Arınç, TRT lokalinde, televizyonların Ankara temsilcileriyle biraraya geldi.
Herkesin birkaç gündür Musul'da yaşanan olaylara odaklandığını ifade eden Arınç, "Burada önemli olan Türkiye Konsolosluğunun boşaltılması ve içinde 49 yurttaşımızın, kısmen güvenlik güçleri olmak üzere kadın, hatta çocuk denebilecek yaşta evlatlarımızın bulunduğu bir grubun bir yere götürülmesidir. Bu yurttaşlarımızın, Konsoloslukta bulunan hanımefendi, beyefendi, gençlerimizin, çocuklarımızın, güvenlik güçlerimizin bir an evvel Türkiye'ye sağ salim ulaştırılmasıdır" diye konuştu.
Bu konu üzerinde herkesin tepkilerini gösterdiğini, söylenecek sözleri ifade ettiğini vurgulayan Arınç, böyle bir olay karşısında Türkiye'de milli bir refleks oluşmasının memnuniyet verici olduğunu kaydetti.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz kendi iç meselelerimizde çoğu zaman kavga ediyoruz, birbirimizi suçluyoruz, hatta bu olaylar üzerinden bazen siyasi çıkar elde etmek adına biraz ileriye de gidebiliyoruz. Bunu sadece muhalefet açısından söylemiyorum. İktidar partileri de genelde, bu tür olayları, iç politikaya yönelik olayları belli açılardan eleştirebiliyor, hatta yüksek dozda suçlayabiliyor. Ama bir memnuniyettir, Musul Konsolosluğumuzun işgal edilmesi konusunda ana muhalefet partisi de MHP ve HDP de çok sorumlu açıklamalarda bulundular. Sorumluluk hisseden açıklamalarda bulundular, bu memnuniyet vericidir. Hatta CHP, bugün Sayın Başbakanımızla ilgili olarak verdiği Meclis soruşturma önergesi, ve gensoru önergesini de 'Bu iç politikaya ait konulardır, şimdi hepimizin dikkati, duası Musul'daki yurttaşlarımızın üzerindedir, dolayısıyla uygun olmaz' düşüncesiyle, bu önergelerini geri çektiler. Hemen hemen siyasi partiler, Meclis'te yaptıkları konuşmalarda da evet bazen dış politika açısından hükümetimizi suçladılar, Dışişleri Bakanımıza yönelik bazı eleştirilerde bulundular ama genel ifadesiyle bir an evvel yurttaşlarımızın kurtarılması, Türkiye'nin elinden geleni yapması, sadece Türkiye'nin kendi gücüyle, otoritesiyle değil, bütün dünyanın da ABD başta olmak üzere bölge ülkelerinin de katkısıyla bu olayların bir an evvel olumlu bir noktaya evrilmesi konusunda işbirliği yapma teklifinde bulundular."
Sabah itibarıyla müjdeli bir haberi olmadığını dile getiren Arınç, ancak önemli gelişmelerin yaşandığını bildiklerini söyledi.
Çok dikkat isteyen bir sürecin içinde bulunulduğuna işaret eden Arınç, bu süreci aksatmamak, olumsuz noktaya dönüştürmemek için Dışişleri Bakanlığının, Hükümetin, bölgede işbirliği yapılan devletler ve yönetimlerinin de çok hassas davranmak zorunda bulunduğunu vurguladı.
"Çünkü Konsolosluğumuzu işgal eden bir şekilde ve Konsolosluk görevlilerine şu anda belli bir yerde zorunlu ikamete tabi tutan örgütün ismini biliyoruz, yaptıklarını biliyoruz, amaçlarını az çok biliyoruz, en azından son 10 yıllık periyotta bölge için ne anlam ifade ettiğini biliyoruz" değerlendirmesinde bulunan Arınç, yurttaşları kurtarma noktasında gayret gösteren Türkiye'nin çabalarını sekteye uğratmamak gerektiğini düşündüğünü bildirdi.
Hassas olunması gerektiğini belirten Arınç, şunları kaydetti:
"İnşallah, ümit ediyorum ki çok kısa bir zaman içinde, bugün hayırlı bir haberi, bir müjdeyi alabilecek bir noktadayız. Ama kırılganlık devam edebilir, çünkü karşımızda bir devletle, bir hükümetle konuşmak, görüşmek veya bu konuda bir çaba göstermesini istemek noktasında değiliz. Karşımızdaki örgüt bellidir, bu örgütü etkileyebilecek unsurların en iyi şekilde, çok hassas biçimde devrede olması gerekir. Bu konuda hükümetimizin gereken her türlü çabayı gösterdiğini biliyorum.
Bu akşam Berat Kandili'ni hep birlikte kutladık, herkes dua etti. Şüphesiz bu işlerde dua bir manevi unsurdur ama maddi unsur olarak da bir hükümet ne yapması gerekiyorsa, istihbarat örgütleriyle, güvenlik güçleriyle, Dışişleri Bakanlığı ile civar ülkelerin yönetimleriyle ne yapması gerekiyorsa fazlasını yapıyor şu anda. İnşallah ümit ediyorum ki bugün cumanın güzelliğinde bu kardeşlerimizi kucaklamak ve onların kurtulduklarını, en azından salimen güvenli bir yerde Türkiye'ye doğru yola çıktıklarını hep beraber duyabiliriz."
