liraysa her yıl 20 bin lira ödemek şartıyla onu 10 yıla çıkarmış olacağız" bilgisini verdi.
"Resmi ilanlardan yerel televizyon kanallarının yararlanıp yararlanmayacağına" ilişkin soruyu da yanıtlayan Arınç, Adalet Komisyonunda görüşülen internet haber siteleriyle ilgili düzenleme bulunduğunu belirterek, "En son 17 Haziran Salı günü bunu inşallah Genel Kurul'a indireceğiz. Orada internet haber siteleriyle ilgili bir şey var. Bunların içinde yerel, bölgesel televizyonlar. Resmi ilan ve reklam üzerinde konuşuyorsunuz, o da olabilecek inşallah, böylece resmi ilan ve reklam pastamızı daha da artırmış ve dağıtmış olacağız. Bu da cuma gününün müjdesi olsun" diye konuştu.
(Sürecek)