Wullf, kaleme aldığı "En Yukarıda, En Aşağıda" adlı kitabında cumhurbaşkanlığı sırasında 'İslam Almanya aittir' ifadesini kullandığı konuşmasına geniş yer ayırdı. Wulff, o dönem konuşması öncesinde 30 Ağustos 2010'da Müslümanları eleştiren eski Almanya Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Thilo Sarrazin'in 'Almanya kendini yok ediyor' kitabının piyasaya çıktığını hatırlattı.
Çok sayıda göçmenin, Solingen ve Mölln saldırılarından daha fazla Sarrazin'in ifadelerinden rahatsızlık duyduğunu kendisine bildirdiğine dikkati çeken Wulff, Sarrazin'in tezlerinin aşırı sağcı çevreden değil, toplumun ortasından dile getirildiğini, asıl rahatsızlığının da bu tezlere toplumunun orta kesiminin desteklenmesi olduğunu kaydetti.
Wulff, Müslümanlara ait çok sayıda dernek ve inisiyatifin yazdığı ve ünlü sanatçıların da imzaladığı açık mektupta, kendisinden, toplumun farklı kesimlerinin birbirine saygı göstermesi için çaba göstermesinin istendiğini bildirdi. Eski Cumhurbaşkanı Wulff, kendisinden Sarrazin'e cevap verilmesinin beklendiğini ifade etti.
İki Almanya'nın birleşmesinin 20. yıl dönümünün kutlandığı 3 Ekim 2010 tarihinde yaptığı konuşmasında, 'Hristiyanlık şüphesiz Almanya aittir. Musevilik şüphesiz Almanya aittir. Bu bizim Hristiyan-Yahudi tarihimizdir. Ancak İslam da Almanya'ya aittir' ifadelerini kullandığını anımsatan Wulff, 'Cumhurbaşkanlığı görevim o günden sonra bu cümleyle ilişkilendiriliyor. Bu cümleyi bu şekilde söylediğimden dolayı gurur duyuyorum' dedi.
Bu ülkedeki birçok kişiye bu cümleyle onurunu ve güvenini geri verdiğini, bunun kendisini mutlu ettiğini vurgulayan Wulff, o günden sonra doğru yolda olduğundan şüphe duymadığını kaydetti.
Bu konuşmanın büyük yankı uyandırdığını, bazı gazetelerin ve siyasetçilerin kendisini eleştirdiğini hatırlatan Wulff, bu tartışmanın toplumda derin ayrılık oluşturmasının ise kendisini şaşırttığını belirtti. Wulff, bazı siyasetçilerden yaptığı konuşmadan dolayı destek gördüğünü de altını çizdi.
Focus dergisinin, söz konusu konuşmanın ardından fotomontajla bıyıklı ve takkeli bir fotoğrafını yayınladığını ve 'Müslüman Cumhurbaşkanı' başlığını kullandığını belirten Wulff, bununla edep kurallarının sınırlarının aşıldığını ifade etti.
Konuşmasının ikinci gününde Bild gazetesinin 'Almanya ne kadar İslam'a katlanır' şeklinde başlık kullandığını ve İslam kelimesinin farklı bir renkte yazıldığına işaret eden Wulff, kendisini eleştiren kişilere sözlerine yer verildiğini kaydetti.
Wulff, Bild gazetesinde Alman halkının yüzde 66'sının İslam'ın Almanya'ya ait olduğunu reddettiğine ilişkin bir anket yayımladığını belirterek, Frankfurter Allgemeine Zeitung ve Bild gazetesinin, 3 Ekim'de yaptığı konuşmayı karalamaya çalıştıklarını da ifade etti.
Türkiye'nin AB üyeliğine de değinerek, bu konudaki tutumunun açık olduğunu ifade eden Wulff, müzakerelerin adil ve ucu açık sürdürülmesinin iki tarafın çıkarına olacağını kaydetti.