-"Şoförlerimizin de emin bir yerde olduklarını biliyoruz"
30 civarında şoförün de örgütün veya örgütlerin, o bölgede gücü bir şekilde elinde bulundurmak isteyen örgütsel yönetimlerin elinde bulunduğunu belirten Arınç, "Bunlarla ilgili fidye konusu ayrıdır, bu son olaylarla bağlantılı olmak ayrıdır. Ama şoförlerimizin de emin bir yerde olduklarını biliyoruz. Serbest bırakıldıkları noktasında bazı açıklamalar var ama buna katılmam şu anda mümkün değil. Bir yerden araçlarını alıp şu anda Türkiye'ye dönebilecek noktada değiller" dedi.
Bu kişilerin ve konsolosluk görevlilerinin can emniyetleri bakımından çok güvenli yerde olduklarını, kendileriyle zaman zaman telefonla bağlantı sağlandığını anlatan Arınç, "Orada küçük yavrumuz da dahil olmak üzere kendilerine hiçbir fena muamelede bulunulmuyor. Bu açıdan sevinçli olduğumuzu söyleyebilirim. En azından nerede, ne durumda olduklarını bilebilecek durumdayız. Önemli olan onların bir şekilde ülkemize gelip tekrar salimen hayatlarına devam edebilmesidir" diye konuştu.
Ortadoğu coğrafyasında yaşananların tahlil edilebileceğini, neler yapıldığının analiz edildiğini belirten Arınç, "Bir tek endişem var, yapacağımız konuşmaların, söyleyeceğimiz sözlerin orada şu anda kurtarılma aşamasında çok büyük hassasiyet gerektiren bir çabanın içinde bulunduğumuzu bildiğimize göre herhangi bir çevreyi olumsuz etkilememek açısından bence genel değerlendirmeler yapmakta veya bu değerlendirmelerimizi daha sonraki bir tarihe ertelemekte fayda vardır diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Türk bayrağının gönderden indirilmesi konusuna da değinen Arınç, bu konuda çok büyük bir konsensüs, uzlaşma, anlayış beraberliği oluştuğunu, bayrağa yapılan saygısızlığı herkesin reddettiğini söyledi.
Bu konudaki konuşmasının CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından büyük ölçüde çarpıtıldığını daha önce dile getirdiğini anımsatan Arınç, "Güneydoğu'daki asayiş olayları da çok büyük ölçüde hükümetimizin ve güvenlik güçlerinin kontrolü altındadır" dedi.
-"Artık bu noktada karar vermiş gibiyiz"
TBMM'nin Anayasa gereği 1 Temmuz'da tatile gireceğini, cumhurbaşkanlığı adaylığı için de 29 Haziran'da başlayacak müracaatların 3 Temmuz'da sona ereceğini anımsatan Arınç, şunları kaydetti:
"Bundan önce de tatile girebilir ancak gündemde çok maddeli bazı kanun tasarıları var. Dün akşam eldeki kanun tasarısının bitmesi düşünülüyordu, bitmediğini ve bugün devam edeceğini öğrendim. Arkadan daha çok maddeli ve genelde Soma'da yaşanan maden faciasıyla ilgili bir kanun tasarısı da var. Onun görüşmeleriyle zannediyorum gene de 1 Temmuz'u bulacak gibiyiz. O tarihte de cumhurbaşkanlığı adaylığı bir şekilde başlamış belki de ilk günden adaylar ortaya çıkmış olabilecek.
AK Parti'nin adayı kim olabilir noktasında hepinizin hemen hemen 'yüzde 90 şu olabilir' dediğinizi biliyorum. Ancak süreç içerisinde AK Parti adayını açıklama noktasında acele etmedi. Mayıs ortaları, Mayıs sonu derken şimdi neredeyse 29 Haziran'a doğru bir süreç içinde adaylık açıklaması yapılabilecek. Burada iki nokta var, daha önce ifade ettim. Biz istişare sürecimizi neredeyse tamamladık. Bizim için adaylığı açıklamak çok basit, artık bu noktada karar vermiş gibiyiz. Önemli olan muhalefetin adayının kim olacağıdır. Muhalefetimiz de kapı kapı dolaşmaya devam ediyor. Çatıda bir aday arayışlarını sürdürüyorlar. Adı sanı duyulmamış, belki bindeler oranıyla ifade edilebilecek oy potansiyellerine sahip partilerin başkanlarıyla da görüşülüyor. Bu çabaları bir noktada anlayışla karşılamak lazım ama görülüyor ki her partinin gönlünden geçerek oy verebileceği bir insan, aday prototipini ortaya koymak henüz onlar için mümkün olmadı.
Hergün 3-4 kapı çalınıyor ama ortada somut bir sonuç yok. Zannediyorum ki AK Parti, onlar dolaşmalarını tamamlasın, adaylarını belirlesin, önemli olan bizim adayımızın kim olacağı değil, çünkü o az çok belli ama muhalefetin 1-2 veya 3 kim adayları varsa bunların ortaya çıkması gerekir diyor. Gündemde bu konunun çok fazla yer almamasını düşünüyor gibi."
(Sürecek)