Sadece eksiklerin eleştirilmesi yerine anayasada yapılan değişiklikler gibi ilerlemelerin takdir edilmesi gerektiğini her zaman yinelediğini ifade eden Wulff, 'Türkiye, ısrarla AB'ye yaklaştırılması ve standartların hatırlatılması lazım. Bu herkesin, Türklerin, Almanların ve Avrupalıların çıkarına. O zaman Türkiye büyük bölümü Müslüman olan ülkelere örnek olabilir' ifadelerini kullandı.
- Türkiye'ye yaptığı ziyaret
18 Ekim 2010'da Türkiye'yi ziyaret ettiğini ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kendisine özel ilgi gösterdiğini anlatan Wulff, 'Gül'ün hoşgörü ve entegrasyon anlayışı beni etkiledi' dedi. Wulff, Abdullah Gül'ün kendisine 8 Ekim'de Berlin'de oynanan Almanya-Türkiye karşılaşmasında Mesut Özil'e Almanya formasını kendi elleriyle giydirmek istediğini söylediğini aktardı.
Wulff, Gül'ün kendisini Kayseri'ye davet etmesini de güven ifade eden bir jest olarak gördüğünü belirtti.
Türkiye ziyareti sırasında ilk Alman olarak TBMM'de bir konuşma yaptığını, buradaki konuşmayı Almanya'daki Türklerin yakında takip ettiğini ifade eden Wulff, konuşmasında entegrasyon konusundaki eksikliklere dikkat çektiğini ve Hristiyanlığın da Türkiye ait olduğunu söylediğini belirtti.
3 Ekim'de Bremen'de yaptığı ile TBMM'deki konuşmasının bir sentez olduğunu vurgulayan Wulff, konuşmanın Türkiye'de ve Almanya'da olumlu karşılandığını kaydetti.
-Cumhurbaşkanı Gül'ün Almanya ziyareti
2011 yılının eylül ayında ise Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül'ün Almanya'yı ziyaret ettiklerini hatırlatan Wulff, bir akşam yemeğinde Gül'ü spontane bir şekilde Türkiye dışındaki en büyük toplumunu ziyaret etmek için Kreuzberg ilçesine davet ettiğini, burada, iki cumhurbaşkanının geleceği haberinin hızla yayıldığını ve mutlu bir havanın oluştuğunu belirtti.
Bu ziyaretten 3 ay sonra görevi ile ilgili başlayan krizde güç kazanmak için bazen Kreuzberg'e gitmeyi düşündüğünü belirten Wulff, 'Biliyordum ki burada bana arka çıkarlar. Bu, bana destek oldu' ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanı Gül'ü "dost" olarak niteleyen Wulff, Gül ve eşinin kendisinin memleketi Osnabrück'ü de ziyaret ettiğini hatırlattı.
Almanya'da camilerin inşa edilmesiyle ilgili görüşlerini de dile getiren Wulff, camilerin evlerin arka avlularında veya sanayi bölgelerinde değil, şehirlerde layık olduğu yerde yer almaları ve herkese her zaman açık olmaları gerektiğini bildirdi.
- Terör örgütü NSU cinayetleri
Kitabında aşırı sağcı NSU terör örgütünün işlediği cinayetlerin mağdurlarına da geniş yer ayıran Wulff, 2011'in kasım ayında NSU cinayetlerinin ortaya çıkmasının ardından 20 Ocak'ta Başsavcı Harald Range'den soruşturmalarla ilgili kapsamlı bilgi aldığını belirterek, polis, yargı ve istihbaratın başarısız olduğu sonucuna vardığını kaydetti.
Öldürülenlerin yakınlarını daha önce 23 Kasım 2011 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Sarayı Schloss Bellevue'ya davet ettiğini vurgulayan Wullf, burada kurbanların yakınlarının masada önemli siyasi temsilcilerle oturduğunu vurguladı.
Wulff, kitabında, "Terör örgütü NSU üyelerince işlenen cinayetlerin aydınlatılmasının Almanya için bir dönüm noktası olacak. Bu, göçmenlere karşı anlayış tarzının temelden değiştirilmesine, ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının
gizli şekillerine karşı daha duyarlı olunmasına yardımcı olacak" ifadelerine yer verdi.
Bir anma etkinliği için 23 Şubat 2012 tarihinde herkesi Berlin'deki Konser Evi'ne davet ettiğini, bu etkinliğin çok sayıda Alman'a ulaşması için televizyondan yayınlanmasının planlandığını ifade eden Wulff, bununla kurbanların yakınlarına yalnız olmadıkları mesajının verilmesinin ve üzüntülerinin paylaşılmasının amaçlandığını ifade etti.
Wulff, bazı gazetelerde bu anma etkinliğiyle görevde kalmaya çalıştığını iddia etmesinin kendisini yaraladığını kaydetti.
Etkinliği görevinden istifa ettikten 6 gün sonra 23 Şubat'ta televizyondan takip ettiğini anlatan Wulff, 'Bugün Konser Evi'nde olmamam bana acı verdi' dedi.
NSU terör örgütü tarafından öldürülen Halit Yozgat'ın babası İsmail Yozgat'ın 'Eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff'a teşekkür etmek istiyorum. Biz onun misafirleriyiz. Biz onun hayranıyız" sözlerini hiçbir zaman unutmayacağını vurgulayan Wulff, 'Bu cümleleri televizyondan duyduğumda içimde neler hissettiğimi yazmak zor geliyor. Geçen aylardaki tüm aşağılanma deneyimlerim uçup gitti. Doğru bir şey için çaba sarf ettiğimi fark ettim' ifadesine yer erdi.
-Hannover Savcılığına eleştiri
Eski Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, siyasetçiler ve yargıyı da eleştirdi.
Kitapta kendisine Cumhurbaşkanlığı görevinde istifaya götüren suçlamalara değinen Wulff, medyanın kendisini kovaladığını, cumhurbaşkanı ve daha sonra eski cumhurbaşkanı olarak bunlara karşı çıkmanın mümkün olmadığını anlattı. İstifa etmesinde en büyük sorumluluğu medyada çıkan haberler üzerine dokunulmazlığını kaldırılması için başvuruda bulunan Hannover Savcılığının taşıdığını kaydetti.
- 2010 yılında seçilmişti
2010 yılında cumhurbaşkanı seçilen Wulff, Aşağı Saksonya eyaletinin Başbakanlığını yaptığı dönemde bir iş adamının eşinden aldığı düşük faizli kredi ve iş adamlarının villasında yaptığı tatillerinin ortaya çıkmasından sonra 2012 yılının şubat ayında görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı.
Wulff, istifa etmeden önce de hakkında çıkacak haberi yayımlamak isteyen gazetenin genel yayın yönetmenine baskı yaptığının ortaya çıkmasından sonra yoğun bir şekilde eleştirilmişti.
2008 yılında Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanlığı yaptığı dönemde Münih'te katıldığı bir festivalde, 719,40 avroluk konaklama ve yemek masrafının yapımcı David Groenewold tarafından ödenmesi gerekçesiyle Hannover Savcılığı, Wulff hakkında "çıkar sağlamak" suçlamasıyla dava açmıştı.
Hannover Eyalet Mahkemesi, şubat ayında Wulff'un beraatine karar vermişti.
2003-2010 yılları arasında Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanlığı görevinde bulunan Wulff, özellikle göçmenler ve entegrasyon konusundaki politikalarla tanınıyor.
Almanya'da ilk Türk ve Müslüman bakan olarak Aygül Özkan'ı Aşağı Saksonya eyaletinin Sosyal İşler, Kadın, Aile, Sağlık ve Uyum Bakanı olarak atayan Wulff'un, cumhurbaşkanlığı döneminde "İslam Almanya'ya aittir" sözleri ülkede yoğun bir tartışmaya yol açmıştı.